"Aralık 2018’de sizinle bir röportaj yaptık, ‘Beni tanıyınca çok sevecekler’ dediniz. İstanbullular sizi neden sevdi?" sorusu üzerine İmamoğlu, "En başta kimseye karşı önyargısı olmayan ve herkesi sevebileceğime inanan biriyim. Bunu onlara yansıttım. Aynı zamanda tümüyle samimiyetimi, gerçeklik duygusunu yansıttığımı düşünüyorum. Özüm sözüm bir, içim rahat. Topluma başka birini değil, ailesiyle, yaşamıyla, Ekrem İmamoğlu ne ise onu yansıttım" ifadesini kullandı.
Özbey'in sohbetin devamında yönelttiği sorular ve İmamoğlu'nun bunlara verdiği yanıtlar şöyle:
- Seçimlerde Y kuşağı ne kadar etkili oldu. Bu noktada kendinizi başarılı buluyor musunuz?
Çok önemli bir yere değindiniz. Ben Y kuşağına bu kadar kendimi anlatacağımı düşünmüyordum. Hatta daha ilerisine gideyim, Z kuşağına gidebilirim, o kadar iyi diyalog kurduk. Çok duyarlılarmış. İçine kapanık bir pozisyonları var ama inanılmaz duyarlı bir kitleymiş. 31 Mart’tan sonra daha çok sahiplendiler bizi. Sokakta çöp toplayarak hayatını geçiren gençten tutun, bir şirkette en üst seviyedeki gence, hepsi umut verdi. Zaten onlara inanarak yola çıkmıştık, arkadaşlarıma onların mutlu olacağı bir şehre odaklanalım dedim. Farklı bir dilleri var.
- Nasıl anlatırsınız o dili?
Kesinlikle onlara bilgiçlik taslamayacaksın, bilgili olduklarının farkında olacaksın. Benim şansım, üniversitede okuyan bir oğlum var. Çoğu zaman bilgi olarak ona yetmediğimin farkındayım. Her anı bilgi dolu. Ben üniversiteye başlayana kadar babasıyla dedenin yanında konuşamamış bir ataerkil ailede büyüdüm. Tabii biz bunu kendi çocuklarımıza yaşatmadık, yaşatamazdık da. Ben bütün gençlere ve çocuklara gerçekten yetişkin gibi davranıyorum. Yeni kuşağa yapamıyorsanız yapamayacağınızı anlatacaksınız. Görevinizi lütuf gibi anlatamazsınız, onları kandıramazsınız.
- 23 Haziran akşamına gidelim. O gece Beylikdüzü’nde teşekkür konuşması yaptınız, eve gittiniz ve...
Gece saat 01.00 civarlarında evdeydim. Çok acıkmıştık, bizde sebze tercih edilir, enginar, taze fasulye, semizotu yedik. Kızım uyumuştu, dayanamamış. İki oğlumla sarıldık, sohbet ettik. Küçük oğlum çok esprilidir, beni yine öyle karşıladı, ‘Hadi başkan hayırlı olsun, projelerini hatırlıyorsun değil mi’ diye… Hepimiz gururlandık, kucaklaştık. Sonra 03.30 gibi uyuduk. Sabah annemle babam geldi. Sonra akrabalar geldi, sohbet ettik. Öğleden sonra da çalışmaya devam ettik.
- Beş yıl önce kazandığınız gece İstanbul’un o geceki fotoğrafı önünüze gelse inanır mıydınız?
Ben unutmuştum, dün arkadaşlarım gösterdi. Aralık 2013’te Beylikdüzü’ne aday adayıyım, ‘Her şey çok güzel olacak, Beylikdüzü, İstanbul ve Türkiye’de’ diye yazmışım. Tesadüf.
'İSTANBULLU İŞİN İÇİNDE OLACAK'
- Bugün mazbatayı alıyor ve direksiyona geçiyorsunuz. Projelerinizi konuşmak istiyorum, ‘İstanbul’un bir yol haritası yok’ demiştiniz. Sizin var mı?
Bireysel olarak yol haritasını zihnimde oluşturmamın bir anlamı olmaz. İlk bir yıl İstanbul’un mevcut durumunu tespit edeceğiz. İkinci yıl tümüyle İstanbul’un taslağını çalışacağız. Nereye koşmalı İstanbul, neleri revize etmeliyiz. Tümüyle İstanbulluyu işin içine katarak, geleceklerini tasarlayacağız. 2050 İstanbulu’nu önlerine koyacağız. Bu şehrin yeşil alan hedefi bu olacak, buna kimse dokunamayacak. İstanbul’un eğitimle ilgili hedefi bu olacak, kültür ve sanat yaşamı bu olmalı diyebilmeliyiz. Öncü üç kavramı ortaya koyduk. İstanbul adil, yeşil ve yaratıcı bir şehir olmalı. Şehrin anayasası. Bunu ‘değiştirilmemeli’ felsefesinden hareketle söylüyorum. Yoksa buna kent şartnamesi de diyebiliriz. Bunu yapmadığınız zaman herkes bir tarafından çekiştirir, bugün Ekrem İmamoğlu, yarın bir başkası gelip çekiştirecek. Kişisel, bireysel ihtiraslar üzerinden bir şehrin kaderini belirleyemezsiniz. Planladık, üç yıl içinde İstanbul’un anayasasını ortaya koyacağız. Geçmişin değerlerini koruyarak geleceği tasarlayacağız. Anılarını, maneviyatını, tarihsel derinliğini, geçmişini korumak, ihanet edilen unsurlara dur dememiz gerekiyor.
- Örneğin?
İstanbul, kişi başı 15 metrekare aktif yeşil alana erişebilir. İstanbul’un mutlaka 150 kırsal mahallesi, köyü korunmalı. Oralar İstanbul’un oksijeni ve ürettiği tarımıyla, günübirlik turizmiyle besleyici unsuru olacak.
- İcraatları ne zaman göreceğiz?
İnsan gördüğüne inanır, hemen birkaç örneği hayata geçireceğiz. İstanbul’un kırsalı belli olmalı. Şehir şurada bitti, bununla ilgili hayal kurmayın, burada artık yeşil başladı. Tarım, hayvancılık, çiçek üretmek, arıcılık başladı. Aynı zamanda orada konaklamalar, gidip bir gününüzü geçirme başladı. Göreceksiniz şehir içi kadar kıymetli olacak bir kırsaldan bahsediyorum.
- İstanbul’u dolaşırken sizi en çok ne rahatsız eder?
İçimi yakan şey, gündüz İstanbul’a uçakla yaklaşırken o gördüğüm çirkin kentsel yerleşim. Yeşili olmayan şehir insanı rahatsız ediyor. Aslında o baskın yapı oradaki insanların yetişmesini etkiliyor. Sadece fiziki bina görüntüsü değil o, sosyolojik yapıyı da bozuyor. Bir başka yönüyle tarihi korumaktan bahsediyoruz ama silüeti, karakteri olmayan bir kent var etmişiz.
'FAZIL SAY’I CEM YILMAZ’I GÖRMEYEN KALMASIN'
- ‘İstanbul sen mi büyüksün, ben mi’. Ne çok duyarız bu sözü değil mi? İstanbul aynı zamanda varolmak için büyük mücadele verilen bir kent. Kentli olmak da zor… Siz İstanbullulardan bu anlamda bir şey bekliyor musunuz?
Bu işin başarısının en büyük pay sahibi İstanbullu olacak. Demokrasi, katılımcılık, şeffaflık dediğimiz bütünüyle İstanbulluyu işin içine katacak bir sistem zaten. İstanbul gönüllüleri diye bir oluşum gelişti seçim sürecinde. Neredeyse 200 bin insan kayıt yaptırdı. Biz bu işi devam ettireceğiz. Bu bir siyasal süreç değildi bizim için, bağımsız bir süreçti. Her konuda gönüllü insana ihtiyacımız var. Çevre, canlılar, tarih, müzik, sanat, her konuda... Kaldı ki akıllı bir yönetici aslında İstanbul’u İstanbullularla yönetir. Çünkü her şeyi bilmek zorunda değilim, zaten bilemem. Ama biliyorum ki her konuda uzman binlerce insan var İstanbul’da. Sürecin içine katılmayı bekliyor sadece. Bunu yapacağız. Her hususta masamız olacak.
- Açar mısınız?
Birkaç ay içinde belediye binasına girdiğinizde evet bir belediye başkanı, belediye meclisi, siyasi partilerin grupları var ama bir o kadar da toplum olacak işin içinde. İnanç masası olacak, bu şehrin inançlarına saygı duyulacak. Kültür-sanat masası olacak. En iyi kültür-sanat insanları orada bu şehrin kültür hayatı için fikir geliştirecek. Fazıl Say’ı Cem Yılmaz’ı görmeyen İstanbullu kalmasın istiyorum. İş dünyası, emek dünyası masası olacak. Göreceksiniz o insanlar aktif şekilde her zaman orada var olacak. Onun dışında İstanbul’u 39 ilçe belediye başkanıyla yöneteceğiz. Sorunlara beraber çözüm bulacağız. İki komşu belediye beş yıl birbirini görmüyor, olabilir mi? Buluşturacağım, birleştireceğim. Kimseye kin gütmeyeceğim. İstanbul’u geliştirmek için seferberlik yapacağız.
BİR YILDA 150 KREŞ AÇACAĞIZ
“2018 sonu verilerine göre İstanbul’da 0-4 yaş arası 1 milyon 200 bin çocuk var. Aslında dünyanın en büyük çocuk kentinden bahsediyoruz. Çocuğun hayatını renklendirmek, dünyaya hazırlamak gerekiyor. 0-4 yaş arası çocuklara anneleriyle beraber ulaşım ücretsiz olacak. İyi biliyoruz ki annelerin çocuklarıyla hasteneye ulaşması bile güç. 6-12 yaş çocuklara ulaşımı ücretsiz yapacağız.”
MÜLTECİLER VATANLARINA DÖNMELİ
“İstanbul’un mülteci envanterini net bir şekilde çıkaracağız. İstanbul’da büyük mağduriyet yaşayan mültecilerin mutlak vatanına dönmesi lazım. Ne bu şehir ne bu ülke bunu kaldırır. Uluslararası politikalar geliştirme konusunda öncülük yapacağız. Bu sorunla bire bir ilgileneceğim. Güvenlik güçleriyle entegre çalışacağız. Benim şehrimin dokusu değişemez. Bir günde bütün tabelalar Arapça olamaz.”
'DEPREM MİLLİ SORUN'
“Deprem İstanbul’a büyük bir trajedi yaşatabilir. Bu kapıda, zamanını bilmiyoruz. Çok yetersiz kalındı bu konuda. Deprem bir milli problemdir. Bir afet eylem planı hazırlanmalı. En agresif davranacağımız alanları belirlemeliyiz. İstanbul’un hızlıca bir kentsel dönüşüme, kentsel dönüşüm fonuna ihtiyacı var. Bu sorunları konuşacağız.”
'KİN DUYMAM'
- Kadro değişikliğine gidilecek mi?
Gayet tabii. Bizim bir kadromuz var. Ancak mevcut kadrodan da içimize katacağımız ve çalışmayı düşündüğümüz insanlarımız var.
- 31 Mart’tan sonra sizi protesto eden çalışanlarla ilgili bir işlem yapacak mısınız?
Beni şahsen ne için protesto ettiklerini bilmiyorum. İkincisi benim temelde duruşum, kin duymam. Ama herkesin iş hukukuna, iş ahlakına uygun davranması gerektiğine inanırım. Bu, kurum içi disiplini sağlar.
- Zarar eden şirketlerle ilgili bir tasarrufunuz olacak mı?
İstanbul’un hiçbir iştiraki zarar etmez, etmemeli. Göreceksiniz kendi alanında uzman, liyakat sahibi profesyonellerin iştiraklerimizde bize çok büyük katkıları olacak. Bu iştiraklerin tümünü uluslararası düzeyde denetime açacağız.
- Belediye Meclis üyeleriyle uyum noktasında bir sorun yaşayacağınızı düşünüyor musunuz?
Asla, hiç düşünmüyorum. Belediye başkanı, meclisteki çoğunluk, bu tartışmalar artık bitti. Her şey toplumun gözü önünde olacak. Kimsenin kendi egosunu tatmin edeceği bir ortam olmayacak, buna ben de dahilim. Vatandaşın çıkarının konuşulduğu bir ortamda kimin kendi çıkarı üzerinden menfaat elde etme gibi bir niyeti varsa biz bunu topluma deşifre edeceğiz. Herkes işini yapacak.
GS, FB ve BJK ile işbirliği
- İstanbul’un spor kulüpleriyle ilgili aklınızda ne var?
İstanbul’un öncelikle çok değerli, dünya markası olan Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş ile mutlak işbirliği yapacağız. Toplumsal spora katkı sunmalarını sağlayan, aynı zamanda bu kentin markası olması noktasında dünyaya açıldığımızda vitrinin en değerli parçaları haline gelmesini istediğim bir dönem başlatacağız.
EN BAŞARILI BAŞKANLIK HEDEFİ
- CHP liderine Cumhurbaşkanı adaylığınızın konuşulduğu söylendi. ‘Bugünden konuşmak onu yıpratır’ dedi. Siz bu noktada nerede duruyorsunuz?
Seçimi kazanmak bir günlük iş. Bir seçimi kazanarak bir insana makamlar tevdi edilmez. Bir insanın başarısı yaptığı işle belli olur, sonrasını Allah bilir. Benim şu anda önümde tek bir mesele var: İstanbul’un en başarılı belediye başkanı olmak. Bunu başarmak zorunluluğum var.