Konuk Yazar

BÖYLE BABA OLMAZ OLSUN!

25 Mart 2024 Pazartesi 09:57
BÖYLE BABA OLMAZ OLSUN!

Fritz Von Erich (ya da gerçek adıyla Jack Barton Adkisson) bir dönemin hırslı, azimli profesyonel güreşçisidir. Teksaslı bu sporcu ne yazık ki kariyerini yerel başarıların ötesine gidemeden tamamlar ve bu durumdan da sistemin ana aktörü National Wrestling Alliance’ı (Ulusal Güreş Birliği, NWA) suçlar. Sonrasında dört oğlunu da bu sporun bir parçası haline getirir ve onların dünya şampiyonu olmaları için çaba gösterir. Lakin geçmişte aileye yüklenen ‘lanetli’ damgası kapılarını çalar ve dört kardeş, Kevin, David, Mike ve Kerry için acılı ve upuzun bir süreç başlar.

Fritz Von Erich (ya da gerçek adıyla Jack Barton Adkisson) bir dönemin hırslı, azimli profesyonel güreşçisidir. Teksaslı bu sporcu ne yazık ki kariyerini yerel başarıların ötesine gidemeden tamamlar ve bu durumdan da sistemin ana aktörü National Wrestling Alliance’ı (Ulusal Güreş Birliği, NWA) suçlar. Sonrasında dört oğlunu da bu sporun bir parçası haline getirir ve onların dünya şampiyonu olmaları için çaba gösterir. Lakin geçmişte aileye yüklenen ‘lanetli’ damgası kapılarını çalar ve dört kardeş, Kevin, David, Mike ve Kerry için acılı ve upuzun bir süreç başlar.

Özenli, detaylı, drama dozunu mesafeli kullanan senaryosuyla ‘Demir Pençe’, ‘spor filmi’ denen kategorinin sınırları içinde dolaşıyor. Fakat asıl despot bir babanın, kazanma hırsıyla evlatlarını birer birer harcamasını ve kendi hikâyesinin yarım sayfalarını tamamlama çabasını herkes için büyük bir ıstıraba dönüştürmesini anlatıyor. Ben bazı yanlarıyla Sean Durkin’in yapıtının bizde ‘Foxcatcher Takımı’ çevirisiyle gösterime çıkan ve iki güreşçi kardeşin gerçek hikâyesini anlatan ‘Foxcatcher’a yakın buldum.

Amerikan güreş tarihine bir şekilde adını yazdıran Von Erich ailesinin yaşadıklarını anlatan çalışmada kardeşlerin yanı sıra aslında hepsinin büyüğü olan ve 6 yaşında hayatını kaybeden Jack Jr.’ın varlığı zaman zaman öyküye sızıyor. Bu arada gerçekte ailenin fertleri arasında olan Chris’e filmde yer verilmemiş. Bir ek bilgi daha: Filmde bahsi edilen güreş bizdekinden farklı bir formata sahip, sertlik dozajı yüksek bir spor ve ‘pankreas’ olarak da biliniyor.

Öykü ana karakter olarak Kevin üzerinden anlatılırken görünüşleriyle her biri rock yıldızlarını hatırlatan (ki içlerinden Mike’ın asıl ilgi duyduğu alan müzik ve arkadaşlarıyla çaldığı bir grubu da var) kardeşler ve dönem atmosferi (giyim-kuşam, mekânlar vs. ile) filmde çok başarılı bir şekilde yaratılmış.

Oyunculuklara gelince; Kevin’da Zac Efron çok çok etkileyiciydi. Kasları ve enine varlığıyla perdeyi yeterince dolduruyordu. Bence yüzü de ünlü İtalyan çalıştırıcı Antonio Conte’ye çok benzemişti. David’i Harris Dickinson’ın, Kerry’yi Jeremy Allen White’ın, Mike’ı Stanley Simons’ın, anneleri Doris’i Maura Tierney’nin, Pam’i Lily James’in canlandırdığı filmde baba Fritz’te karşımıza gelen Holt McCallany de muhteşemdi.
Film ismini ‘Von Erich Team’in müsabaka esnasında ellerini pençe gibi kullanarak rakiplerinin başlarına uyguladıkları bitirici hamleden alıyor. Yani ‘Demir Pençe’ onların bir anlamda ‘imza hareketi’. Bu arada ailenin eski üyelerinin de yaşadığı kimi acı olaylar ve kayıplarla birlikte halk arasında artık kökleşmiş bir deyime dönüşen ‘Von Erich laneti’ konusunda Kevin, baştan beri böyle bir lanete inanmadığını belirtmişti (ki filmde bu görüşü vurgulanıyor). Bu yanıyla Sean Durkin’in yapıtı aslında kaderlerinden kaçamayan karakterleri anlatan korku filmlerini andırıyor.

Tipik ‘Amerikan ruhu’

Öte yandan gösterim sonrası aile hakkında kendisiyle konuşarak kaleme alınmış bir yazıya göz attım. 66 yaşındaki Kevin film boyunca adeta bir ‘Nazi subayı’nı andırır profilde karşımıza gelen Fritz Von Erich hakkında şunları söylemiş: “Babam tanıdığım en onurlu adamdı. 1929’da Büyük Buhran’da doğmuştu. O dönemin üyesi her baba gibi oğullarını sert bir şekilde büyütmek zorunda kaldı. Onun sayesinde her zaman her şeyin üstesinden gelebileceğimizi hissettik, bence o doğrusunu yaptı.”

Ben filmde en çok vefat eden kardeşlerin öte dünyada buluştukları sahneyi beğendim. Sonuç itibariyle baba figürü üzerinden rekabetçiliği, her daim zirveye oynama arzusunu, takımdan eksilmeler olsa da hiçbir şey olmamışçasına yola devam etmeyi, yani aslında tipik ‘Amerikan ruhu’nu ve onu temellendiren dinamikleri (özetle kapitalizm) anlatan bu filmi kaçırmayın.  UĞUR VARDAN (HÜRRİYET/23.03.2024)



Diğer Yazılar