FUAT GÜNER (GİTAR)
Ünlü fotoğraf sanatçı Sami Güner’le Cemile Hanım’ın oğlu Fuat Güner 1 Nisan 1948’de İstanbul’da dünyaya gelir. Çocukluğu Kadıköy’de Kalamış’ta geçen Fuat faal biridir; sporu sever, voleybol oynar, yelken ve atletizm yapar.
1959’da kız kardeşine alınan piyano, Zühtü Paşa İlkokulu’nda okuyan Fuat’ın hayatını değiştirir. O da müziğe heves eder ve bir şeyler çalmak ister. Israrları sonucu Cemal dayısı, sapı kırık İspanyol gitarını vermeye razı olur. Sapı marangozda yapıştırdıktan sonra ufak ufak bir şeyler çıkarmaya başlar gitarla.
Fuat’la Mazhar’ın yolları ilk kez Moda’da kesişir. Mazhar’ın elinde Beatles’ın Rubber Soul albümünü görür Fuat. ‘Bu plağı dinlemem lazım arkadaş’, diyerek onu Ender’in evine davet eder. Plak pikapta dönmeye başlar ve üç telli gitarla Fuat melodiyi çıkarmaya çalışırken, Mazhar da şarkıyı seslendirmektedir.
Semtin çocuğu Barış Manço’yla dost olurlar. Avrupa’da kurduğu grupları Türkiye’ye getirmekte zorluk çeken Manço beraber çalışmayı teklif eder ve 1968’de bir araya gelirler. Bir süre birlikte çalışırlar.
Manço’nun yanında büyük ilgi görürler ama Barış Manço’nun orkestrası gibi algılanmaktan rahatsız olmuşlardır; Ekim 1969’da verilen iki veda konserinin ardından yolları ayırırlar...
Kaygısızlar isim olarak müzik dünyasında bir ağırlığa sahiptir ama pratikte bunun pek fazla yararı yoktur; üyeler farklı kentlerde yaşadığından grup çok az bir araya gelebilmektedir. Mazhar Alanson Ankara’da konservatuarda tiyatro eğitimi görmekte, Fuat Güner, İstanbul Yıldız Üniversitesi Devlet Mimarlık Akademisi İnşaat Fakültesi’nde okumaktadır. Kaygısızlar dağılır. Özkan diğer gruplarda çalarken, okullarını bitiren Mazhar ile Fuat, 1971’de pop tarihimizin en önemli yapıtlarından olacak uzunçaları yayımlar ve bu 33’lük Hey listelerinde iki numaraya kadar yükselir. Aşık Veysel’in sözlerine yazdıkları beste Türküz Türkü Çağırırız’ın adını vermişlerdir albüme.
Ancak, bu plak da onlara bekledikleri profesyonel aşamayı sağlayamaz. Yapıtı takip eden üç 45’lik de parasal sorunları çözemeyince yine asıl işlerine dönerler. Fuat ‘Karayolları’nda çalışır, Mazhar da Ankara Devlet Tiyatrosu’nda kadrolu sanatçı olarak oyunlarında rol alır ve TV dizilerine dublaj yapar.
1977’de ise, Mazhar Alanson (gitar ve vokal), Fuat Güner (gitar ve vokal), Özkan Uğur (bass ve vokal), Galip Boransü (tuşlular ve vokal) ile Ayhan Sicimoğlu (davul), İpucu Beşlisi’ni kurar. İki kanal stüdyoda Heyecanlı’yı ve Hop Otur Hop Kalk’ı doldurup 45’lik halinde piyasaya sürerler. İzzet Öz’ün TV programlarında yayımlanan, kimilerine göre ilk yerli videoklip kabul edilmesi gereken Heyecanlı’nın siyah-beyaz görüntüleriyle İpucu ilgi görür, plak da satar ama grup fazla yaşamaz.
1979’da Fuat Güner, STFA’daki görevinden istifa edip tamamen müziğe eğilmeye karar verir ve Ferhan Şensoy’un en parlak yapıtlarından Şahları da Vururlar oyununun müziklerini yazar.
Mazhar ise, Ankara’da tiyatroda oynamakta, Fuat ile Özkan da Şensoy’un Orta Oyuncuları’yla birlikte sahnede bir köşede Şahları da Vururlar’ın müziklerini seslendirmektedir. Sahnede yer ala ala, zamanla oyunda hem müzisyen, hem de oyuncu olarak görev yaparlar.
Fuat, Ferhan Şensoy’un ‘Kahraman Bakkal Süpermarkete Karşı’ yapıtının müziklerini de yazar ve yine Şahları da Vururlar’daki gibi bu oyunda da Özkan’la sahnede rol keser.
Oyunlarda kullanılan şarkıları daha sonra değişik adlarla albümlerde değerlendiren grup, 1981’de Eurovision Türkiye elemelerine Doldum bestesiyle katılır ama finale kalamaz.
Alanson’un askerden dönüşünden sonra Mazhar-Fuat-Özkan adıyla gazino sahnesinde, konserlerde, müzikallerde Ajda Pekkan’a, Sezen Aksu’ya vokal yapmaya, para kazanmaya başlarlar.
Albüm çıkarmanın vakti gelip geçmiştir. Aslında besteler hazırdır; ancak çizgilerini fazla Batılı bulan plak şirketleri prodüksiyonu üstlenmek istememektedir.
Sonunda Fuat, diğerlerine haber vermeden, biriktirdikleri tüm parayı gidip stüdyoya yatırır. Bu nedenle aralarında kavga çıksa da, kazasız belasız albüm tamamlanır.
Arabeske teslim olmuş yerli müzik piyasasında Ele Güne Karşı Yapayalnız adlı ‘ilk albüm’ müthiş bir çıkış yapar ve yıllardır köşede özenle birikmiş parçalardan oluşan yapıt tam 26 hafta ‘1 numara’da kalır.
Yerli pop-rockta bütün zamanların en başarılı ürünlerinden biri olacak Ele Güne Karşı Yapayalnız dibe vurmuş piyasada ‘umut albümü’ diye tanımlanır…
Daha önce, Doldum, Yalnızlık Ömür Boyu ve Ele Güne Karşı Yapayalnız parçalarıyla Eurovision elemelerinde şansını deneyip başarılı olamayan grubun aynı yarışmadaki ‘uluslararası final maceraları’ 1985’te başlar. 4 Mayıs gecesi İsveç’in Göteborg kentinde TRT ile Türkiye adına sahneye çıkan Mazhar-Fuat-Özkan, Aşık Oldum-Diday Diday Day’la 14. sırayı alır. Üçlü, 1988 yılında ise bu kez Sufi’yle yine uluslararası finalde yarışacak ve 15. sırada kalacaktır.
Peki Peki Anladık (1985), Vak The Rock (1986), No Problem (1987) albümlerinde, arada iyi parçalar olsa da, garip bir disco soundu ortaya çıkar. Dolayısıyla, grubu izleyen kitlenin yaş ortalaması düşer, konserlerin ‘eğlence yanı’ artar ve MFÖ imajı değişik bir çizgiyle pazara sürülmeye başlanır. Grubun tasavvuf müziğine merakı sonucu, o kaynaktan elde edilen ilahilerden her albüme koyulması yabancılaşmayı bir derece dengeler.
Atıf Yılmaz’ın yönettiği Arkadaşım Şeytan (1988) adlı filmde birlikte rol alan ve yapıtın müziklerini de yazan üçlünün 1989’da yayımladığı The Best of MFÖ albümü, koleksiyoncuları sevindirmekle kalmayıp, son derece kısır giden yerli pop albümlerinin satışlarını da güdümler. Bu şekilde, eski albümleri ıskalamış müzikseverler, grubun hit parçalarına kaliteli CD’ler aracılığıyla ulaşma olanağını bulur.
Aynı yıl ‘Adı Naim’ adlı sıradan parçayla Eurovision elemelerine katılıp, halterci Süleymanoğlu’nun popülerliği sayesinde gündemde kalmayı dener koskoca MFÖ.
Doksanlar’a ise ‘Geldiler’ albümüyle girerler. Bu yapıttaki Ali Desidero ve Anında Görüntü’yle ‘yerli rap’ üreten Mazhar-Fuat-Özkan için ‘sürekli değişmek’ ana hedeftir. Özel TV’ler dönemine geçilirken devletin televizyonunda yaptıkları sevimli talk şovla, ilginç reklam filmleriyle görsel medyayı da isabetle kullanmaya başlarlar.
1992’de garip bir durumla karşı karşıya kalır MFÖ dinleyicileri; grubun iki farklı şirketle sözleşmesi olduğundan, Agannaga ile Dönmem Yolumdan adlarındaki iki MFÖ albümü çok kısa aralıklarla yayımlanır. Bu kargaşa nedeniyle tanıtımları iyi yapılamayan albümlerdeki birçok iyi parça güme gider.
1995 tarihli Mazeretim Var Asabiyim ise, grubun diskografisinde çıtayı çok üstlere koyan, Kaygısızlar günlerini anımsatan ve yer yer ‘Anadolu Rock’a kayan bir çalışmadır. Düzenlemelerini Erdal Kızılçay’ın yazdığı albümde özellikle, Fikret Kızılok sözlerine Fuat’ın bestesi Sakın Gelme, Anadolu Rock tutkunlarına hoş bir sürpriz yapar ve bu türün en çarpıcı örneklerinden biri olarak kulaklarda yer eder. Ayrıca, albüm ‘çalmalar’ açısından da yerli rockın en iyileri arasına adını yazdırır.
Bu tarihten sonra MFÖ yıllarca sadece konserlerle gündemde kalırken, elemanlar ortak albüm yerine solo işleri tercih eder.
Bir ara müzik stüdyosu kuran ve o günlerde ciddi sağlık sorunları yaşayan Fuat iyileşince ‘Aziz Fuat Güner’ (1999) solo albümünü yayımlar (Aziz, Fuat Güner’in göbek adıdır). MESAM yönetim kurulunda başkan yardımcılığına yükselen Güner, arkadaşları Dağhan Baydur ve Erdal Kızılçay’la ‘Beatles In Alaturka’ projesini de yaşama geçirir. Liverpool’daki Beatles festivaline katılan üçlü, yurda dönünce parçaları, projenin adını verdikleri albümde toplar.
Yaşlar ilerledikçe sabırlar tükenip egolar daha bir sivrileşmeye başlamıştır. Üç kişilik düşünmekten yorgun düşmüş elemanlar, gruba uymadığı için köşede bekletilen besteleri solo albümlerde değerlendirip stokları eritir. MFÖ rolantiye alınır ve bireysel şöhreti destekleyecek, refah sağlayacak projeler önemsenir…
MFÖ markasını da arada sırada parlatmak gerekmektedir. 2003’te atv’de sundukları talk şov programının ardından bol bol konser veren grup, aynı yıl MFÖ adlı single çalışmada Ele Güne Karşı ile Yalnızlar Garı gibi iki simge parçayı değişik düzenlemelerle bir araya getirir ama bu ‘lüzumsuz proje’ müzikseverlerden destek görmez. Kendi coverlarını kendilerinin yapması beğenilmez.
Kasım 2003’te ise MFÖ bu kez, piyasada kolay bulunamayan eski yapıtlarıyla, ıskalanmış parçalarını gözden geçirip ‘Collection’ adıyla albümde toplar. Hayal kırıklığı yaratmış ‘single’ın ardından gelen Collection’la yüreklere su serpilir ve merakla yeni albüm beklenmeye başlanır.
Her fırsatta, grup bünyesinde ortak bir şeyler yapacaklarını söylemelerine karşın yeni albüm üretemeden akıp giden upuzun on bir yılın ardından Nisan 2006’da yaz albümü AGU çıkagelir.
Seksenler’in ikinci yarısında adında indirime gidip MFÖ diye çağırılmayı benimseyen grup, işin bir de ‘soyadı versionunun’ olması gerektiğine karar vererek ‘AGU’yu isim biçer albüme. 2010’da <dinleyene Aşk Olsun adlı ikinci solo albümünü yapan Güner, daha sonra TRT’ye radyo ve TV programları yapar, filmlerde ve dizilerde rol alır, genç gruplara el verir…