İSPANYOL MEYHANESİ (TİMUR SELÇUK)
2 Temmuz 1945 İstanbul doğumlu Timur Selçuk, 1964’te Paris’e gidip Ecole Normale de Musique’de piyano, kompozisyon ve orkestra şefliği öğrenimi görmüş, mezun olduktan sonra yılın bir bölümünü Fransa’da, geri kalanını Türkiye’de geçirmeye başlamıştı.
Art arda 45’liklerle Türkiye piyasasında ağırlığını hissettirmeye başlamış, üçüncü plağı İspanyol Meyhanesi ile zirveye yükselmişti. Arka yüzünde Beyaz Güvercin’in yer aldığı plak Selçuk’un yerli popa ağırlığını tam anlamıyla koyduğu yapıt olmuştu. Ümit Yaşar Oğuzcan’ın dizelerine yazdığı bestesi İspanyol Meyhanesi’nin öyküsü için Selçuk şunları anlatmıştı: ‘Çok çarpıcı bir şiirdi, yoğun bir görsellik ve duygusallık iç içe geçmişti. Hepsini bestelemek olanaksızdı, opera aryası gibi olurdu. Ancak neresi, nasıl atlanacaktı, hangi bölümü tekrarlanacaktı? Özgün Fransız şarkı sanatının önde gelen isimlerinden Leo Ferre, büyük şairlerden Aragon’ un şiirlerini besteleyip seslendirmişti.
Aragon’ a sormuşlar: “Ferre sizin şiirlerinizi değiştirerek besteliyor, kızıyor musunuz?” diye, o da ; “şarkı, şiirden de, müzikten de bağımsız özgür bir varlıktır, kendi hayatını özgürce yaşar. İsteyen şiiri okur, dileyen şarkıyı dinler, ya da söyler”. Ben bunu bir yerde okumuştum, hemen bu görüşü sahiplendim, benim Ferre’ den ne eksiğim vardı? Şiirdeki görselliği değişik ritimlerle, farklı bölümler şeklinde ele almak doğru olur diye düşündüm. Çakır keyif bir giriş için, serbest söylenen bir başlangıç gerekir. Sonra biraz coşmalı, derken hüzünlenmeli, aynen şarabın yürekte yarattığı dalgalanmalar gibi. Sonra yorgun ve küskün başlayan nakarat, bir isyana dönüşmeli. İşte bu kadar. Bunları çok genç yaşlarımda hissedecek yüreği, ailem aracılığıyla bana armağan eden Yaradan’ a hamdolsun. Şarkıdaki devingen ritim ve duygu fırtınasını, “sarhoş olmadan, eğilmeden”, ama insanca, ama sıcak, ama yalansız, ama popülizme düşmeden aktarmalı…’
Şarkıyı daha sonra Nükhet Duru ile Nilüfer de yorumlamıştı.