'GÜNLERİN İÇİNDEN' ÖZKAN UĞUR...
Mazhar Fuat Özkan’ın, diğer adıyla MFÖ’nün en renkli üyesi Özkan Uğur, 10 yıldır savaştığı amansız hastalık nedeniyle yaşamını yitirdi.
Yerli pop ve rock müziği için, sinema için, TV için yaptıkları anımsandığında, kolay kolay tekrarlanamayacak, son derece zengin ve üretken bir kariyer çıkıyor karşımıza.
Müziğin yanında tiyatroda, sonra da sinema ve TV dünyasında üstün yeteneğini kabul ettirmiş Özkan Uğur’un profesyonel sanat yaşamı Kaygısızlar grubunda başlıyor.
Kaygısızlar, Mazhar Alanson ile Fuat Güner’in önderliğinde Kadıköylü gençler tarafından kurulmuş.
Kalamış’ta Sahil Sineması’nda film gösterimlerinden önce şovlara çıkmak, devamında Küçük Moda Gazinosu’nda ve Kadri Ünalan Orkestrası’nın ön grubu olarak Moda Deniz Kulübü’nde çalmakla işe başlıyorlar.
Basın, konserler sonrası onlardan övgüyle söz etmekte; ‘üç ses’te profesyonellere taş çıkarttıkları, barış ve kardeşlik şarkılarıyla yerli popa yepyeni hava getirdikleri yazılmakta.
İşler ciddileşiyor, Moda semtinin çocuğu Barış Manço’yla dost oluyorlar. Avrupa’da kurduğu grupları Türkiye’ye getirmekte zorluk çeken Manço beraber çalışmayı teklif ediyor ve…
Bu arada grup performansları bir hayli yükselmiş durumda.
Yıl 1970 ve davulcu Ali Serdar, Özkan adlı al yanaklı, sevimli genç birini gruba getiriyor. 17 yaşındaki Özkan çok iyi basgitar çalmakta ve şarkı söylemekte.
17 Ekim 1953 İstanbul doğumlu Özkan Uğur, Şehir Hatları’nda çarkçıbaşı Hurşit Bey ile Nahide Hanım’ın beşinci çocuğu. Reşat Nuri Güntekin İlkokokulu’nda okurken mandolinle tanışıyor; iyi de çalınca, müziğe gönül vermiş ağabeyi ona Hollanda’dan gitar getiriyor.
Gitara sahip olduktan sonra arkadaşlarıyla Atomikler grubunu kuran Özkan, dönemin sevilen parçalarıyla işe başlıyor. Müziğin eğitimini almak üzere konservatuvara gitmek istiyor ama ailesi karşı çıkıyor.
Bu arada Koşuyolu’ndan Kızıltoprak’a taşınıyorlar. Evleri, Kaygısızlar’ın provaları sürdürdüğü evle aynı sokakta ve mahallenin gençleriyle bir süre arkadaşlık yaptıktan sonra gruba dahil oluyor.
Güneş Doğar Güneş Batar
Daha o günlerde, Mazhar Alanson’un sözlerini yazdığı Güneş Doğar Güneş Batar’ı besteleyerek yerli popa önemli bir parça armağan ediyor…
Para kazanması gerekiyor; okulu bırakıp, orada burada diğer gruplarla da müzik yapmaya başlıyor.
Kaygısızlar isim olarak müzik dünyasında bir ağırlığa sahip ama pratikte bunun pek fazla yararı yok; üyeler farklı kentlerde yaşadığından grup çok az bir araya gelebilmekte. Mazhar Alanson Ankara’da konservatuarda tiyatro eğitimi görüyor, Fuat Güner, İstanbul Yıldız Üniversitesi Devlet Mimarlık Akademisi İnşaat Fakültesi’nde okuyor.
Kaygısızlar sonrası Mazhar ile Fuat, istedikleri çıkışı bir türlü gerçekleştiremezken Özkan Uğur önemli işler yapıyor. Kurtalan Ekspres’in ilk kadrosunda yer aldıktan sonra Ersen-Dadaşlar’da, Edip Akbayram-Dostlar’da, Erkin Koray-Ter gruplarında basgitar çalıyor ve gittiği her oluşuma güç katan, Anadolu popun favori elemanlarından biri oluyor.
1977’de ise, Mazhar Alanson (gitar ve vokal), Fuat Güner (gitar ve vokal), Özkan Uğur (basgitar ve vokal), Galip Boransü (tuşlular ve vokal) ile Ayhan Sicimoğlu (davul) İpucu Beşlisi’ni kuruyor. İki kanal stüdyoda Heyecanlı’yı ve Hop Otur Hop Kalk’ı doldurup 45’lik halinde piyasaya sürüyorlar.
İzzet Öz’ün TV programlarında yayımlanan, kimilerine göre ilk yerli videoklip kabul edilmesi gereken Heyecanlı’nın siyah-beyaz görüntüleriyle İpucu ilgi görüyor, plak da satıyor ama grup fazla yaşamıyor.
Elemanların müzikal serüvenleri çeşitli isimler altında devam etmekte. Eurovision Şarkı Yarışması’nın önemli olduğu dönemde Özkan, arkadaşları Galip Boransü ve Cengiz Teoman’la bir araya gelip Grup Karma’yı kuruyor. İmkansız adlı parçayla 1978 Türkiye elemelerinde finale kalıyorlar ve dördüncü oluyorlar. Boransü’nun bestesi İmkansız, B yüzüne Mutlu mu Sevenler (söz-müzik: Galip Boransü) koyularak 45’lik olarak yayımlanıyor.
1979’da Fuat Güner, STFA’daki görevinden istifa edip tamamen müziğe eğilmeye karar veriyor ve Ferhan Şensoy’un en parlak yapıtlarından Şahları da Vururlar oyununun müziklerini yazıyor.
Mazhar ise, Ankara’da tiyatroda oynamakta, Fuat ile Özkan da Şensoy’un Orta Oyuncuları’yla birlikte sahnede bir köşede Şahları da Vururlar’ın müziklerini seslendirmekte. Sahnede yer ala ala, zamanla oyunda hem müzisyen, hem de oyuncu olarak görev yapıyorlar.
Fuat, Ferhan Şensoy’un ‘Kahraman Bakkal Süpermarkete Karşı’ yapıtının müziklerini de yazıyor ve yine Şahları da Vururlar’daki gibi bu oyunda da Özkan’la sahnede rol kesiyorlar.
Oyunlarda kullanılan şarkıları daha sonra değişik adlarla albümlerde değerlendiren grup, 1981’de Eurovision Türkiye elemelerine Doldum bestesiyle katılıyor ama finale kalamıyor.
Alanson’un askerden dönüşünden sonra Mazhar-Fuat-Özkan adıyla gazino sahnesinde, konserlerde, müzikallerde Ajda Pekkan’a, Sezen Aksu’ya vokal yapmaya, para kazanmaya başlıyorlar.
Ele Güne Karşı’yla 26 hafta 1 numara
Albüm çıkarmanın zamanı gelip geçmiş bile. Aslında besteler hazır; ancak çizgilerini fazla Batılı bulan plak şirketleri prodüksiyonu üstlenmek istememekte.
Sonunda Fuat, diğerlerine haber vermeden, biriktirdikleri tüm parayı gidip stüdyoya yatırıyor. Bu nedenle aralarında kavga çıksa da, kazasız belasız albüm tamamlanıyor.
Arabeske teslim olmuş yerli müzik piyasasında Ele Güne Karşı Yapayalnız adlı ‘ilk albüm’ müthiş bir çıkış yapıyor ve yıllardır köşede özenle birikmiş parçalardan oluşan yapıt tam 26 hafta ‘1 numara’da kalıyor.
Yerli pop-rockta bütün zamanların en başarılı ürünlerinden biri olacak Ele Güne Karşı Yapayalnız dibe vurmuş piyasada ‘umut albümü’ diye tanımlanıyor…
Daha önce, Doldum, Yalnızlık Ömür Boyu ve Ele Güne Karşı Yapayalnız parçalarıyla Eurovision elemelerinde şansını deneyip başarılı olamayan grubun aynı yarışmadaki ‘uluslararası final maceraları’ 1985’te başlıyor. 4 Mayıs gecesi İsveç’in Göteborg kentinde TRT ile Türkiye adına sahneye çıkan Mazhar-Fuat-Özkan, Aşık Oldum-Diday Diday Day’la 14. sırayı alıyor. Üçlü, 1988 yılında ise bu kez Sufi’yle yine uluslararası finalde yarışıyor ve 15. sırada kalıyor.
Art arda sekiz sene ‘yılın grubu’ seçilen Mahzar-Fuat-Özkan çizgisinde Eurovision yarışmaları önemli değişikliklere neden oluyor.
Bir kere adları kısalıyor ve MFÖ diye çağrılmaya başlanıyorlar; diğer yanda Avrupalı düzenlemecilerle olan ilişkiler sonucu sounddaki yerli tatlar zedeleniyor. Albüm isimleri de, bir hayli ‘hafifliyor’.
Peki Peki Anladık (1985), Vak The Rock (1986), No Problem (1987) albümlerinde, arada iyi parçalar olsa da, garip bir disco soundu ortaya çıkıyor. Dolayısıyla, grubu izleyen kitlenin yaş ortalaması düşüyor, konserlerin ‘eğlence yanı’ artıyor ve MFÖ imajı değişik bir çizgiyle pazara sürülmeye başlanıyor. Grubun tasavvuf müziğine merakı sonucu, o kaynaktan gelen ilahilerden her albüme koyulması yabancılaşmayı bir derece dengeliyor.
Atıf Yılmaz’ın yönettiği Arkadaşım Şeytan (1988) adlı filmde birlikte rol alan ve yapıtın müziklerini de yazan üçlünün 1989’da yayımladığı The Best of MFÖ albümü, koleksiyoncuları sevindirmekle kalmayıp, son derece kısır giden yerli pop albümlerinin satışlarını da güdümlüyor. Bu şekilde, eski albümleri ıskalamış müzikseverler, grubun hit parçalarına kaliteli CD’ler aracılığıyla ulaşma olanağını buluyor.
Aynı yıl ‘Adı Naim’ adlı sıradan parçayla Eurovision elemelerine katılıp, halterci Süleymanoğlu’nun popülerliği sayesinde gündemde kalmayı deniyor koskoca MFÖ.
Ooo, Ali Desidero…
Doksanlar’a ise ‘Geldiler’ albümüyle giriyorlar. Bu yapıttaki Ali Desidero ve Anında Görüntü’yle ‘yerli rap’ üreten Mazhar-Fuat-Özkan için ‘sürekli değişmek’ ana hedef. Özel TV’ler dönemine geçilirken devletin televizyonunda yaptıkları sevimli talk şovla, ilginç reklam filmleriyle görsel medyayı da isabetle kullanmaya başlıyorlar.
1992’de garip bir durumla karşı karşıya kalıyor MFÖ dinleyicileri; grubun iki farklı şirketle sözleşmesi olduğundan, Agannaga ile Dönmem Yolumdan adlarındaki iki MFÖ albümü çok kısa aralıklarla yayımlanıyor. Bu kargaşa nedeniyle tanıtımları iyi yapılamayan albümlerdeki birçok iyi parça güme gidiyor.
1995 tarihli Mazeretim Var Asabiyim ise, grubun diskografisinde çıtayı çok üstlere koyan, Kaygısızlar günlerini anımsatan ve yer yer ‘Anadolu rock’a kayan bir çalışma. Düzenlemelerini Erdal Kızılçay’ın yazdığı albümde özellikle, Fikret Kızılok sözlerine Fuat’ın bestesi Sakın Gelme, Anadolu Rock tutkunlarına hoş bir sürpriz yapıyor ve bu türün en çarpıcı örneklerinden biri olarak kulaklarda yer ediyor. Ayrıca, albüm ‘çalmalar’ açısından da yerli rockın en iyileri arasına adını yazdırıyor.
Bu tarihten sonra MFÖ yıllarca sadece konserlerle gündemde kalırken, elemanlar ortak albüm yerine solo işleri tercih ediyor.
MFÖ işlerinin yanında, yıllarca birçok dostunun albümüne sesiyle ve düzenlemeleriyle katkıda bulunan Özkan Uğur, Eşkıya filmiyle, ardından İkinci Bahar, Yeter Anne, Alacakaranlık, Cennet Mahallesi, İstanbul Şahidimdir gibi TV dizileriyle, reklam filmleriyle, tiyatro oyunlarıyla, Ağırlığınca Altın adlı yarışma programının sunuculuğuyla, Komser Şekspir, G.O.R.A., A.R.O.G. uzun metrajlılarındaki başarılı performansıyla müzisyenliğine oyuncu kartvizitini de eklemeyi başarıyor. Uğur’la yapılan söyleşilerde sinema ve tiyatro üzerine soruların müziğin önüne geçmesi, onun bu işi de başarıyla kıvırdığının en çarpıcı göstergesi…
Olduramadım
Yaşlar ilerledikçe sabırlar tükenip egolar daha bir sivrileşmeye başlıyor. Üç kişilik düşünmekten yorgun düşmüş elemanlar, gruba uymadığı için köşede bekletilen besteleri solo albümlerde değerlendirip stokları eritiyor. MFÖ rölantiye alınıyor ve bireysel şöhreti destekleyecek, refah sağlayacak projeler önemseniyor…
MFÖ markasını da arada sırada parlatmak gerekmekte. 2003’te atv’de sundukları talk şov programının ardından bol bol konser veren grup, aynı yıl MFÖ adlı single çalışmada Ele Güne Karşı ile Yalnızlar Garı gibi iki simge parçayı değişik düzenlemelerle bir araya getiriyor ama bu ‘lüzumsuz proje’ müzikseverlerden destek görmüyor, kendi coverlarını kendilerinin yapması beğenilmiyor.
Kasım 2003’te ise MFÖ bu kez, piyasada kolay bulunamayan eski yapıtlarıyla, ıskalanmış parçalarını gözden geçirip ‘Collection’ adıyla albümde topluyor. Hayal kırıklığı yaratmış ‘single’ın ardından gelen Collection’la yüreklere su serpiliyor ve merakla yeni albüm beklenmeye başlanıyor.
Her fırsatta, grup bünyesinde ortak bir şeyler yapacaklarını söylemelerine karşın yeni albüm üretemeden akıp giden upuzun on bir yılın ardından Nisan 2006’da yaz albümü AGU çıkageliyor.
Seksenler’in ikinci yarısında adında indirime gidip MFÖ diye çağırılmayı benimseyen grup, işin bir de ‘soyadı versionunun’ olması gerektiğine karar vererek ‘AGU’yu isim biçiyor albüme.
Bir tutam orta sertlikte parçalar bekleyen rockçılara armağan yok bu kez; fazlasıyla pop kokmakta AGU.
Özkan Uğur, üçlü içinde solo albüme sahip olmayan tek kişi, ama birer ikişer şarkı yayınlamaya da önem veriyor. Karışık Pizza filmi için söylediği ‘Maksat Muhabbet Olsun’la başladığı bu işi G.O.R.A. filmi için yazdığı Olduramadım’la sürdürüyor. 2016’da da Aynada teklisini yapıyor.
Cem Yılmaz’la beyazperdedeki işbirliği Yahşi Batı, Pek Yakında, Arif V 216, Karanlık Filmler 1 ve Karanlık Filmler 2’le devam ediyor.
Özkan Uğur Her daim müthiş üretken; 2013’te başladığı lenf kanseriyle amansız mücadeleye karşın çalışmayı hiç bırakmıyor. 2020’de hastalık yeniden nüksediyor; Uğur onu yeniden yeniyor. 2023’te ise aldığı ilaçlar böbreklerini iflas ettiriyor ve…
CUMHUR CANBAZOĞLU