ÇEYREK YÜZYILDIR BİZİM ELLER SENSİZ
1Şubat 1999'da yaşamını yitirmiş, Anadolu'nun Asfalt Ozanı Barış Manço, ölümünün 25. yıl dönümünde ailesi ve sevenleri tarafından anılıyor.
Barış Manço 1943’de 1 Ocak’ı 2 Ocak’a bağlayan gece İstanbul’da Üsküdar Zeynep Kamil Hastanesi’nde dünyaya gelir. İsmail Hakkı Bey ile müzisyen Rikkat Uyanık’ın ikinci çocuğudur. Ağabeyi Savaş, 2. Dünya Savaşı’nın başladığı günlerde doğmuştur. Savaş sırasında barış umutlarını sürdüren aile, iki yıl sonra yaşama merhaba diyen bebeklerine ‘Barış’ adını uygun görür ve Barış’ın yanına bir de Mehmet’i ekler.
Mehmet Barış Manço’nun ilk yılları, Üsküdar, Cihangir, Kadıköy ve Ankara’da geçer. İlkokulu Kadıköy Gazi Mustafa Kemal Okulu’nda bitirdikten sonra, 1954’te Galatasaray Lisesi’nin orta bölümüne yatılı yazdırılır. Numarası 1018’dir.
Müziğe ilgisi 14 yaşında orta son sınıftayken başlar ve arkadaşlarıyla ilk grubunu kurar: ‘Barış Manço ve Kafadarları’ (Mehmet Şahinbaş/elektrogitar, Asaf Savaş Akat/saksofon, Şanal Pınar/elektrogitar, Batur Pere/davul, Osman Önder/piyano, bass). Yıl 1958’dir ve okuldaki konserlerde Paul Anka, Elvis Presley’den çalar grup.
Kaderin cilvesi midir nedir, lisenin ikinci yılında Barış müzikten sınıfta kalır ve evde geçen bir yıl boyunca, gitarla piyanoyu iyicene söker…
4 Mayıs 1959’da babası İsmail Hakkı Bey’i yitirir. Yıllar sonra Ses Dergisi’nde yayımlanan bir söyleşide babasının ve ailesinin müzik geçmişini şöyle anlatmıştır: ‘Baba tarafından müzikle olan ilişkim çok eskilere dayanır. Babaannemin dedesi zamanın ünlü bestecilerinden Tamburi Ali Efendi’dir. Dedem aynı zamanda hafızmış. Hatta sarayda baş imamlığa kadar yükselmiş. Onun oğlu, yani babaannemin babası Tamburi Aziz Bey’miş. Onun da birkaç bestesi varmış. Baba tarafından, babaannemin babasından sonra bana kadar, yarım yüzyıl bizim ailede müzisyen yetişmemiş. Ana tarafına gelince… Annemin babası çok güzel ut ve keman çalarmış. Besteleri de varmış. Onun oğlu, yani dayım Uğur Yüzbaşıgil profesyonel bir kemancıymış. Aynı soyadını taşıyan dayı oğullarından Şafak Yüzbaşıgil de müzisyendir… Annem Rikkat Uyanık, İstanbul Radyosu ve Konservatuvarı’na yıllarını vermiş bir sanatçıdır. Sonra ne olmuş, neden bırakmış bilmiyorum. ‘Bir inat yüzünden müziği bıraktım. Eğer sen müzisyen olmasaydın, verem olup ölürdüm. Müzik aşkımı seninle tatmin ettim’ der, her zaman.’…
Galatasaray Lisesi’ndeki ikinci grubunun adı Barış Manço-Harmoniler’dir. Yavuz Beşorak (piyano), Rıza Omayer (gitar), Emre Gönenç (gitar), Fikret Zolan (davul), Oğuz Kayıhan (saksofon), Barış Manço’dan (vokal, piyano) kurulu ekip konserlerle dikkat çekmeye başlamıştır; özellikle Cradle of Love ile Save The Last Dance For Me adlı parçaları gençler arasında büyük ilgiyle karşılanmaktadır.
Bir süre sonra elemanları değişen Barış Manço-Harmoniler, Asaf Savaş Akat (saksofon), Mehmet Şahinbaş (gitar), Şanal Pınar (gitar), Batur Pere (davul) ve Osman Önder’li (piyano, bass) kadroyla twist tarzında, Grafson şirketi etiketiyle üç plak (Let’s Twist Again/Do The Twist, The Jet/Twistin Usa, Çıt Çıt Twist/Dream Girl) yapmayı başarır ve Hafif Batı Müziği tarzında 45’lik çıkartan ilk Türk grubu unvanını kazanır. Dream Girl, Manço’nun ilk İngilizce bestesidir.
Harmoniler’in repertuarında, Manço’nun annesi Rikkat Uyanık’ın derlediği Kızılcıklar Oldu mu da vardır, Puerto del Sol gibi yabancı parçalar da.
1962’de lise son sınıfta bir kez daha kalınca Özel Şişli Terakki Lisesi’ne nakil olup bu okuldan diploma alır.
Barış Olympia sahnesinde
Müzikle beraber güzel sanatlara da ilgisi vardır. 20 Eylül 1963’te yüksek öğrenim için yurt dışına çıkar ve önce Paris’e, ardından Liege’e (Belçika) gider. İç mimari öğrenimi görmeye başlar. Manço yurt dışındayken, Çıt Çıt Twist/Dream Girl 45’liği Türkiye’de yayımlanır.
Ülke dışında hız kesmeden müzik çalışmalarını sürdürürken, Kraliyet Güzel Sanatlar Akademisi’ni yedi yılda bitirebilir ve diplomasını aldığı iç mimarlığı icra etmeye hiç kalkışmaz.
Bu arada, dönemin yıldızlarından Adamo’nun menajeri Henry Salvador’la tanışmıştır. Johnny Hallyday’e de çalan Jacques Denjean Orkestrası eşliğinde, Eylül 1964’te dört şarkıdan oluşan plağını Salvador’un şirketi Rigolo Plak etiketiyle doldurur. Fransızca söylenmiş parçalardan üçü Amerikan şarkılarından cover, biri de kendi bestesidir (Jenny Jenny, Baby Sitter, Quelle Peste, Un Amour Que Toi).
Plağın tanıtımı için Fransa ve Lüksemburg’da radyo programlarına katılır. 12 Ocak 1965’te Frank Pourcel Orkestrası ve Swingle Singers’la ünlü Olympia’da sahneye çıkar, 45’liğinden iki parça söyler.
İşler ciddileşmeye başlayınca grup kurma ihtiyacı doğar. Belçika’da bir yarışmada tanıştığı Les Mistigris (Francis Lonneux-davul, Jean-Paul Van Der Bossche-bass, Christian Lacombes-gitar) adlı grupla anlaşır. Onlarla 1966 yazında Türkiye’ye gelir ve bu birliktelik 1967’ye kadar sürer. Les Mistigris’le, Aman Avcı Vurma Beni, Bizim Gibi (Kol Düğmeleri), Seher Vakti, Big Boss Man, Good Golly Miss Molly parçalarını plak yapar, konserler verir.
Aynı dönemde Hollanda’da geçirdiği trafik kazasından sonra dudağının üzerinde yara izi kalır ve onu kapamak için meşhur bıyıklarını bırakır. Saçlarını da uzatınca, vatani görevi haricinde, ölümüne dek sürecek klasik Barış Manço imajı ortaya çıkar.
Çizdiği tipe eklediği üstün diyalog yeteneği, hippi döneminden kalma insanlık sevgisi, kolay anlaşılan mesajlarıyla, zamanla milli bir kahraman haline gelecektir.
Türk halkı daha televizyonla tanışmamışken, ‘imaj’ fazla gündemde değilken, uzun saçları, yüzükleri, el-kol hareketleri ve kendine özgü şovlarıyla görüntünün ne derece önemli olduğunu belgeler Manço.
İmajın içini sıcacık müziğiyle, akılda kalıcı şarkı sözleriyle, gelenekle, mizahla doldurarak yerli-yabancı geniş kitleleri yakalamayı başarır…
Türkiye’ye dönüp birkaç ay kaldığı dönemlerde gece kulüplerinde çalışır, konserlere çıkar ve dinleyici sayısını arttırabilmek için türlü fırsatları değerlendirir.
Radyodaki reklam kuşakları da o günlerde insanlara ulaşmada önemli bir araçtır. Orhon Reklam’ın kuşağında şarkılarını söyler, söyleşiler yapar, bu yolla insanlara yeni yapıtlarını tanıtma olanağı bulur.
Piyasaya bakıldığında da benzeri olmadığı, halkla ilişkilerini isabetle yürüttüğü görülür; ilginç giysileriyle, fikirleriyle, demeçleriyle sürekli basının dikkatini çekmekte, beklentileri nasıl karşılayacağını çokiyi bilmektedir.
Manço altyapıyı ince ince oluştururken, Cem Karaca’nın ‘Ulusal Türk Müziği’ adını verdiği folk akımı Anadolu Pop’a dönüşmeye başlamış, aranjman modasına karşı tepkiler yoğunlaşmıştır.
Modalılar dayanışması
1968’de Modalı Fuat Güner ve Mahzar Alanson’la tanışır; birlikte çalışmayı teklif eder. Mazharlar’ın grubu Kaygısızlar dönemin gözde ekiplerinden biridir. İlk iş olarak geçmişte Les Mistigris’le hazırladığı parçaları yeniden kaydedip EP halinde (Kol Düğmeleri, Seher Vakti, Big Boss Man, Good Golly Miss Molly) tekrar piyasaya çıkarırlar.
Kışın Avrupa’ya dönen Barış Manço, Kaygısızlar’la yurt dışında da şansını yeniden denemek istemektedir; güzel projeleri vardır. Grubu Paris’e götürür ve orada iki plağın kaydını gerçekleştirir. Bunlar, Trip ile Susanna’nın yer aldığı 45’lik ile diğer plak Flower Of Love/Run Away’dır. Daha sonra, Türküola firması parçaları, Avrupa’da yayımladığı Sarı Çizmeli Mehmet Ağa albümünde değerlendirir. Bu dönemde bassçı Mithat Danışan grubu katılır ve üç, dört ay kadar Fikret Kızılok da Kaygısızlar’da çalışır...
Kaygısızlar Paris’te yapamaz ve yurda döner. Gerekçe Türkiye’deki okullarıdır. Ancak, Manço’yla bağlantıyı kesmeyip onun Türkiye’deki plak kayıtlarında yer alırlar ve birlikte, Kızılcıklar/I’ll Go Crazy, Bebek/Keep Lookin, Karanlıklar İçinde/Trip (To a Fair), Boğaziçi/Flower Of Love, Runaway/Unutamıyorum, Ağlama Değmez Hayat/Kirpiklerin Ok Ok Eyle, Kağızman/Anadolu 45’liklerini doldururlar.
1969 yazında İzmir Fuarı’ndaki programda yine Manço’nun yanındadırlar ama onun orkestrası gibi algılanmaktan rahatsızdırlar ve Ekim’deki iki konserin ardından yolları ayırırlar.
Manço, müziğe mola verip Belçika’da nikâh memurunun karşısına geçer ve kiracısı olduğu ailenin kızı Marie Claude ile 31 Ocak 1970’de yaşamını birleştirir. Ancak, giyim mağazasında tezgâhtarlık yapan Marie Claude ile nikâh mutluluk getirmez ve 16 Temmuz 1970 tarihinde ayrılırlar. Avrupa’da bir süre daha kalıp müzik yapmaya karar veren Manço, Jonathan Glemser (gitar), Tunuslu müzisyen Münir Ghottas (davul) ile Kafkasya asıllı Belçikalı Okhan Tunca’dan (bass) oluşan ‘Barış Manço Ve’ adlı grubu kurar.
O güne kadar yaptığı plaklar çok satmasa da adını geniş kitlelere tanıtmayı başaran sanatçı, 1970’de ilk büyük ticari çıkışını gerçekleştirir ve Türkiye’de bir ilki başararak bestesi Dağlar Dağlar’ı iki ayrı yorumla plağa okur. 45Liğin ilk yüzünde grubu ‘Barış Manço Ve’ ile parçayı söylerken, arka yüzünde Türk Sanat musikisinin usta isimlerinden Cüneyt Orhon’un klasik kemençesi ona eşlik eder.
Hem ‘alaturka’, hem ‘alafranga’ iki yorum da çok beğenilir ve Dağlar Dağlar 45’liği kısa sürede 700 bin adet satılırken Manço, şirketi Sayan Plak tarafından ‘platin plak’ ödülüne layık görülür.
Hey Dergisi Müzik Oscarları’nın yılın bestesi ödülü de Dağlar Dağlar’a gitmiştir. Bu başarıdan önce, kariyerinde Ağlama Değmez Hayat Bu Göz Yaşlarına/Kirpiklerin Ok Ok Eyle ile kazandığı bir altın plağı bulunsa da Dağlar Dağlar, Barış Manço’yu zirveyle tanıştıran yapıt olur.
Mancho-Mongol Anadolu yollarında
Barış Manço, Anadolu Pop’un öncülerinden biri haline gelirken müzikal çizgisini eleştiren diğer popçulara Ses Dergisi aracılığıyla şu yanıtı verir: ‘Ben at üzerinde kılıç sallayan dedelerimin yanı sıra Karacaoğlan, Pir Sultan Abdal, Yunus Emre, Kozanoğlu gibi dedelerimin de yaşamış olduğunu, üstelik bir dedelerimin üç, beş kese altın karşılığına failatün mefaülün gibi bir yığın anlamsız sözlerle, nazenin dilberin lebine, pırlantalı terliğine değil, Tanrısına yakaran, coştukça dağlar aşan dedeler olduğunu anladığım gün ne yazık ki ömrümün yirmi beş yılını yitirmiştim bile... Bugün beş yaşında bir çocuk bir taraftan arkadaşlarıyla oynarken, bir taraftan da ‘Katip Arzuhalim Yaz Yare Böyle, diye mırıldanıyorsa folk akımının ne getirdiğini varın siz hesaplayın. Folk akımı bunun yanı sıra ne götürdü? Arap ve İran tesiri altında saray çevrelerinde iteleyerek yaşatılmış, fakat ne müzik dizisi, ne yorumu, ne güfteleriyle Türk halkına hiçbir şey anlatmamış, armoniden yoksun tek sesli cılız bir müzik türü bugün ‘Türk Sanat Müziği’ altında son nefesini vermektedir. Bu, Anadolu’nun bağrından kopan her saz telinde, her kaval sesinde, doğal olarak bulunan on iki ton armonileri, beş sesli aralıkları bile inkâr edenlerin sonudur ki, folk akımı bunu götürmüş, çok da iyi yapmıştır’...
1971’in sonlarında yine grupsuz kalınca aynı tarihlerde Paris’te bulunan Moğollar’la görüşür. Anlaşmaya göre, adını Mancho-Mongol koydukları ticari ortaklık bünyesinde güçlerini birleştirecekler, ülke dışında daha iyi, daha verimli işler üreteceklerdir.
Gelecekte Kurtalan Ekspres’te vurmalıları çalacak Celal Güven’in tonmaister olarak girdiği Mancho-Mongol öncelikle parasal açıdan rahatlamak amacıyla Türkiye’ye dönüp uzun bir turneye çıkar. Her şey anlaşmalara göre işler ve Manço’yla Moğollar menajerlerinin yönetimiyle, kavgasız, sorunsuz turne yapar.
Manço’nun çok sevilen İşte Hendek İşte Deve, Katip Arzuhalim Yaz Yare Böyle, Ay Osman ve Binboğa’nın Kızı gibi parçaları bu dönemde Moğollar desteğiyle ortaya çıkar. Parçaların unutulmaz soundlarına Moğollar’ın yaptığı katkı, özellikle Murat Ses’in orgu ile Taner Öngür’ün bass gitarı etkileyicidir.
Mart 1971’de Paris’ten çok önemli bir haber gelir Moğollar’a. Grubun, Danses Et Rythmes de La Turquie ‘Dhier A’Aujourd’hui albümü, daha önce Jimi Hendrix (Electric Ladyland albümü) ile Pink Floyd’a (Umma Gumma albümü) verilmiş Academie Charles Cros Grand Prix du Disque ödülüne layık görülmüştür.
Kurtalan Ekspres seferde
Bu ödülden sonra Moğollar, yurtdışında tek başlarına çalışmalarının daha uygun olacağını düşünür. Askere gitmeye hazırlanan Manço’suz devam kararı alırlar ve centilmence ayrılıp yeniden Paris’in yolunu tutarlar.
Manço ise, ölümüne dek çeşitli kadrolarla ve kesintilerle sürecek ilk profesyonel grubunu kurar. Amaç, kentte oluşturduğu Doğu-Batı sentezini Anadolu’ya taşımak, oradan aldıklarını kentli yorumla yine kentli kulaklara aktarmaktır.
Gruba, İstanbul’dan kalkıp tüm Anadolu’yu kat ederek Kurtalan’a kadar varan trenin adını verir. Grubun ismi ilk plaklarda Kurtalan Ekspresi diye geçerken daha sonra Kurtalan Ekspres’e dönüşecektir.
Kurtalan Ekspres, ilk oturmuş kadrosunu oluşturan Engin Yörükoğlu (davul), Celal Güven (vurmalılar), Fuat Güner (gitar), Özkan Uğur’la (bass) 1972 başında yola koyulur. Aynı günlerde Milliyet Liselerarası Müzik Yarışması’nın iddialı okullarından Kadıköy Ticaret Lisesi’nin davulcusu Nur Moray, yaylı tambur, gitar, bağlama çalan Ohannes Kemer ve gitarist Nezih Cihanoğlu da ekibe katılır. Manço, jürilik yaptığı Liselerarası Müzik Yarışması’nda onları görmüş; isimlerini kafasının bir köşesine yazmıştır. Barış Manço’yla Kurtalan Ekspres’in ilk plağı Ölüm Allahın Emri/ Gamzedeyim Deva Bulmam olur.
Mayıs 1972’de Barış Manço askere gidince grup bir bocalama devresinden geçer ama dağılmaz. Manço’nun yokluğunda, fotoğrafını sahnedeki perdeye yansıtıp parçalarını enstrumantal olarak çalan Kurtalan Ekspres bu şekilde çeşitli konserlere çıkar.
Manço askerliğe Ankara Polatlı Top ve Füze Okulu’nda yedek subay öğrenci olarak başlar. Daha sonra topçu asteğmen rütbesiyle 19. Topçu Alayı, Batarya Takım Komutanı görevini üstlenmek üzere Balıkesir Edremit’e tayin olur ve 20 aya yakın süre silah altında kalır.
İstanbul’dan uzakta, olanak buldukça beste yazmayı sürdüren Manço’nun İstanbul’a izinli geldiği dönemde doldurduğu Lambaya Püf De/Kalk Gidelim Küheylan 45’liği piyasaya sürülür ve büyük ilgi görür.
Sivil hayata dönünce hemen konserlere başlar. Her kesimden insanı etkileyecek derecede zeki biridir. Sahnedeki şov yeteneği, imaj dahilikleri, kaftanlar, ilginç giysiler, uzun saçlar gibi buluşları Kurtalan Ekspres üyelerince de desteklenmekte, konserler çok sıcak geçmektedir.
Manço-Kurtalan Ekspres’in popülerliği artınca Sayan Plak harekete geçer ve daha önce çıkmış 45’likleri bir araya getirerek ilk Manço albümü ‘Dünden Bugüne Karışık Aranjmanlar’ı çıkartır. Manço’nun albümün hazırlanmasında özel bir çalışması olmaz; zaten yayımlanması için de kendisinden izin alınmamıştır.
İlk videoklip Hey Koca Topçu
Aynı günlerde, Ohannes Kemer, Murat Ses, Mustafa Sarışın, Özkan Uğur, Nur Moray ve Celal Güven’li Kurtalan Ekspres kadrosuyla kayıt edilmiş Gönül Dağı/Hey Koca Topçu-Genç Osman 45’liği piyasaya sürülür. Neşet Ertaş’tan alınma Gönül Dağı türküsü, Anadolu ozanlarından beslenmek yerine direk Anadolu kültürüne yönelmeyi tercih edecek Manço’nun birkaç ‘cover’ından biri olur. Ayrıca, 2 Aralık 1973 günü ilk Manço-Kurtalan Ekspres videoklibi Hey Koca Topçu-Genç Osman çekilir.
1974 Kıbrıs Barış Harekatı sırasında yeniden gündeme gelen ve büyük ilgi çeken Hey Koca Topçu’yla ‘altın plak’ kazanan Manço, 1974 sonbaharında, maddi sorunlar ve ‘müzikal’ prensipler nedeniyle Kurtalan Ekspres’le yolları ayırır.
Müzikten kazandıklarıyla böyle geniş bir grubu besleyemediğini, gazinoların gruplar için ekstra para ödemek istemediğini söyler basına. Ayrılığın diğer nedeni de şudur; Kurtalan Ekspres’teki güçlü müzisyenler sahne performansı sırasında parçalara farklı yorum getirmekte ve doğaçlama çalmayı arzulamaktadır. Bu tip açılımlar Manço’nun hoşuna gitmemekte, şarkıların halkın kulağındaki formlarıyla icra edilmesini istemektedir.
Neyse ki kriz kısa sürer ve Manço’yla grup arasındaki çeşitli sorunlara karşın ekip yeniden toparlanıp birlikte müzik üretmeye devam eder…
Sinemayı da denemeye karar verir Manço ve tekliflerden birini kabul edip Oksal Pekmezoğlu’nun 1975’de yönettiği Baba Bizi Eversene (Erman Film) filminde Meral Zeren, Sinan Ecer ve Hulusi Kentmen’le başrolleri paylaşır. Bu hoş komedide Kurtalan Ekspres elemanları ‘figüran’dır.
Londra’da CBS plak firmasıyla kontrat imzalar ve aldığı parayla bir moog getirir Türkiye’ye. Ancak moog gibi karışık bir enstrümanı kimin çalabileceğini kestiremediğinden kalkıp Brüksel’e gider ve dört ay kursunu görür. O tarihten sonra konserlerde moogun başında Manço vardır.
1975 sonunda, ‘rock opera’ kalıplarında değerlendirilebilecek albümü 2023’ü tamamlar Kurtalan Ekspres’le. Cumhuriyetimizin 100. kuruluş yıldönümünden yarım yüzyıl önce, 2023’ü düşleyerek yazılmış bu kompozisyondan başka birçok nitelikli ve uzun parça koyulur albüme. ‘Kayaların Oğlu/2023’ on dakika, Baykoca Destanı 13 dakika, Kol Bastı 7 dakika yirmi saniye, Uzun İnce Bir Yoldayım 5 dakika 20 saniye uzunluklarla yer alır repertuvarda. Sanatçının daha sonra örneklerini sürdüreceği mizah yüklü parçaları da içeren 2023’e, dönemin bol tirajlı gençlik dergisi Hey ‘tam puan’ verir.
Sıradaki albüm, hazırlıkları Belçika’da sürmüş, miks ve vokalleri İngiltere’de yapılmış, İngilizce okunmuş ‘Baris Mancho’dur. Bu yapıt, birçok Avrupa ülkesiyle beraber 1977’de Türkiye’de Nick The Chopper adıyla uzunçalar halinde müzikseverlere sunulur. Türkiye ölçülerine göre üstün teknik şartlarda hazırlanmış yapıtın kalitesini yansıtabilmek için albümün kapağına 24 kanallı Morgan-Kathy stüdyolarındaki kayıt masasının dev fotoğrafı yerleştirilir ve emeği geçen George Hayes Orkestrası’nın elemanları dahil, 46 müzik adamının adı teker teker not düşülür.
Türk pop müziğini dünyanın dört bir yanına taşıyabilmek amacıyla önce Avrupa’da, devamında Afrika ve Japonya’da birçok girişimde bulunacak Manço’nun Batı’da attığı en önemli adımdır bu albüm. Haberlere göre, Nick The Chopper Fas’ta da büyük ilgiyle karşılanır, Senegal, Fildişi sahilleri, Yeni Gine’de de ‘iyi satar’.
Milli bir moral bozukluğuna dönüşmüş Eurovision Şarkı Yarışması’ndaki hezimetlerin ardından kamuoyunda ilginç öneriler dillendirilmeye başlanmıştır; TRT’nin, Manço’nun bu yapıtındaki parçalara benzer bestelerle alt sıralardan kurtulabileceği ve başarıyı getirebileceği iddia edilmektedir.
Avrupa’da 45’lik olarak piyasaya çıkarılan Nick The Chopper/Little Darlin’ ’in satışı da iyi gider. Hey Dergisi yapıtı ‘Yabancı 45’likler’ listesine koyar ve plak ‘1 numara’ya yükselir. Aynı plak Hey’de yayımlanan ilanda ‘Çağdaş Türk Müziği’nin yüz akı’ şeklinde tanıtılır…
Milliyetçi, muhafazakar çizgi
Terör, her yanda can almaya başlamıştır. Ülkenin sağ-sol ayrımını derinden yaşadığı, sokakların kana boyandığı dönemde Manço’nun Vur Ha Vur, Hey Koca Topçu gibi yapıtları sağ kesimce slogan parçalar olarak benimsenirken, ‘renksiz’ kalmayı tercih eden sanatçı ‘ılımlı, milliyetçi muhafazakar’ çizgisinin dışına taşmaz.
18 Temmuz 1978’de Lale Çağlar’la evlenir ve törende, yine farklı bir şeyler yaparak davetlilere özel hazırladığı ‘düğün plağı’nı (Ne Kadar Mutluyuz/Ne Kadar Mutlusunuz) armağan eder.
Bu beraberlikten 19 Mayıs 1981’de ilk oğlu Doğukan Hazar dünyaya gelir. İkinci oğlu Batıkan Zorbey 24 Temmuz 1984 tarihinde doğacaktır.
1979, Manço kariyerindeki en iyi albümün üretildiği yıldır. Aynalı Kemer, Sarı Çizmeli Mehmet Ağa, Gesi Bağları, Ne Ola Yar Ola gibi hitlerin yer aldığı Yeni Bir Gün albümü sanatçının zirve çalışması olur ve tüm zamanların en iyi yerli yapıtları arasına adını yazdırır.
Bu yapıtta Barış Manço’yla Kurtalan Ekspres’in uyumu en üst düzeye ulaşırken, tartışmasız ‘Anadolu Rock’ın en rafine örneklerinden biri ortaya çıkmıştır. Ayrıca Manço, ilk kez dışarıdan müzisyen katkısı almadan, yalnız Kurtalan Ekspres’in gücüyle bir albüme imza atabilmiştir.
Yapıtın sürprizi vardır; içinden çıkan zarfta, Manço’nun Rainbow konserinden alınmış iki fotoğraf müziksevere armağan edilmektedir. Bir dönem Kaygısızlar’la yaptığı Flower Of Lowe parçasının Bir Selam Sana Gönül Dağlarından adıyla yeniden karşımıza çıkması da diğer hoşluktur...
Stadyumların en sevilen şarkıcısı
Seksenli yıllar Barış Manço için, kaliteli müzik yerine popülist girişimlerin önemsendiği, popüler ezgilerin ağır bastığı dönem olur. ‘Türkiye’den gelen hediyelik eşya’ esprisiyle yabancı kulaklara yerleşen renkli, süslü şarkılarıyla dünyanın dört bir yanında kabul görmeye başlar sanatçı.
1980’de Altın Orfe’de (Altın Orfe Uluslararası Bulgar Pop Şarkıları Festivali) Nick The Chopper’la ve Bulgar sanatçı Naiden Andrev’in bestesi Ben Bir Şarkıyım’la yarışır. Andrev’in bestesiyle Uluslararası Bulgar Pop Şarkıları dalında altın madalya alır. Aynı yıl Hal Hal adlı bestesini Nazan Şoray’a verir ve Şoray’ın kayıtlarında Kurtalan Ekspres çalar.
1983’de Kazma bestesiyle Eurovision Türkiye elemelerine katılır ve elenir. 1984 yılında ise aynı yarışmaya üç beste ile başvurur. Bunlardan Dön Desem Döner misin’le finale de kalır ama son anda bestesini yarışmadan çeker. Bir an, Edirneötesi düşlerini Eurovision şarkı yarışması aracılığıyla gerçekleştirmek istemiştir. Ancak o yıllarda ‘vatan, millet, Sakarya’ şeklinde değerlendirilen bu yarışmadan çıkacak olumsuz sonucun olası zararlarını kısa sürede fark edip, ceza ödeme bahasına, Türkiye finallerinde yarışmaktan vaz geçmiştir…
Müziğini fazla piyasa işi bulan, çocuklara yönelik ürünlerle pazarını büyütmek istediğini iddia eden meslektaşları onu popüler davranmakla suçlarken, Manço’nun şarkıları stadyumlarda en fazla sloganlaştırılan yapıtlar olur. Şarkıları yine çok sevilirken 1980’de Hal Hal, 1981’de Arkadaşım Eşek, 1982’de Ali Yazar, Veli Bozar listelerin en üst sıralarında gezinir.
Nane Limon Kabuğu, Süper Babaanne, Düriye ile Zehra’nın çok dinlendiği günlerde Manço’nun yaşamında yeni bir sayfa açılmıştır: Televizyon. Ekim 1988’de TRT’de, 7’den 77’yi sunmaya başlar ve program gereği dünyanın dört bir yanını gezerek geniş coğrafyaları, farklı hayatları yıllarca evlerimize taşır.
Bu program yardımıyla bütün çocukların, genç kuşakların Barış Ağabey’i haline gelmiştir. Televizyon yardımıyla, köylü, kentli ayrımı yapmadan yıllarca sabırla oluşturduğu dinleyici kitlesinin boyutları kısa sürede katlanarak artar. Albümleri yine fazla satmaz ama, popülerliği tavana vurur.
Pazar günleri yayımlanan TV programı 7’den 77’ye’de, şarkılarındaki gibi son derece basit ama etkileyici bir dil kullanır. Anadolu’yu gezer, köylere gider, öyküler, efsaneler anlatır, yerel değerleri tanıtır, gelenekseli geleceğe aktarmaya çalışır. Stüdyoya topladığı minikleri, ‘Adam Olacak Çocuk’ adlı bölümde ‘ciddiye alır’, onlara bilgiler verir, şarkı, şiir okutur, başöğretmenlik yapar ve nineden bebeğe tüm aileyi ekran karşısına bağlamayı başarır. Programın ‘İkinci Kahvaltı’ köşesinde ise yaşı büyük konuklarını ağırlar; saygının, terbiyenin, deneyimin ne anlama geldiğini öğretmeye çabalar.
Program tutunca, aynı şablonla bu kez dünyayı tanıtmaya karar verir ve Türk halkına ilk kez bizim gözümüzle dış belgeseller hazırlar. Dünyayı gezerken ünlülerle tanışıp Türkiye’den selam götüren sanatçı aynı formatta, Dönence, Dere Tepe Türkiye, 4x21 Doludizgin adlarıyla televizyon programlarına devam eder.
Programlar sayesinde eski şarkıları yeniden gündeme gelir. Arkadaşım Eşek, Sarı Çizmeli Mehmet Ağa, İşte Hendek İşte Deve, Gülpembe, Halhal gibi bir dolu parça genç kuşağın diline yerleşir.
Albümleri yeniden basılır, çeşitli toplamalarla Manço imajı tazelenir. Bu arada, bazı şarkıları Yunanca, Bulgarca, Arapça, Farsça, Japonca, İbranice, Flemenkçe, Fransızca, İngilizce yorumlanır.
Manço Uzakdoğu’da
1991’de Devlet sanatçısı seçilir. En büyük hedefi, Türkiye’yi bir sanatçı cumhurbaşkanıyla tanıştırmaktır. Bunun ilk basamağı olarak gördüğü ‘Kadıköy DYP Belediye Başkanlığı’na 1994’de aday gösterilir ama, kısa süre sonra hem ideolojik anlaşmazlık, hem de sağlık nedenleriyle vazgeçer…
Manço adı Uzakdoğu’ya kadar ulaşmıştır. Japonya’da da tanınır ve sevilir. 1990 yılında Ertuğrul Fırkateyni’nin Japonya’yı ziyaretinin 100. yılı sebebiyle bu ülkede ilk konserini verir ve 1991 ile 1995 yıllarında Japonya konserlerine devam eder; burada iki albüm yayımlar.
1995 konserlerinin parçaları ‘Barış Manço Live In Japan’ adıyla albümde toplanır ve bu yapıt sanatçının o güne dek konser kaydının yayımlanmadığı Türkiye pazarında ilgiyle karşılanır. Esprilerle, Japonca şarkıyla süslenmiş albüm, tam bir ‘canlı best of’ tadındadır…
Aynı anda bu kadar çok işle uğraşırken ister istemez müziği ikinci plana iter ve beste yazmaya vakit ayıramaz. Dünyanın çeşitli yerlerinde konserlere devam eder ama yenilik, tazelik yoktur müziğinde.
1994 sonunda çıkan Müsadenizle Çocuklar albümünün kalitesi, eski yapıtlarının gerisine düşer ve bir, iki parça dışında ses getirmez. Ancak, eskileri hâlâ düzenli şekilde satmakta ve Barış Manço her türlü eleştiriye karşın, 40 yıldır aynı düzeyi korumaktadır. Bir söyleşide bu konudaki sorumuzu uzun uzun şöyle yanıtlar:
‘Üretimde bana göre sadelik şart. Müzikal tarafım hayli tartışılabilir; baştan beri söylüyorum, müzikal kariyerim yok, oturup hocadan ders almışlığım yok. Almadığım için de bir takım müzik adamlarıyla tartışmaya girmem. Ancak tevazu göstermiyorum. Ben o 12 notaya 250 beste sığdırdım, hiç biri birbirine benzemiyor. Barış Manço müziği hemen anlaşılıyor.
Ben malımı pazara çıkarıyorum, insanlara sunuyorum, onlar karar veriyor. Aslında plak satışlarım öyle ahım şahım değil. Verilen rakamlara göre, bu yaşıma kadar daha yarım milyon satış görmedim. Derdim, 2000’li yıllara girerken 20. yüzyılın son çeyreğinde bir adam varmış, böyle şeyler yaparmış dedirtmek…
Halk kültürümüzün benim gözümde iki zayıf tarafı var: Müzik ve melodi. Halk ozanları bilgelik, divanlar üretmişler ama, bütün divan tek sesli müzikle okunuyor. Ben ise bir takım müzik normlarının farkına vardıkça deniyorum. Gün geliyor country oluyor, gün geliyor reggae oluyor. Müzik bilgisayarlarının sunduğu müzikal zenginlikle kafamdaki söz hazinesini birleştirip şarkı haline getiriyorum. Kalkıp birileri bana pop müziği şarkıcısı deyince üzerine atlamak geliyor içimden. Bir ara bizlere Hafif Batı Müziği solisti diyorlardı. Hakaretin de bir sınırı var, kavga da söylenmez. Ben Anadolu’nun değerlerini yakalayıp kendi potamda eriterek ortaya çıkmışım. Buna pop diyemeyiz. 20. yüzyılın ikinci yarısında halk olgusuna küçük k ile yazılan halk kültürünün üyesiyim sonuçta. Can dostlarım Aşık Reyhani, Karslı Şeref Taşlıova, Murat Çobanoğlu gibi aşıklar, ne zaman oralara gitsem, ‘Ooo, hoş geldin asfalt ozanı’, diye takılırlar.’ Sen asfalt ozanısın, biz toprak ozanı’ derler.’…
‘Barış Çelebi’ de gitti
Doksanlar’ın sonunda, müzisyen tarafını ne derece çok ihmal etmiş olduğunu anlar ve en azından bir best of’la ateşi sıcak tutmaya karar verir. Önemli bir adım atarak, uzun süredir albüm kayıtlarından ve kendinden uzak tuttuğu, yalnız konserlerde göreve çağırdığı Kurtalan Ekspres üyelerini de işin içine katar.
1999’da, dinleyicileri arasında yaptığı ankette ‘best of’un parçalarını saptar. Geçmişte farklı şirketlerden yayımlanmış parçaların haklarını bir araya toplamanın zorluğunu çokiyi bildiğinden, bunları özgün halleri yerine yeni düzenlemelerle (yazan: Eser Taşkıran) kullanmaya karar verir. Ancak, Mançoloji adlı bu best of albüme son rötuşları atarken, 31 Ocak 1999’u 1 Şubat’a bağlayan gece aramızdan ayrılır.
Manço’nun ölümü ülkeyi yasa boğar ve televizyondan canlı yayımlanan cenaze törenine binlerce seveni katılır.
Unkapanı piyasası Manço’nun ardından eski yapıtlarını hemen piyasaya sürerken, yeni best of Mançoloji de çok satar. Bu albümdeki tek bilinmeyen beste, 12 Altın ve bir platin plakla ödüllendirilmiş uzun Manço kariyerini simgeleyen, enstrümantal ‘40. Yıl’dır. Parçaların düzenlemelerine hakim olan aşırı alaturka yorum, kulaklara yerleşmiş, klasikleşmiş ezgileri hayli zedelerken, müzik çevreleri ‘best of’u pek başarılı bulmaz…
Adı, İstanbul’da sefer yapan bir şehir hatları vapuruna verilen Manço için uzun süre çeşitli etkinlikler yapılır, kitaplar yayımlanır, toplantılar düzenlenir.
Erdal Kızılçay, Manço’nun birinci ölüm yıldönümü için ‘Barış Manço’nun Anısına’ adlı albümü hazırlar. Ölümünün ikinci yılında ise, bu kez pop müziğin ünlüleri Barış Manço parçalarını yorumlayarak, saygı albümü ‘Yüreğimdeki Barış Şarkıları’nı yayımlar.
Beş kuşağa şarkılarıyla, masallar, efsaneler, fıkralar anlatan, tekerlemeler ezberleten, televizyon programlarıyla Türk insanına bir baştan bir başa dünyayı gezdiren, küçüklerin Barış ağabeyi, büyüklerin Barış Çelebisi yoktur artık. Bu toprakların insanını iyi tanıyıp özlemlerini iyi yakalayan Manço, yorulmadan tam 40 yıl yaşamın renkli yüzünü aktarmıştır milyonlarca sevenine.
Birkaç parça haricinde, halk müziğimizden ve Türk Sanat musikisinden yararlanmadan, hep kendi besteleriyle ilerlemeyi hedeflemesi çok dikkat çekicidir. Ozanlığıyla, bizden değerlere verdiği önemle, rockçı ve hümanist yönüyle daima aramızdadır Barış Manço…
CUMHUR CANBAZOĞLU (KENTİN TÜRKÜSÜ: ANADOLU POP/ROCK kitabından)