YAZIK OLDU YARINLARA (İLHAN İREM)
1955 Bursa doğumlu İlhan İrem; yarım yüzyıldır profesyonel müzik sahnesinde yer alan bir ozan. Başından beri kendini söylüyor, büyük bölümü kendi dizelerinden oluşan şarkılar yapıyor.
Müziği, mesajları beğenilir, beğenilmez, o ayrı bir konu. Ancak, belli duruş sergilemesi, etrafında olan bitene kayıtsız kalmaması, politik söylemi, diğer sanatlarla da haşır neşir olması ve kapıların, sınırların ardına geçip kosmik anlamda sevginin peşine düşmesi O’nu ve müziğini farklı bir yerde değerlendirmeyi gerektiriyor.
Müzik kariyerinin 70’ler dilimi popun gerektirdiği etkinliklerle, çabalarla dolu. Romantik genç, ticari baskılara, dayatmalara karşın kafasındakileri, kalbindekileri plaklara aktarıp büyük bir kitlenin beğenisini kazanmaya başlıyor.
Lise 1’de, okul orkestrası Meltemler’le 1970 yılbaşında Çelik Palas’ta sahneye çıkıyor. Aynı yerde programa bir yıl kadar devam ediyorlar, gözde yabancı pop şarkılarını seslendiyorlar.
Sıkılıyor ve ayrılıp gitarla kendi bestelerini yazmaya girişiyor. İstanbul’a gidip ilk 45’liği Birleşsin Bütün Eller/Bazen Neşe Bazen Keder’i, 1973 ilkbaharında dönemin en iddialı plak şirketlerinden Diskotür etiketiyle yayınlamayı ve dikkat çekmeyi başarıyor.
Asıl patlamayı, İstanbul Gelişim’le doldurduğu, Kasım 1973 tarihli Yazık Oldu Yarınlara/ Haydi Sil Gözlerini (Boşver Arkadaş) 45’liğiyle yapıyor.
Kapakta kendi fotoğrafı yok. Yeni çıkan biri için çok iddialı karar.
Görüntünün, şarkının önüne geçmesini istemiyor. Çünkü, gazeteler, dergiler ona ‘romantik prens’ demeye başlamış bile. Kadir İnanır’lı filmi bile çekiliyor şarkının.
Yazık Oldu Yarınlara, B yüzündeki Haydi Sil Gözlerini’nin de yardımıyla İlhan İrem’i zirveye taşıyor.
Gazinoya fazla yakışmayan imajı olsa da Ocak 1975’te Lunapark Gazinosu’nda sahne alıyor…
Ardından gelen Anlasana’yla kısa sürede İlhan İrem gerçeğini kabulleniyor yerli pop dünyası.
Her yaptığıyla liste başlarında kabul gören, popüler kültür tarafından el üzerinde tutulan İrem, işte o dönemde birden makas değiştirip mistik, metafizik, göksel çağırışımlarla şekillenen, rock ve ‘new age’e yakın seyreden çalışmalar sergiliyor.
Askerliğini yaparken Doğu Anadolu bölgesinde geçirdiği iki yıl içinde İlhan İrem ülke insanını, farklı gerçekleri tanıma olanağı buluyor.
Askerlik sonrası rotası faklı; Bezgin albümünde yöresel tatları ilk kez sevenlerine aktarırken Olanlar Olmuş parçasıyla yolunun başka adreslere yöneldiğinin ipuçlarını veriyor.
Şöhretin kof mutluluğunu kenara itip gerçeği arayan, sürekli üreten, yazan, çizen, kitaplara, bestelere hayat veren İrem kartvizitine ozanlığı da ekliyor.
Bu arada Türkiye olumsuza, gericiliğe doğru hızlı düşüş içinde. İrem’in ilk tepkisi kendi dünyasına çekilip sanatla nefes alma biçiminde.
Tam yedi yıllık bir tecrit dönemi bu. Tek çıkış kanalı, on binlerce üyesi olan ‘İrem Bağı’ organizasyonu ve naif dönemi kapatıp cesur arayışları yansıtan cesur albümler…
Ardından, Doksanlı yıllarla beraber, yaşamdaki aksaklıklara, haksızlıklara, çarpık gidişe bire bir tavır aldığı dönem geliyor. Kesin kurallarla medyanın yoz kesiminde gözükmeyi reddederken kendine yakın bulduğu gazete ve dergilerde yazıyor.
Kitaplar, resim sergileri, besteler; ilk bakışta İlhan İrem gözönünde değil belki, ama meraklı gözler, yapıtlarıyla, kendine özgü söylemiyle O’na birçok yerde rastlıyor.