Konuk Yazar

HEPSİ MEMLEKET SEVDASINDAN HEY CANIM HEY!

28 Ocak 2024 Pazar 23:55
HEPSİ MEMLEKET SEVDASINDAN HEY CANIM HEY!

Tiyatrocu bir çiftin (aynı zamanda operet olan Toto ya da gerçek adıyla Irma Felekyan ile Mehmet İbrahim Karaca) oğulları olarak dünyaya gelen Muhtar Cem Karaca bütün gençliği boyunca müzisyen olmak için uğraş verir. Babasıysa “Tamam evladım, müzik yap ama kendine asıl olarak başka bir meslek seç, mesela hariciyeci ol” diyerek sürekli baskı yapar. Nihayetinde ikili arasındaki bu mücadeleyi o muhteşem sesinin de ona sağladığı avantajla müzik yaparak hayatına yön verecek olan oğul kazanır. Evlilikler, ayrılıklar, kurulan gruplar, dağılmalar, kısa süren askerlik ve ülkenin politik aksında önemli bir siyasi figür olarak beliren müzisyen profili...

12 Eylül dönemi Almanya’da sürgün yılları, vatandaşlıktan çıkarılma, oğlu Emrah’a ve ailesine duyduğu hasret derken unutulmaz şarkıların eşlik ettiği, acılı yanları yoğun bir yolculuğun hikâyesi çıkıyor karşımıza.

TÜRKİYE YAPIMI

Yüksel Aksu, senaryosunu Onur Böber, Özden Uçar ve Emrah Saltık’ın kaleme aldığı son filmi ‘Cem Karaca’nın Gözyaşları’nda işte bu hayat öyküsünden ana kesitleri perdeye taşıyor. Söz konusu yapım son dönemde sinemamızda öne çıkan bir kategori vasfına ulaşan ‘biyografi filmleri’ kuşağının üyesi olarak dikkat çekiyor. Bu kulvarda genellikle trajik yanlar içeren, inişli çıkışlı duraklarda gezinen, melodrama göz kırpan ve şöhretin getirdiği sorunların da filizlendiği hayatlara tanıklık ediyorduk. Yüksel Aksu’nun filmindeki ana odak noktasının diğerlerinden ayrışan önemli bir yanı var: Karakterin trajedisini sistemin yasakçı zihniyeti oluşturuyor. Cem Karaca düzene başkaldırmanın, ‘muhalif’ kimliğine sahip olmanın bedelini vatan, eş, çocuk, ana-baba hasretiyle ve gurbet sürgünüyle ödüyor.

 

ÇABUK GEÇİLMİŞ 

Cem Karaca Batı müziği formları içinde ait olduğu coğrafyanın renklerini, dokusunu, tadını, kokusunu eserlerine nakşeden, ‘Anadolu rock’ adı altında filizlenen bir akımın öncü isimlerindendi. Öte yandan ezilenlerin, altta kalanların, sömürülenlerin safında, sınıfsal mücadelenin farkında olan bir sanatçıydı. Bu kimliğini hiçbir zaman saklamadı, aksine tüm benliğiyle haykırdı. Yüksel Aksu’nun filmi genel çizgileriyle bu portreyi sinemaya taşırken çileli bir aydının trajedisine odaklanmış. Yukarıda belirttiğim gibi ele aldığı öykünün son bölümüne girmemiş ama geniş bir yelpazede dolaşmış, bu yüzden de kimi durakları çabuk geçmek ya da perdeye yansıtmamak durumunda da kalmış. Örneğin Cem Karaca filmde karşımıza gelen grupların dışında çok da fazla grupla çalıştı, çaldı. Öte yandan bence en pas geçilen bölüm sanatçının Almanya dönemi olmuş. Bu aşamada film gurbet elde yalnızlaşan ve teselliyi içkide aramak zorunda kalan bir profil sunuyor. Oysa Karaca ‘Acı Vatan’da tutunurken sığındığı limanlardan biri yine müzikti ve orada üretimine devam etti. Konserler verdi, tiyatro çalışmaları yaptı, dükkân açtı ve ‘Die Kanaken’ adında bir grubun parçası oldu.

Ama bahsettiğim kimi eksik kesitlerine rağmen ‘Cem Karaca’nın Gözyaşları’ genel olarak sanatçının acılı hayatını ve mücadelesini yansıtmak açısından başarılı bir biyografi. Öte yandan filmin aktarmak istediği duygunun seyirciye geçmesindeki en önemli yanlardan biri Cem Karaca’yı canlandıran İsmail Hacıoğlu’nun performansı olmuş öncelikle. Genç aktör fiziği, duruşu, sesi ve vücut diliyle zihinlere yerleşmiş bir portreyi adeta bire bir ölçülerde sahneye taşımış. Bir de filmdeki şarkıları kendisinin yorumlaması fazlasıyla takdire şayandı. Keza Toto Karaca’da da Yasemin Yalçın çok başarılıydı.

Sonuç itibariyle sistemin gadrine uğramış, ‘12 Eylül cuntası’ tarafından vatandaşlığı sona erdirilmiş, bu toprağın vicdanlarından bir ismin bu film dolayısıyla anılması, başta ‘İşçisin Sen İşçi Kal’ olmak üzere birçok şarkısıyla buluşulması hafıza tazelemek açısından önemli. Arka planda ülkenin politik kronolojisine değinen Yüksel Aksu’nun yapıtı kayda değer bir çaba. Naçizane tavsiye ederim. Özellikle de gençlere ve daima genç kalanlara!

UĞUR VARDAN (HÜRRİYET/ 27.01.2024)



Diğer Yazılar