'YENİ BRANDO'
Yıl 2001; sonunda Benicio Del Toro, 25 filmlik kariyerini (Bunların 16’sını son iki yıla sığdırıyor) Oscar heykelciğiyle (En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu) süslüyor ve iyi oyuncu olduğu bir kez de Amerikan Film Akademisi üyeleri tarafından Trafik filmiyle onaylanıyor…
O gün bugün, onun ilginç, umursamaz, derin bakışları sık sık dergi kapaklarında, internette sık sık yer bulmayı sürdürüyor…
Trafik’te canlandırdığı Meksikalı polis Javier Rodriguez onun adeta lambadaki sihirli cini. Aniden dışarıya süzülen cin ona Oscar’dan başka Altın Küre, Berlin’de Gümüş Ayı, New York Eleştirmenler ödülü, Toronto, San Diego, Las Vegas, Vancouver, Londra’dan bir dolu ödül armağan ediyor.
Bir doksanlık Del Toro, Hollywood’a gelmiş sayısız Latin yıldızlardan biri. Adı ‘Yeni kuşağın Brando’su’. Ancak bu lakabı abartılı bulanlar, sanki tokat yemiş suratı ve uykulu gözleriyle onu Robert Mitchum’a benzetmeyi uygun görüyor.
Yönetmenlerden Peter Weir, Julian Schnabel, Abel Ferrara, Tony Scott, Terry Gilliam, Ken Loach’ın Del Toro’ya tek kelimeyle ‘bukalemun’ diyor.
Portorikolu yıldızın en sıra dışı özelliği küçük rollerde bile bir şekilde kendini fark ettirmesi ve tiplemelerinde hiç mi hiç sırıtmaması.
Del Toro 12 yaşında Portoriko’dan ayrılıp Pennysylvania’da bir çiftlikte yaşadıktan sonra San Diego’da üniversite eğitimi alıyor. Önce ekonomi okumak istiyor ama oyunculuğa sevdalanıyor. Dedesi, babası, annesi (Benicio dokuz yaşındayken ölmüş), amcası avukat olunca böyle bir seçim, aile tarafından pek sıcak karşılanmıyor ama kösteklenmiyor da. Stella Adler’den dersler alırken hocasının ettiği lafı unutmuyor: ‘ Önemli olan yıldızlık değil başarıdır’.
Olağan Şüpheliler’de şöyle bir gözüktükten sonra Fear And Lathing in Las Vegas’da dokuz haftada 20 kilo alarak (normal kilosunu sonra üç ayda dönebilmiş) her role hazır olduğu mesajını veriyor
Del Toro, Jose Ferrer ve Rita Moreno’dan sonra Oscar alan üçüncü Portorikolu. Ancak Latinler’in bayrağı olmak filan istemiyor. Cannes’dan da Che Guevara rolüyle en iyi erkek oyuncu ödülü de var.
Tek amacı doğru sinema yapmak. Aklından da Christopher Walken’ın verdiği öğüt çıkmıyor: ‘Bir sahnede nasıl oynayacağına karar verememişsen hiç oynama’.
Bir başka özelliği de bol kitap okuması. Camus, Tolstoj, Hemingway ve Bukowski sevdiği yazarların başında geliyor. Oyunculardan da idolleri De Niro, Pacino ve Malkovich.
Yönettiği bir kısa metrajı var; çekmecede bekleyen, aralarında Che Guevara’nın biyografsinin bulunduğu on tane de projesi.
Özel yaşamında ise sürekli flaşlardan kaçıyor Benicio (Portorikolular’ın telaffuzuyla Benisio); aşklarını da iyi saklıyor. Şu ana kadar paparazzilerin saptadığı uzun ilişkileri arasında Minnie Driver ile Chiara Mastroianni var.
Oscar’dan sonra duyguları sorulduğunda şunları söylüyor: ‘Bundan sonraki amacım yeni bir Oscar yerine sigarayı azaltmak ve iyi roller bulabilmek. Bugün bize sunulan kültürün parçası olmaktan nefret ediyorum ve vaktimi anlaşabildiğim bir kaç dostumla sakin yerlerde geçirmeyi tercih ediyorum’.
Mahalle arkadaşının onun için sarf ettiği laf Del Toro’nun ‘sırrı’yla ilgili en esprili yorumlardan biri: ‘ Ağzından çıkan kelimelerin hiç biri anlaşılmadığından, gözleriyle konuşmaktan başka çaresi yok’.