Taksi şoförlüğü yapan Mehmet, Metin’in işlettiği kahvenin müdavimlerinden biridir. İşsiz gazeteci Adnan da sürekli kahvededir. Mehmet taksiye binen müşterilerin karıştığı kanun dışı işleri arkadaşlarına anlatınca Adnan taksiye gizli kamera koyup her şeyi kaydetmeyi önerir. Ankara’ya çapkınlığa gelen zengin bir iş adamına şantaj yapan Mehmet ve arkadaşları aldıkları para ile çevresindeki insanlara yardım ederler. Her şey kontrolleri altında ilerlerken mafya-derin devlet olarak tanımlanabilecek bir örgüte ait dosya takside unutulunca üç arkadaş kendilerini bilmedikleri bir maceranın içerisinde bulurlar.
Balon krallıkları, komik ejderhalar ve mutluluk büyüleri yapan sihirbazlar… Terry, ninesinin anlattığı masalların neşe dolu kahramanlarını hâlâ dün gibi hatırlamaktadır. Oysa garip bir olayla kendini masal dünyasında bulduğunda oranın hiç de “neşe dolu” bir yer olmadığını fark edecek ve mutluluğu geri getirmek için yeni arkadaşlarıyla birlikte heyecan dolu bir maceraya çıkacaktır.
Piyanist Don Shirley, Manhattan’dan güneye doğru konser turu yapacaktır. Kendisi ile şehir şehir gezecek bir şoför arayışında olan Shirley, bir süredir işsiz olan Tony’yi işe alır. Tony, yolculuk sırasında ve ırkçılığın yaygın olduğu bu dönemde güvenli olan güzergâhları kullanabilmek için The Green Book isimli kılavuzdan yardım alır. Bu birbirinden farklı ikili, yolculukları boyunca tehlikeyle de nezaketle de karşılaşırlar.
Birbirlerine tamamen zıt insanlar olsalar da doğruları ortaya çıkarmak için mücadele veren bilgisayar korsanı Lisbeth Salander ve gazeteci Mikael Blomkvist, bu kez kendilerini dev bir örümcek ağının ortasında bulur. Bu debelendikçe karmaşıklaşan örümcek ağı casuslar, siber suçlular ve yozlaşmış hükümet yetkilileriyle doludur...
Acil yardım hattında çalışan polis memuru Asger Holm, sıradan bir gece vardiyasında olağanüstü bir telefon alır: Hattın diğer ucunda kaçırılan bir kadın vardır. Asger oturduğu santral odasından onu kurtarmak için zamanla yarışırken bu çabasının hayati sonuçları olacağından habersizdir.
18. yüzyılın sonlarında Hindistan´ın Britanya İmparatorluğu´ndan ayrılarak özgürleşmesi için mücadele eden bir grup haydutun hikâyesi.
Zekeriya Taştan, hayatını İstanbul sokaklarında çiğ köfte satarak kazanmaktadır. "Bülbülün çilesi dilindendir" misali, Zekeriya da bir gün yanlış yerde, yanlış zamanda öter. Böylece İstanbul´u terk etmek zorunda kalır. İlk defa ayak bastığı Gökçeada da sadece Zekeriya´nın hayatı değişmekle kalmaz, Hafize´nin, Leyla´nın ve Yarım Hasan´ın da hayatı da tamamıyla değişir; yani artık kaderin hedefinde kahramanlarımız vardır.
Eskişehir´de karısı Mukaddes ve kızı Simge ile birlikte yaşayan Tufan, küçük bir matbaada çalışmaktadır. Yan dairede yalnız oturan komşuları Huriye, bir gece aniden fenalaşır. Doktor, Huriye´nin bir süre tek başına kalmaması gerektiğini söyler. Tufan, bakacak kimsesi olmayan Huriye´yi ortada bırakmayı göze alamaz ve bir süre onu evinde tutmaya karar verir. Yaşadığı kimi korku ve kaygıların sonucunda Tufan´ın "iyilik" hali önemli sınavlardan geçer.
Genç bir kadın olan Aesha, yaşadığı sıkıntılardan uzaklaşmak için farklı bir yere gitmeye karar verir. Geçmişte annesinin şehir dışında kaldığı yere doğru yola koyulur. Huzur bulmak için çıktığı bu yolculuk Aesha’nın hayatını alt üst eder. Annesinin gezdiği yerleri dolaşan Aesha, akşam eve gittiğinde kötü bir sürprizle karşılaşır. Gece yarısı kapısına gelen bir rahibin ardından bir kâbusun içerisine düşer.
Genç müzisyen Viktor, Sovyet müzik tarihinin en popüler gruplarından "Kino"yu kurmanın arifesindedir. Iggy Pop, Talking Heads, Lou Reed, Led Zeppelin, David Bowie´nin ülkede elden ele dolaşan kaçak plakları, rock´n´roll ve blues kültürünün yaygınlaştığının, "Perestroyka"nın yaklaştığının habercisidir. Viktor´un yolu, ülkenin en iyi şarkı yazarlarından, Zoopark grubunun lideri Mike Naumenko ile kesişir. Mike, güzel eşi Natacha ve Victor arasında, şüpheyle dolu bir devrin en umutsuz günlerinde, müzikle yoğrulmuş ve dönemin ruhunu iliklerimize kadar hissettiren bir aşk üçgeni doğacaktır.
Geçmişinden uzaklaşmaya çalışan Christian, bir toptan markette işe başlar. Bu yepyeni ortama sessizce uyum sağlamaya çalışırken sadece işine bakar ve kısa sürede sorumluluklarına ve mesai arkadaşlarına ayak uydurmayı başarır. Marketin uzun koridorları ve büyük rafları arasında insan kendini yalnız hissetse de Christian bu durumdan mutludur aslında -ta ki şeker reyonunda çalışan Marion ile tanışana kadar.
Bir mağarada, sadece sadık köpeği Max´la yalnız bir hayat süren Grinç, Who köyündeki komşularını sadece yiyeceği bittiği zaman görür. Her yıl Noel´de daha büyük, daha parlak ve daha gürültülü kutlamalarla huzurlu yalnızlığını bozmaktadır komşuları. Who sakinleri, bu yıl Noel´i üç kat daha büyük bir kutlamayla karşılayacaklarını ilan ettiklerinde Grinç, kendisi için biraz huzura ve sessizliğe kavuşmanın tek bir yolu olduğunu fark eder; Noel´i çalmak zorundadır. Bunun için de Noel gecesinde Noel Baba kılığına girmeye karar verir ve hatta işleri kızağını çekmesi için bezgin, uyumsuz bir geyiği kapana kıstıracak kadar ileri götürür. Bu arada Who köyünde bayram neşesiyle coşan Cindy Lou adındaki küçük bir kız, çok çalışan bekar annesine teşekkür edebilmek amacıyla Noel Baba´yı Noel gecesi ziyaretlerinde yakalama planları yapar. Fakat Noel yaklaşırken iyi niyetli planı Grinç´in kötülük dolu planıyla çakışma tehdidi altındadır. Acaba Cindy Lou, Noel Baba´yla nihayet tanışma amacına ulaşacak mı? Yoksa Grinç, Who´luların Noel neşesini sonsuza dek susturmak konusunda başarılı mı olacak?
İstanbul´un Cihangir semtinde yaşayan bir grup sanatçının zaten yeterince karmaşık olan ilişkileri, hayatlarına giren bir el kamerası nedeniyle iyice garip bir hal alır. Tüm kadınların âşık olduğu narsist bir yönetmen, birbirlerine kabloyla bağlı iki ev arkadaşı, aynı zamanda morg olan bir tiyatro sahnesi, ölüleri dirilten bir hemşire ve ekibin bazen sağ bazen sol, bazen de iki kolu olmayan torbacısı; Onur Ünlü´nün zaman ve mekânla oynadığı deneysel anlatısının kahramanlarıdır. Söz konusu kamera kimisi için iyi bir fırsatken kiminin sonunu getirecektir.
1458 – 1460 yılları arasında Romanya Prensi Vlad, Fatih Sultan Mehmet’in gönderdiği Osmanlı elçisini infaz eder. Bunun üzerine Fatih Sultan Mehmet, Baba Sultan’a, Vlad’ı öldürtmesi için ferman verir. Baba Sultan, 7 kişiden oluşan Deliler Birliği’ni Kuman’la birlikte Edirne’den Targoviçte’ye gönderir. Gökkurt, Çebi, Suskun, Adsız, Mübariz, Kongar ve Aşgar’dan oluşan Deliler Birliği, Romanya Prensi Vlad’ı infaz etmek için şatosuna giderler.
Kaan binbir emek ve zorlukla çalışma hayatında yükselmiş, başarılı bir iş kariyerine sahip olmuştur. Eşi, iki çocuğu ve işiyle ilgilenirken, bir sahil şehrinde yaşayan babası Eşref´i ise biraz ihmal etmiştir. Ancak günün birinde babasının geçirdiği rahatsızlık, onu babasının yanına gitmeye zorlar, yoğun işlerinden ötürü babasını İstanbul´a, evine getirmeyi tercih eder. Son derece iyi niyetli ve iyi kalpli bir insan olan Eşref Bey, burada yük olduğunu hissedince geri dönmek ister. İçindeki bulundukları güç durum, özellikle Kaan için zor kararlar almayı ve sıkı bir vicdan muhasebesini gerektirecektir.
Karanlık büyücü Gellert Grindelwald, Newt Scamander´ın da yardımıyla Amerika Birleşik Devletleri Sihir Kongresi (MACUSA) tarafından yakalanır. Ancak kaçmayı başaran büyücü, kendine, gerçek niyetinden habersiz olan müritler toplamaya başlar. Asıl planı; büyü dünyasından uzak olan canlıların hepsine hükmedecek olan safkan büyücüler yetiştirmektir. Karanlık büyücünün planlarını bozmak isteyen Albus Dumbledore, eski öğrencisi Newt Scamander´dan yardım ister. Önündeki tehlikenin farkında olmayan Newt, gerçek dostluklar ve aile bağları konusunda bile sevgisinin ve sadakatinin test edileceği bir yola girecektir...
Çağdaş Chicago´da yaşanan kargaşa döneminde, Veronica, Alice, Linda ve Belle kaderlerini kendi ellerine alıyor ve kendi koşullarıyla bir geleceği hazırlamak için bir araya geliyorlar.
Deniz bir türlü unutamadığı hayatının aşkı olan Emre´yi kaybedeceğini anlayınca kendisini İzmir´de bulur. Rakibi Melisa umduğundan daha çetin ceviz çıkınca olmazsa olmazı, zor zamanlarında koştuğu Bulut´tan yardım ister.
Whitney, Whitney Houston´ın müzik dünyasının zirvesine çıkışı, oradan yavaş yavaş ve birçok şey kaybederek inişinin daha önce hiç anlatılmamış hikâyesinini gözler önüne seriyor.
SİYAD üyesi deneyimli kalemler vizyonu 5 üzerinden notluyor... Yıldızlı Pekiyi, her hafta sizinle!
Yeni sezonun merakla beklenen filmlerinden Queer'den fragman geldi. İlk gösterimi Venedik Film Festivali'nde yapılan, Luca Guadagnino'nun yönettiği, başrolünü Daniel Craig'in üstlendiği Queer'in Oscar'ın bir numaralı favorilerinden olacağı söylentisi Hollywood kulislerinde dolaşıyor.
Sinema tarihinde bugün neler yaşandı? İşte tarihin sayfalarından birkaç önemli not:
Warner Bros. Pictures, 'Game of Thrones' evreninde geçen bir film üzerinde çalışıyor. The Hollywood Reporter'ın haberine göre, senaristi ve yönetmeni daha belli olmayan filmin ön hazırlıkları sürüyor. '
Miami’de zor koşullarda yaşayan beş genç, kendilerine ilham olan öğretmenlerinin desteğiyle Ulusal Satranç Şampiyonası’na katılmaya karar verir. Öğretmen Mario Martinez, öğrencilerinin turnuvayı kazanabilmesi için elinden geleni yapar. Gençler, Mario’nun verdiği güçle, karşılarına çıkan zorlukların üstesinden gelmeye çalışır.
Baba Zula’nın filme yazdığı müzikleri yeterli bulmayan Derviş Zaim, Şenol Filiz-Birol Yayla ikilisinin Bab-ı Esrar albümünden de parçalar alıyor. Hatta bu parçaların sayısı Baba Zula’nınkileri aşıyor. Filiz ile Yayla, istemleri dışında işin içine giriyor açıkçası. 1995 tarihli ikinci albümleri Bab-ı Esrar’daki şarkıların bir bölümünün Tabutta Rövaşata filminde kullanılması albümün tanıtımına önemli katkıda bulunuyor aslında. Özellikle Bab-ı Esrar parçası çok dikkat çekiyor, filmle özdeşleşiyor.
Haftanın filmleriyle ilgili sinema eleştirmenleri köşelerinde neler yazdı; nelere dikkat çekti. İşte eleştirilerden özet bölümler: