CEM KARACA´YI ANIYORUZ ...
Yerli rock müziğin en önemli yorumcularından Cem Karaca, ölümünün 14. yılında çeşitli etkinliklerle, radyo ve TV programlarıyla anılıyor.
CEM KARACA KİMDİR?
Cem Karaca, en sevilen şarkılarından Muhlis Akarsu bestesi Obur Dünya’da şöyle söylüyordu: ‘Seni okuyup yazanı, Yunus gibi bir ozanı, o mübarek Mevlana’yı, koca Mustafa Kemal’i yedin yine doymadın mı/ Karnı büyük obur dünya yedin yine doymadın mı’…
Şarkıdaki gibi gün oldu devran döndü ve obur dünya Cem Karaca’yı da aramızdan aldı 8 Şubat 2004’te. ‘Anadolu Pop-Rock’ın en önemli temsilcilerinden, yerli popüler müziğin gelmiş geçmiş en güçlü seslerinden olan Karaca, 5 Nisan 1945’de dünyaya geldiği İstanbul-Bakırköy’de yine 8 Şubat 2004 tarihinde kalp yetmezliği nedeniyle vefat etti üç yıl önce.
Cem Karaca, bu topraklarda rock ve pop müzik adına yapılan tüm yeniliklerde imzası olan, yeniliğin, arayışın, dinamizmin, belli bir duruşun, politikanın, modernizmin önderliğini yüklenen isimdi. Modalı Barış Manço ile Bakırköylü Cem Karaca çok genç yaşta, bir grup arkadaşıyla birlikte Anadolu’nun binlerce yıllık müzik hazinesinden örnekleri kente taşımış, 1961 Anayasası’nın getirdiği özgürlük ortamında, 35 yıl önce deneylere girişerek Doğu-Batı sentezini gerçekleştirmeye kalkışmış, toplumun dinamiklerine duyarlı davranıp çizgisini politize ederek rock yoluyla sol kulvarda yürümüş, müthiş sesine sahnedeki teatral yanını da katarak tam bir fenomen haline gelmişti ….
Tiyatroda büyüdü
Sanat dünyasının içinde büyümüştü Cem Karaca. Anne Toto Karaca (İrma Felekyan) ile baba Mehmet İbrahim Karaca tiyatrocu olunca ilk sanatsal eğitimini bu camiadan almıştı. Taksim İlkokulu’ndan sonra ortaöğretimini Robert Koleji´nde ve Kültür Koleji’nde yapan Cem Karaca’nın müzikal serüveni okula giderken mahallede yüksek sesle söylediği şarkılar, adının Suadiyeli Nesrin olduğu söylenen hoşlandığı kızı etkilemek amacıyla dillendirdiği Johnny Guitar, radyodan makaralı Grundig marka teybe kaydettiği Batı müziği parçalarını taklitle şekillenmeye başlamıştı. İlk kez Bakırköy’de ailelerin gittiği bir lokalde kalabalık bir kitlenin önünde sahneye çıkmıştı. ‘Toto Anne’ Cem Karaca’nın müzikle yoluna devam etmesini desteklerken, babası hariciyeci olmasını istiyordu.
Okul defterini erken kapayıp önce Dinamitler (1963) ve ardından Jaguarlar (1964) gruplarında rock’n’roll yapmış, Elvis Presley’i taklit etmişti. Çeşitli lokallerde çalışmaya başlayan oğlunun müzik tutkusuyla başa çıkamayacağını anlayan baba Karaca, rock’n’roll yerine onun bu toprakların müziğini yapmasını salık vermişti sadece.
Müzik kariyerinin ilk adımlarında önemli isimler yardımcı oldu Cem Karaca’ya. İlham Gencer’den şarkı söyleme tekniğini, annesinden sahnede nasıl durulması gerektiğini, Ruhi Su’dan da halk müziğimizin nasıl farklı yorumlanabileceğini öğrenmiş, İlham Gencer’in Site Sineması’ndaki konserlerinde sahne deneyimini geliştirmişti.
Türküyü askerde keşfetti
Rock’n’rolla haşır neşir olduğu günlerde radyoda türkü çalındığında sesini kısan Karaca’nın gönlünde ‘Anadolu Pop ateşi’ askerliği sırasında yanmıştı. Tiyatrocu Semra Özgür’le evlendikten üç gün sonra askere gitmişti; efkarlıydı. 1965 Kasımında Antakya 121. Jandarma Er Eğitim Alayı’nda başlayan acemilik günlerinde, aşağı yukarı askerliğinin beşinci haftasında, uzaktan gelen bir bağlama sesi, hasretten efkarlanmış bir başka erin tüm duygularını yansıtan birkaç ezgi, sıkıcı bulduğu halk müziğimizin güzelliğini fark ettirmişti ona.
Askerden sonra farklı bir şeyler yapmak istiyor, üreteceği müziğe bağlamayı da sokmayı planlıyordu. Arkadaşı Ahmet Tuzcuoğlu’nun yardımıyla Şubat 1967’de Apaşlar’la birleşiyordu. Hedef rock yapmak ve kendi bestelerini çalmaktı.
Apaşlar’ın yeni kadrosunun tanınması ve müzik gündemindeki yerini alması 1967 Altın Mikrofon Yarışması’na kadar uzadı. Mavi Çocuklar’ın ardından, Erzurumlu Emrah’ın sözlerine grubun imece usulu yaptığı beste Emrah’la ikinci olan Cem Karaca-Apaşlar’ın geldikleri akım rock’ın’roll, hedefledikleri dünya görüşü ‘beat’, yapmak istedikleri ise Anadolu kaynaklı bir müzikti. İşte bu üç öğeyi bir araya getirip bir Doğu-Batı sentezine doğru yürüyorlardı.
Resimdeki Gözyaşları’yla zirveye çıktı
İmajı ve şovu ilk fark eden gruplardandı Apaşlar. Günlük yaşamın dışında kullanılabilecek giysilerle sahneye çıkıp erişilmesi zor insan imajı yaratmak istemişlerdi. Müzik sektörü kısa sürede fark ediyor ve Apaşlar, 1967’de art arda üç EP yayımlıyordu. Bu yapıtlar arasındaki Ümit Tarlaları, Karaca’nın ileride sol kulvarda neler yapacaklarıyla ilgili ilk ipucuydu. Cem Karaca, bu dönemde Diskotek dergisinin önerdiği başlığı benimseyip, ürettikleri türe Ulusal Türk Müziği demeye başlamıştı. Moğollar’ın Anadolu Pop terimini dillendirdikleri güne kadar Ulusal Türk Müziği adı geçerli olmuş, ancak yalnız Dönüşüm grubu tarafından bu isim benimsenmişti…
Apaşlar’ın ufku çok genişti ve Türkiye’nin yanında yurtdışını da hedefliyorlardı. İlk amaçları çağdaş dünyaya, Anadolu’dan halk şairlerinin eserleriyle ulaşmaktı. İlginç konserler, stüdyo çalışmaları devam ederken Apaşlar bir ‘türkü grup’ ruhuna kavuşamamanın sancılarını çekiyor ve Mehmet Soyarslan’la Cem Karaca arasındaki fikir ayrılıkları sonucu bu birliktelik sona eriyordu.
Kafasındaki sol söylemle ve Doğulu kimliğiyle rock müzik yapma iddiasıyla yeniden yola koyulan Karaca, Apaşlar´ın basçısı Seyhan Karabay ve Ünol Büyükgönenç’le Kardaşlar’ı kuruyordu. Tarih 1969’du. Altın Mikrofon’da yapılanlar yarım kalmıştı ve devam ettirilmesi gerekiyordu. Türküleri ve türkü formundaki besteleri çalacaklardı; işin içine bağlamayı da sokacaklardı. Apaşlar’da geçmişte türkü formuna teğet geçen besteleri yorumlayan Cem Karaca, bu kez tamamen Anadolu’yu kavrayacak, Batı müziği sazları ve tekniği ile yerel öğeleri bir araya getirecekti. Vokalde Cem Karaca, gitarlarda Ünol Büyükgönenç, bass ile ıklığda Seyhan Karabay ve davulda Hüseyin Sultanoğlu’la çok kapasiteli bir grup haline gelmişti Kardaşlar.
‘Bay Dadaoğlu’
Grup, Batılı enstrümanları yerel tatlarda çalmaya uğraşırken beklenen patlama Dadaloğlu’yla gerçekleşmişti. Cem Karaca bir isyan türküsüyle ‘Bay Dadaloğlu’ olmuş, parça yılın düzenlemesi ödülünü kazanmıştı. Karaca Apaşlar bünyesinde kazandığı ilk büyük hiti Resimdeki Gözyaşları’nın başarısını, Kardaşlar’ın yardımıyla Dadaloğlu’yla tekrarlamayı başarmıştı. Kardaşlar’ın politik kimliği kağıt üzerinde yoktu ama, dolaylı yoldan Dadaloğlu’yla sistem karşıtı bir söylem ortaya konmuştu. Ayrıca Kardaşlar, yalnız türkü ve türkü formunda besteler kullanarak tercihlerini ‘kırsal kesim’den yana yapmıştı…
Ancak Cem Karaca deneylerin bittiğini, grubun tıkandığını düşünüyor, kafasında Kardaşlar’la devam edip etmemeyi sorguluyordu. Sıkıntılı bir dönemin sonucunda Cem Karaca Moğollar’la birleşmiş, Ersen de Moğollar’dan Kardaşlar’a gelmişti.
Bu arada, Cem Karaca’nın Püsküllü Moruk adlı güldürüye müzik yazmış ve Kardaşlar’la doldurmuştu. Oyunu, Ulvi İraz Tiyatrosu sahneye koymuştu. Kralların Öfkesi (yön.: Yücel Uçanoğlu) adlı filmde başrolde oynamıştı bir de. Yerli westernde topal bir kovboyu canlandırmıştı. Rol arkadaşları da Tamer Yiğit’le Figen Han’dı…
İlk dönemde Karaca ile Moğollar’ın çizgisi pek uyuşmuyordu. Karaca o güne kadar sert rock ve söylemle gelmişti; Moğollar ise daha soft rock yapıyorlardı. Ancak, orgsuz bir trio haline dönüşen Moğollar da zamanla Karaca’nın yanında sertleşmiş ve Namus Belası’ndaki üstün performansıyla yeni soundu da kıvırmışlardı. Cem Karaca, iki yıl birlikte olduğu, üç plak yaptığı Moğollar’la yollarının ayrılmasından sonra yine grup arayışına girmişti. Bu arada Ünol Büyükgönenç de Mart 1974’te Kardaşlar’la çalışmayı bırakmıştı ve yeni bir yol çizmek istiyordu kendine.
Dervişan’la progressive rocka geçiş
Cem Karaca, eski arkadaşı Büyükgönenç’ten bir grup kurmasını ve birlikte müzik yapmayı teklif etmişti. Cem Karaca’nın da desteğiyle, eski Kardaşlar’dan Hüseyin Sultanoğlu (davul), Haramiler’in simgesi olmuş Uğur Dikmen (klavye) ile Oğuz Durukan’ın (bass) katılımıyla Mart 1974’de grup kurulmuştu. İsim babalığını da Karaca yapmış ve dervişler anlamına gelen Dervişan adını bulmuştu.
Dervişan’ın müzikal yapısı Anadolu Rock’ın yanında daha başka arayışları da müjdeliyordu müzikseverlere. Bu arada Türkiye, hızla politik kutuplara doğru sürükleniyor; müzikçilerin bir bölümü de politik söylemlerini sivrileştiriyordu. Cem Karaca, sol kesimde sömürüye, bozuk düzene karşı çıkanların başında geliyor ve bu çizginin en çarpıcı örneği 1975 başında veriliyordu: Tamirci Çırağı. Dervişan’ın ilk kez ‘klasını’ konuşturduğu, yerli ‘progressive-rock’ın yüz akı olan bu Karaca bestesi çok seviliyor, 45’lik plak büyük satışlara ulaşıyordu. Bağlamalı soundu bir kenara koyan Cem Karaca ve Dervişan yüzünü progressive deneylere çevirirken, grubun yeterli sayıda parçası olmadığından Karaca’nın geçmişinde Anadolu Anadolu Rock örneklerini de konserlerde çalıyordu. Konserler konserleri izliyor; sol kesim bu etkinliklerde Karaca’nın yanında yer alıyordu.
İzmir Fuarı sırasında verdiği sözü tutup, bir yıl sonra Filistin Kurtuluş Örgütü için bir 45’lik yapıyordu Karaca. Filistin pavyonunu gezerken ziyaretçi defterine düştüğü, ‘Egemen güçlere karşı yürütülen bütün bağımsızlık savaşlarının başarıya ulaşacağına inancım var. Namuslu bir Türk aydını ve devrimcisi olarak kardeş Filistin halkına başarılar dilerim’, satırlarını okuyan Filistinliler Karaca’dan davalarına destek verecek bir plak doldurmasını istemişti. Turgay Gönenç’in yazdığı dizeleri besteleyip Mutlaka Yavrum adıyla Kavga adlı parçanın arkasına koyup 45’lik halinde yayımlamıştı Karaca…
Protest müziğin dozunu arttırarak art arda Beni Siz Delirttiniz, Niyazi, Parka, İşçi Marşı, Kerem Gibi, Sevdan Beni, Adiloş Bebe gibi besteler üretiyordu ve yapılan slogan müziği olmasına karşın parçaların melodisel zenginlikleri de dikkat çekiyordu.
Toplum için sanat
Bir çok eleman değiştiren Dervişan, tamımı kendine ait Yoksulluk Kader Olamaz albümünü 1977 ilkbaharında yayımlamıştı. Yerli rock tarihinin kilometre taşı olan bu albümde Dervişan ve Cem Karaca ‘Toplum İçin Sanat’ yolunda en önemli yapıtlarını üretiyor; plak müzikseverden de kabul görerek listelerin üst sıralarında dolaşıyordu. Dervişan’ın son plağı 1 Mayıs/Durduramayacaklar Halkın Coşkun Akan Selini 45’liği oldu. Sarper Özsan’ın iki bestesinden oluşan plak, Cem Karaca ile Dervişan’ın zirvedeki yerini sağlamlaştırırken grubun ulaştığı politik rock söyleminin en uç noktasını teşkil ediyordu. Sarper Özsan’a ve Aydınlıkçılar’a yakınlaştığı gerekçesiyle diğer sol fraksiyonlar tarafından protesto edildi ve yeni sorunlar doğdu.
Bu durumdan ve 1 Mayıs’la ilgili açılan soruşturmalardan rahatsız olan Uğur Dikmen’le Sefa Ulaştır’ın da ekipten ayrılmasıyla Dervişan fiilen sona erdi ve Karaca grubu takviye etmek yerine yeni bir oluşum yaratmaya karar verdi: Edirdahan...
‘Müzikte özdeğerleri ve güncel gerçekleri yansıtmak’ amacıyla kurulmuştu Edirdahan. Mayıs 1978’de Safinaz albümünü yayımlayan Edirdahan, Dervişan’ın devamı olmasa da müzikal çizgi olarak politik rockı sürdürüyordu. Safinaz albümünde yer alan üç parçanın içinde yer yer Anadolu ritmlerine yer veren grup öz olarak progressive rock hedefinde ilerliyordu.
1979’da Selda’yla çeşitli konserler vermek üzere yurtdışına çıkmış, Federal Almanya’da 1 Mayıs gösterilerine katılmıştı. 1980 başında Uğur Dikmen’le stüdyo çalışmalarını yürüttükten sonra yine yurtdışına çıkmış ve F. Almanya’da konserler vermişti. Aynı günlerde Uğur Dikmen, Türkiye’de albümün altyapılarını bitirip yayımlanmaya hazır hale getirmiş ve Hasret adı verilen çalışma önce F. Almanya’da piyasaya verilmişti. Türkiye’de de yayımlanması beklenirken 12 Eylül 1980 askeri müdahalesi gerçekleşmişti.
Vatandaşlıktan çıkartıldı
Karaca Türkiye’deki siyasal havanın sağlıksızlığını görüp Federal Almanya’da kalmayı ve yerel müzisyenlerle müzik çalışmalarını sürdürmeyi tercih etmişti. Bu arada, hakkındaki davalar sürüyordu. Federal Almanya’daki çeşitli faaliyetleri sırasında, Türkiye’deki mevcut yönetimle ilgili söyledikleri nedeniyle yargılandı ve 15 Temmuz 1981 tarihine kadar ülkeye dönmediği için vatandaşlıktan çıkartıldı.
Vatan haini ilan edilmişti adeta. Müthiş bir gurbet acısı ve hasret çekerken beste yazmaya devam ediyor; 1982’de Fehiman Uğurdemir’in yardımıyla Bekle Beni albümünü yapıyordu ve yasaklı olduğundan yapıt Türkiye’de satılamıyordu. Konserler veriyor, tiyatro çalışmaları yapıyor ve yine Fehiman Uğurdemir’le 1984’de Die Kanaken albümünü hazırlıyordu.
1987’de dönemin başbakanı Turgut Özal’ın ön ayak olmasıyla ülkeye döndü ve hakkındaki davalardan beraat etti. Özal’la yakınlaştığı, hatta elini öptüğü iddiaları başına sürekli dert oldu ve defalarca yalanlasa da bu söylentilerin etkisini bir türlü silemedi.
Uzun süre Türkiye’deki müzik pazarından uzak kalmıştı. Aşağı yukarı iki kuşak geçmiş, toplum apolitize olmuş, talep edilen müzik de hayli değişmişti. Onun müzikleriyle büyümüş kitle tarafından döneklikle suçlanırken, diğer yanda popüler müzik dinleyen kitleye de çok yabancı kalmıştı. Döner dönmez, artarda Merhaba Gençler ve Her Zaman Genç Kalanlar ile Töre albümlerini çıkarmış, 1990’da katıldığı Altın Güvercin Şarkı Yarışması’nda Kahya Yahya’yla (söz: C. Karaca-müzik: Cahit Berkay) birinci olmuştu.
1992’de eski Dostları Uğur Dikmen ile Cahit Berkay’ı yanına alıp Nerde Kalmıştık? albümünü yapmış, Raptiye Rap Rap’la bir sıcaklık yakalamıştı. Ancak 70’lerde taşıdığı ‘sol kimliği’nin getirdiği şablonların dışına taşmak isteyince, sadece siyah ve beyazın hakim olduğu günlerde tutturduğu politik söylemden sonra ‘Ben artık griyi seçtim, her iki kesimi birleştirmeye çabalayacağım’ gibi bir çizgiyi seçince fazla taraftar bulamadı.
Karaca yine toplumsal mesajlar veriyordu, güçlü parçaları vardı; ama düşünsel anlamda farklı adreste olan sanatçının kasetleri satmadı ve eski dinleyicisi almayınca tirajlar aşağıda kaldı. Oysa Flash TV’deki Efendime Söyleyeyim adlı sohbet programıyla sağ kesimin de kısa sürede sempatisini kazanmayı bilmişti…
Ağır Roman adlı filmde Mehmet Soyarslan bestesi Resimdeki Gözyaşları’nı Atilla Özdemiroğlu’nun yeni düzenlemesiyle söyleyerek genç kuşaklara elini uzatması da fayda etmedi. Sanatçının son albümü, Nisan 1999´da Bindik Bir Alamete Gedeyoz Kıyamete oldu. Uğur Dikmen, Cahit Berkay, Ahmet Güvenç, Engin Yörükoğlu, Ercan Irmak, Cengiz Köroğlu’yla stüdyoya girip 11 parçalık albümü üretmişti...
DİSKOGRAFİ:
45’LİKLER: Emrah / Karacaoğlan (1967), Hudey / Vahşet / Bang Bang / Shakin´ All Over (1967) , Emrah / Hücum / Karacaoğlan / Ayşen (1967), Ümit Tarlaları/Anadolu Oyun Havası/Suya Giden Allı Gelin/Nasılda Geçtim? (1967), İstanbul´u Dinliyorum/Oy Bana Bana (1968), Oy Babo/Hikaye (1968), İstanbul/Why (1968), Emrah 1970/Karanlık Yollar (1968), Resimdeki Gözyaşları/Emrah (1968), Resimdeki Gözyaşları/Şans Çocuğu (1968), Tears/No, No, No (1968), İstanbul / Why (1968), Ayrılık Günümüz/Gılgamış (1969), Zeyno/Niksar (1969), Bu Son Olsun/Felek Beni (Karacaoğlan III) (1969), Emmioğlu/O Leyli (1970), Kendim Ettim Kendim Buldum/Erenler (1970), Adsız/Unut Beni (1970), Muhtar/Baba (1970), Dadaloğlu / Kalender (1970), Oy Gülüm Oy / Kara Sevda (1971), Tatlı Dillim / Demedim mi? (1971), Kara Yılan/ Lümüne (1971), Acı Doktor (Kısım 1)/Acı Doktor (Kısım 2) (1971), Kara Üzüm/Mehmet´e Ağıt (1971), Askaros Deresi/Üryan Geldim (1972), Obur Dünya/El Çek Tabib (1973), Gel Gel/Üzüm Kaldı (1973), Üryan Geldim / Hasan Kalesi (1973), Namus Belası/Gurbet (1974), Beyaz Atlı/ Yiğitler (1974), Tamirci Çırağı/ Nerdesin? (1975), Mutlaka Yavrum/ Kavga (1975), Beni Siz Delirttiniz/ Niyazi (1975), Parka/ İhtarname (1976), Mor Perşembe / Bir Öğretmene Ağıt (1977), 1 Mayıs / Durduramayacaklar Halkın Coşkun Akan Selini (1977).
ALBÜMLER: Kardaşlar-Apaşlar (1973) Cem Karaca´nın Apaşlar , Kardaşlar , Moğollar ve Ferdy Klein Orkestrası´na Teşekkürleriyle (1974), Nem Kaldı (1975), Parka (1977), Yoksulluk Kader Olamaz (1977), , Safinaz (1978), Hasret (1980), Bekle Beni (1982), Die Kanaken (1984), Merhaba Gençler Ve Her Zaman Genç Kalanlar (1987), Töre (1988), Resimdeki Gözyaşları (1988), Yiyin Efendiler/Yağma Sofrası (1990), İhtarname (1990), Bu Son Olsun (1991), 25. Yıl Özgürlük Resitali (1992), Nerde Kalmıştık ? (1992), Cemaz-Ül-Evvel (1994), The Best Of Cem Karaca Volume 1 (1996), The Best Of Cem Karaca Volume 2 (1997), Bindik Bir Alamete Gedeyoz Kıyamete (1999), The Best Of Cem Karaca Volume 3 (2000), The Best Of Cem Karaca (2001), The Best Of Cem Karaca (2002).