FAHİR ATAKOĞLU / FAHİR ATAKOĞLU (1994)
FAHİR ATAKOĞLU / FAHİR ATAKOĞLU (1994)
Fahir Atakoğlu’nun (d.1963) pop müzik serüveni bir, iki besteyle zirveye oturanlarınkine benzemiyor. Daha ortaokul sıralarında piyano dersleri almış, Cemal Reşit Rey’in kompozisyon dersleriyle geliştirmişti müziğini. Yirmi yaşına kadar İngiltere’de müzik eğitimi görmüş ve stüdyo müzisyenliği yapmıştı. 1983’te tanımıştı yerli piyasa Atakoğlu’nu. İstanbul Gelişim Orkestrası’na gelir gelmez yeteneğiyle sivrilmeye başlamıştı. Özellikle elektrikli klavyedeki birikimi etkileyiciydi. Onno Tunç’tan çok şeyler öğrenmiş, Sezen Aksu ve diğer yıldızlarla çalışmıştı.
Ancak, her orkestra elemanı gibi perde arkasında kalmıştı, ta ki Mehmet Ali Birand’la tanışıncaya dek. Kıbrıs Belgeseli’ne özgün müzik arayan Birand, Amerikalı bir dostunun önerdiği Atakoğlu’nun kompozisyonlarını çok beğenmişti.
Demirkırat, 12 Mart belgeselleri derken Türkiye’nin yakın tarihini bestelemeye soyunan Atakoğlu, Anadolu insanının kulağına hayli yatkın sentetik müzikler üretmeye başlamıştı.
1991’de Demirkırat ve Kıbrıs belgesellerinin müziklerini türlü zorluklarla bir kasette toplamıştı bu arada. TRT’nin katı tutumu sonucu geciken ve duyurulamayan kaset ilgi görmemişti…
Müzik çevreleri, bizde fazla bilinmeyen bu türe isim bulma uğraşına girmişti. Asansör müziği diyenler de olmuştu, ‘new age’e benzetenler de. Atakoğlu’nun Klasik Batı müziğinin az bilinen örneklerinden yararlandığı, özgün bir sanatçı olmadığı da söylenmişti.
Eleştiriler ağırdı; ama sürekli reklam müzikleriyle uğraşan, belgesellere müzik hazırlayan sanatçının bazen bilinç altına yerleşen melodileri kullanması normaldi…
Batılı altyapı üzerine Doğu ritmlerini başarıyla oturtabilen bir kompozitördü. Para kazanabilmek için asıl işi reklam müziği üretmek olmuştu bir ara. Olanak buldukça düzenlemeler de yazmıştı.
Pop müzik dünyasıyla çok sıcak ilişkilere girmemişti; öyle fazla bestesi olmadı pop geçmişinde. MFÖ’nün Geldiler’i, Levent Yüksel’in İstanbul’u, Sertab Erener’in Lal ve Dargın Değilim’i, Nilüfer’in Hepsi Bu ve Beni Benimle Anla’sı, Sezen Aksu’nun Farkındayım’ı gibi az ama öz ürünler vermişti popa.
Sözsüz müziğin pek sevilmediği yerli piyasaya, kendi adını koyduğu ikinci albümüyle cesur bir adım daha atmıştı. Demirkırat albümünde ıskalanan bazı parçaların yanına, Can Dündar imzalı Sarı Zeybek belgeseline yazdıklarını da eklemişti. Müziksever, belgesellerden kulağına yerleşmiş Atakoğlu ezgilerini içeren kasete, devamında da CD’ye hak ettiği ilgiyi göstermiş, o günün şartlarında albüm (kaset 120 bin, CD 15 bin) satmıştı.
Anadolu kokan, yüzü Batı’ya bakan besteler böylelikle kaliteli kayıtlarla geleceğe taşınmıştı…
İÇERİK
1- 12
2- Penceresiz Hayaller
3- Sarı Zeybek
4- Deniz
5- Gözyaşı
6- Dargın Değilim
7- Zaman İçinde
8- 12 Mart (Jenerik)
9- Zaman İçinde, Zaman
10- Gözyaşı (Gitar)
11- Yeşilada (Kıbrıs Belgesi)
12- Sarı Zeybek (Ney)
13- Notalar Savaşınca (Kıbrıs Belgesili'nden)
14-Demirkırat (Jenerik)
15- Mavi
16- Denizler'e