MADIMAK: 28 YILDIR DİNMEYEN ACI
Memleket tarihinin en acı hadiselerinden biri, bundan 28 yıl önce, 1993 yılının 2 Temmuz günü, Sivas’ta gerçekleşti. Hadise diyerek hafifletmeyeyim, adlı adınca bir katliam bu. Aralarında şairlerin, müzisyenlerin, arkadaşlarımızın olduğu insanlar bir otelde gözü dönmüş bir kalabalık tarafından yakıldı ve devlet buna sessiz kaldı. Hasret Gültekin, Âşık Nesimi Çimen, Muhlis Akarsu, Asım Bezirci, Metin Altıok, Behçet Aysan, Uğur Kaynar, Asaf Koçak, Sivas’ta yakılarak öldürülenler arasındaydı. Bu isimler ve o katliamda öldürülenler, hayatlarının belki de en güzel çağında, nice şiirler, şarkılar yazacakken, söyleyecekken aramızdan alındı. Bugün, bu cümleleri kurarken bile insanın aklı almıyor ama bizzat yaşadığımız bir şey bu.
Sivas katliamı üzerine çok şey yazdım, yazıyorum, yazacağım. Unutmak istemiyorum, unutturmamak için çabalıyorum. O gün içime oturan öfke acıyla palazlanıyor, yıllarla büyüyor. Katillerin bulunması ve cezalandırılması için en ufak bir çaba gösterilmemesi, bunun başlıca sebebi. Dahası, bugün başımızda olanlar, bizi yönetenler, o gün orada bu insanları yakanlar. En azından zihniyet aynı. “Halkı Aziz Nesin kışkırttı” diyerek “halktan” yana tavır alanlar ve mahkemelerde onları savunanlar, AKP çatısı altında birleşti ve dokunulmazlık kazandı. Katillerin cezalandırılmasını elbette istiyoruz ama bunu kim yapacak?
SİVAS KATLİAMI'NA AĞITLAR...
2 Temmuz’da Sivas’ta yaşanan katliam üzerine çok şarkı yapıldı. Bunlar arasında belki de en etkileyicisi, Moğollar şarkısı 'Issızlığın Ortasında'. Şarkı, 31 Mayıs 1993’te Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda verilen ilk konserde enstrümantal yorumlanmıştı; aynı adlı dizi için yazılmış bir ezgiydi. Cahit Berkay, Sivas katliamını takiben bildiğimiz sözleri yazdı ve şarkı, dönüş sonrasında yapılan ilk Moğollar albümüne bu sözlerle girdi. Bugün, Moğollar konserlerinin vazgeçilmezlerinden, “olmazsa olmaz”larından. Berkay, şarkıyı söylemeden hemen önce hep aynı cümleleri kuruyor: “Bu şarkıyı konserlerimizde hep söyleyeceğiz, ta ki katiller cezasını bulana kadar…”
Sivas’ta öldürülenlerin ardından yakılan ağıtlar yıllarla artıyor. İlk anda yakılanlara yenileri ekleniyor ve bu ezgiler, yaşanan acıyı yeni kuşaklara anlatıyor. Resmî tarihe bakarsanız, bu bir münferit hadise. Oysa ilk andan itibaren planlanan bir şey bu -ki öncesinde kışkırtıcı bildirilerle çağrı yapılıyor. Emniyet güçlerinin otelin önünde biriken kalabalığı durdurmak için bir hamle yapmaması, olayı büyütüyor. Otelde hapsolan insanların kendi çabalarıyla kurtulmaya çalışması yetmiyor ve gözü dönmüş kalabalık, ikisi otel çalışanı 35 kişinin ölümüne sebep oluyor.
Grup Yorum’dan Kızılırmak’a, Edip Akbayram’dan Zülfü Livaneli’ye, Duman’dan Almora’ya, Demirhan Baylan’dan Âşık Mahzuni Şerif’e pek çok isim bu katliamı şarkılarıyla bugüne taşıdı. Fazıl Say ve Can Akın Aksel, Aziz Nesin’in 'Sivas Acısı'nı ayrı ayrı besteledi. Dahası, Behçet Aysan ve Metin Altıok şiirlerinden yapılmış kimi besteler, bize bu katliamı hatırlatıyor: Sezen Aksu’nun yorumladığı 'Kavaklar' ya da Esin Afşar’ın sesinden dinlediğimiz 'Bir Eflatun Ölüm' gibi… Oysa her iki şarkı da katliamdan yıllar önce bestelenmişti. Bugün, bu şarkıları dinlerken boğazımıza takılan yumru, Sivas’ta yaşananları unutmamamız gerektiğini bize hatırlatıyor.
Sivas katliamı sonrasında yazılan şarkıları, yakılan ağıtları tek tek saymaya kalksam bu yazıyı bir yazı dizisine döndürmem gerekir. Onun için, Sivas’ta öldürülen üç büyük müzisyeni anarak yazıyı tamamlayayım… İlki, henüz 22 yaşında aramızdan alınan Hasret Gültekin. Kısacık ömründe, bağlama çalışına getirdiği yenilik bile büyüklüğünü anlatmak için yeterli. O gün Sivas’ta öldürülmeseydi belki de bugün bambaşka bir şey dinliyor olacaktık. Muhlis Akarsu ve Âşık Nesimi Çimen, Gültekin’in ustaları. Madımak Oteli’nde katledilenler arasında bu iki isim de vardı. Nice türkü, onlarla birlikte gitti, sesimiz kesildi.
Başta da söyledim, Sivas katliamı, tarihimizin büyük acılarından. Bizzat yaşadığım, beni sarsan acılardan. Okuduğum şairler, dinlediğim müzisyenler, tanıdığım insanlar orada öldürüldü. Dört yıl önce, bu sayfalarda bununla ilgili bir yazı yazmış, aklımdakileri özetlemiştim. Bu, bugüne dek yazdığım yazılardan sadece biri. Her yıl 2 Temmuz’u içine alan hafta yazdığım yazılarla, yaptığım radyo programlarıyla bu katliamı anlatıyor, unutturmamak için çabalıyorum. Elbet bunu yapamadığım gün de gelecek ama o zaman da şarkılar, ağıtlar devreye girecek ve acı hep diri kalacak.
Üzerinden 28 yıl geçti, acısı hiç dinmedi. Geçtiğimiz yıl yazdığım yazıyı Behçet Aysan’ın iki dizesiyle bitirmiştim, bu yıl da onu hatırlatayım: “Aynı gökyüzü aynı keder / Değişen bir şey yok ki…”
MURAT MERİÇ (gazeteduvar.com.tr/ 04.07.2021)