MUTLULUK ÜRETEN BİRİYDİ
Bir yaptıklarının dökümüne bakıyorsunuz, bir yaşına; nereden bakarsanız bakın, olmuyor. Gazeteci, yazar Tolga Akyıldız, bu genç yaşında nasıl üç ömürlük iş yaptı ve çok acelesi varmış gibi apar topar kalktı gitti. Varmış acelesi demek ki. Yine çok önemli bir gazeteci olan (Hey dergisinde başladığı mesleği Milliyet gazetesinde, Abdi İpekçi’nin yanında muhabir olarak devam ettirmiş, yıllarca polis muhabirliği, savaş muhabirliği, istihbarat şefliği yapmış, yolu Cumhuriyet’ten, Nokta’dan, Güneş’ten geçmiş, Hürriyet’te haber müdürlüğü yapmış) ve hayata Tolga’yla aynı yaşta veda etmiş babası Erhan Akyıldız gibi.
Mutluluk üreten biriydi
İnsan hayata beraber başlayıp yıllar yılı yan yana devam ettiği birini kaybedince, onu hem iyi tanıdığını hem de hakkında çok az şey bildiğini fark edebiliyor. Benim için öyle oldu, Tolga, Galatasaray Lisesi’nden tanıdığım, hep ne yaptığını ne ettiğini bildiğim, sık sık karşılaştığım, ara sıra araştığım bir arkadaşımdı. Hep nazik, hep matrak, hep parlak zekâlı ve yaratıcı. Ama 1973 doğumlu birinin gazeteciliğe 1987’de başlaması ne demektir diye düşünmemiştim mesela. Onu uğurlarken öğrendim, meğer her şey 1986’da Belçika adına yarışan Eurovision birincisi Sandra Kim’e âşık olmasıyla başlamış. “Hayatı seviyorum” anlamına gelen “J’aime La Vie” şarkısıyla 15 yaşında bir kızın sesini dünyaya duyurması bütün yeni yetmelere umut olmuştu o zaman. Tolga için daha fazlası olmuş, gidip babasına açılmış, “Baba ben Sandra’ya âşık oldum, tanışmam lazım”. Sıradan bir babadan değil bu soruna çözüm üretmesi, cümleyi sonuna kadar dinlemesi bile beklenmezken, Erhan Akyıldız fan kulüp kurmasını önermiş, yetmemiş, oğlunu Hey’e, arkadaşı Hulusi Tunca’ya göndermiş, ilan yayımlansın diye. “Bir babanın oğluna bırakabileceği en büyük miras nedir? Kendine güven ve namus değil mi? Sonradan anladım sindire sindire...” diye anlatıyor.
Hey dergisi ve sonrası
Sonrası uzun bir bekleyiş, çuval çuval mektup, PVC kaplamalı üye kartları, yine babasının yönlendirdiği Yankı Plak’tan edinilen dia pozitifler, kartpostallar ve şarkılar, para bile kazandığı gayet girişimci bir dönem. “Hayallerim, Sandra Kim ve Babam…” başlıklı yazısını lütfen internetten aratıp okuyun, Tolga Akyıldız’ın o tatlı üslubundan. Ardından Hulusi Tunca “Yazları burada takılsana” diye Hey’e çağırmış onu. Ofisboyluktan hallice bir dönemden alnının akıyla çıkmış ve bir gün hayalleri gerçek olmuş: Çeşme Festivali’ne Sandra Kim gelmiş, o da Sandra Kim Fan Kulüp Başkanı ve Hey dergisi muhabiri olarak röportaja gitmiş. Her şey böyle başlamış. Daha boyu masanın üstündeki daktiloya yetişmezken.
Sonrasını çok özetlersek, GO dergisi, Akşam gazetesi, Blue Jean, Hey Girl, Max, İstanbul Life, Auto Show dergilerinin yayın yönetmenliği, Hürriyet ve Milliyet Cadde’de köşeler, müzisyenler ve markaları bir araya getiren projeler üreten ‘müzikmentor’ adlı yapının kuruculuğu, danışmanlıklar, bir de öykü kitabı; “Özür Dilerim Çok Sevdim”…
Tolga’nın editörlüğünü üstlendiği “Türkiye’de Ağır Müziğin Geçmişi” (Adnan Alper Demirci) Karakarga Yayınları müzikmentor serisinden yeni çıktı. Niyetim, onunla son haberleşme vesilemiz olan kitap hakkında konuşmak, bir iki satır yazmaktı. Olmadı. Tolga gitti. Zor olacak inanmak ve kabul etmek. Onun güzel cümlelerinin üzerine cümle kurmak da. Instagram hesabına yılbaşında yazdığı not olsun veda cümlesi, çünkü o tam dediği gibi “mutluluk üreten” biriydi: “Mutluluk bir formül ya da dışınızda bir yerde ulaşılacak ‘hedef’ değildir. Paşa gönlün mutfağında, kısık ateşte, sabırla iç-dış pişen bir hal, bir mesaidir daha ziyade. Yani mutluluk, üretilir! Sürekli pozitif olmakla değil, acıda da kalmayı bilen istikrarlı bir dayanıklılıkla ilgilidir. Bunun için; kendi içinde, tek başına, samimi bir çaba göstermeyen hiç kimse mutlu olamaz zira insanı mutlu kılan bizatihi o tercihtir. Hal böyleyken siz 2023’ten bir şey beklemeyin. Yeni yılların sizden beklediğini verin kâfidir”.
ASU MARO (MİLLİYET/06.04.2023)