SESSİZ GEMİ (HÜMEYRA)
Hümeyra sanata küçük yaşlarda baleyle başlıyor ve lise çağlarında Londra’da elçi olan amcasının yanına gidip grafik eğitimi görürken bale ve müzikle de ilgileniyor. Donovan ile Joan Baez’den etkileniyor o günlerde.
Profesyonel müziğe girişi Sindrella’nın öyküsüne taş çıkartacak cinsten. Melodi Plak’ta plak kapakları çizerken bir gece gitarı eline alıp, arkadaşlarına Aşık Veysel’in dizelerine yazdığı Güzelliğin On Para Etmez (Güzelliğin On Par’etmez) bestesini mırıldanıyor.
Çok beğeniyor şarkıyı. Övgüler kısa sürede Melodi Plak yöneticilerinin kulağına gidiyor. Hemen parçayı plak yapması isteniyor.
Yağmurlu bir sonbahar akşamı dolmuşta Aşık Veysel’in sesinden, sazından dinleyip etkilendiği, melodisini yeniden yazdığı parça onun müzikal serüvenini başlatan yapıt oluyor.
Kentte doğup büyüyen kız, kırsalın şiiriyle ezgisini söylemek, gitarıyla Anadolu’yu taşımak istiyor şehre. Türkü düzenlemeleriyle filizlenen Anadolu Pop-Folk kulvarına yeni hava getiriyor Hümeyra.
Şan eğitimi görmeden, akademik hiçbir bilgiye sahip olmadan işe koyulan genç kız, artık yıldız şarkıcı.
Elinde gitarı, uzun saçları, sıradan giyimi, dönemin eğilimlerine uyan serbest tavrıyla çok seviliyor.
Plaklar ardı ardına geliyor. Cesur bir kararla şansını yurt dışında denemeye karar veriyor. Philips’le kontrat imzalayıp Fransızca plaklar üretmek amacıyla 1971 başında Paris’e gidiyor ve altı ay kadar Fransızca öğrenmeye çalışıyor.
Paris’te uzun süren stüdyo çalışmalarının sonucunda Dilber ve Olmasa’yı Fransızca plak yapıyor. Şartlar umduğu gelişmiyor ve ülkeye dönüp Güzel Ne Güzel Olmuşsun/Bana Kara Diyen Dilber ile Yalan Dünya/Ceylan 45’likleriyle ününü tazeleyip yeniden listelerde gözüküyor.
Bu arada, halk şiirlerini, halk ozanlarının yapıtlarını seslendirdiği için solcu damgasını yiyor ama etiketleri sevmediği için pek önemsemiyor.
Yeniden zirve görmesi için sıkı parçalara gereksinimi var. Yeşil Giresunlu bir Fransız parça bulduğunu söylüyor.
Uzun çalışmadan sonra Yahya Kemal’in sevilen şiiri Sessiz Gemi’yi Giresunlu’nun aranjmanıyla Christian Delagrange’ın Sans Toi Je Suis Soul’üne uyarlıyorlar ve Hümeyra, Ocak 1975’te bir kez daha listelerin en üst sırasına çıkıyor.
Yapıt ‘altın plak’la ödüllendirilirken Hümeyra, Anadolu Pop’a uzakta bir yerde yürüyor artık.
Yine 1975’te bu kez Cahit Sıtkı Tarancı’nın ünlü dizeleri Otuz beş Yaş’ı aranjman halinde sunuyor müziksevere. Hümeyra, iyiden iyiye ‘chanson’lara doğru akıp gidiyor...
Tarih 1977 ve Hümeyra imzalı ilk albüm plakçı vitrinlerine kuruluyor. ‘Anlatamıyorum’ uzunçaları ‘boş parça’ya yer vermeyen repertuarıyla yerli popun yüz aklarından biri oluyor.
Dört yapraktan oluşan kapağıyla tam anlamıyla ‘albüm’ bu. ‘Onu Bana Sakla’ şarkısı dışında bütün parçalar daha önce 45’likler halinde yayımlanmış.
Ancak, Sessiz Gemi’siyle, Otuzbeş Yaş’ıyla, Susun Ağlayacağım’ıyla, Dilber’iyle, Güzelliğin On Para Etmez-Ölüm-Kördüğüm potborisiyle bütünlüğü olan, taptaze bir proje tadında Anlatamıyorum…
Daha sonra devreye Hababam Sınıfı (1975) filmi giriyor. Edebiyat dersi sahnesinde hoca, damat lakaplı Ferit’ten Yahya Kemal’in Sessiz Gemisi’ni okumasını istiyor. Ferit de cevabı yapıştırıyor: ‘Yanlışınız var hocam, Sessiz Gemi’yi Hümeyra okuyor. Yahya Kemal diye bir şarkıcı yok…’
Ardından sıra Güdük Necmi’ye geliyor ve aynı şakayı sürdürüp Hümeyra’nın şarkısını kötü seslendirirken hocadan azarı işitiyor.
Hümeyra’nın ‘Sessiz Gemi’si yarım yüzyıla yakın bu filmle kuşaktan kuşağa taşınıyor ve ‘kültleşiyor.