BIÇAKLAR ÇEKİLDİ
KNIVES OUT
Tanınmış polisiye yazarı Harlan Thrombey 85. doğum günü partisinden hemen sonra malikanesinde ölü bulunduğunda, dedektif Benoit Blanc cinayeti çözmesi için gizemli biri tarafından işe alınır. Blanc, Harlan’ın ailesinden, sadık personeline bir garip durumun içine düşerek ölümün ardındaki gerçeği ortaya çıkarmak için anlamsız kandırmacalar ve yalanlardan oluşan bir yılan hikâyesinde bulur kendini.
YÖNETMEN:
Rian Johnson
OYUNCULAR:
Daniel Craig
Chris Evans
Ana de Armas
Jamie Lee Curtis
SENARYO:
Rian Johnson
GÖRÜNTÜ YÖNETMENİ:
MÜZİK:
YAPIM:
2019, ABD
DAĞITIM:
CGV Mars Dağıtım
SÜRE:
130 dakika
ELEŞTİRMEN YILDIZLARI:
MEHMET AÇAR (Habertürk)… 3,5
CUMHUR CANBAZOĞLU (sinemamuzik.com)… 3
MURAT ERŞAHİN (sinemamuzik.com)… 2,5
ALİ ULVİ UYANIK (Milliyet Sanat)… 2,5
UĞUR VARDAN (Hürriyet)… 3,5
ELEŞTİRMEN GÖRÜŞÜ:
ATİLLA DORSAY (t24.com.tr): '... ABD yapımı olsa da İngiliz edebiyatının en tipik gerilim ögelerine sırtını yaslamış bu film, 130 dakikalık uzunluğuna karşın kendisini ilgiyle izletiyor. Arada biraz uzatıldığı, yayıldığı ve özellikle oyunculara abartılı kompozisyonlar çizme fırsatının aşırı olarak sunulduğu izlenimi doğsa da. Nasıl öyle olmasın ki... Karşımıza gelen kadro tam anlamıyla görkemli. Ve özlenmiş oyuncularla dolu. Yaşlı yazarda tam 90 yaşındaki Chrtistopher Plummer'ı bulmak gerçek bir sürpriz. O perdeyi tümüyle bırakmamış mıydı? Dedektif Blanc'da 'son James Bond' Daniel Craig; genç Marta'da gerçek bir yetenek olan Ana De Armas; yazarın oğlunda yetenekli Michael Shannon; kızında çok uzun zamandır görmediğimiz Jamie Lee Curtis (hatırlatalım: kendisi 'merhum' Tony Curtis'in kızı olurlar!); onun kocasında eski günlerin TV ünlüsü Don Johnson… Dul gelinde yine uzun zamandır kayıplara karışmış olan Tony Collette, ki uzamış yüzüyle sanki bir maske takmış gözüküyor! Lakeith Stanfield'den Katherine Langford'a tipik oyuncular; Frank Oz'dan K. Callan veya M. Emmeth Walsh'a çok eskiler... Tam bir şamata! Sonuç olarak özellikle polisiye sevenler ve de sinema tarihine düşkünler kaçırmamalı.'
MEHMET AÇAR (haberturk.com): '... Rian Johnson, 1970'lerden kalma eski usul bir film grameri kullanmış ama kurguyu bunun dışında tutmuş... Özellikle Agatha Christie uyarlamalarında tür, çok daha ağır ve sakin bir tempo tutturur. En gerilimli anlarda bile teatral havadan vazgeçilmez… Sonuçta, tiyatro kokan bir türdür. Ama Rian Johnson aksiyondan gelen alışkanlıkla ilk anlardan itibaren temponun düşmesine izin vermemiş. Söz konusu alt türle duygusal bağı olmayanlar, açıkçası filmi çok sevmeyebilirler. Hatta onlara biraz uzun, fazla dolambaçlı ve sıkıcı gelebilir. Ama Agatha Christie tarzı polisiyeleri sevenlerin “Bıçaklar Çekildi”yi baştan sona severek, keyif alarak, türün klasikleriyle karşılaştırmalar yaparak seyredeceğini tahmin ediyorum.'
KEREM AKÇA: '... Popüler kültürde Agatha Christie’nin dedektif Hercule Poirot’suyla bilinen ‘cinayeti kim işledi?’ araştırmasıyla bilinen ve katil zanlılarının bakış açılarına odaklanan gizem filmi alt türüne kayarak şaşırtmıyor. Ama bu alanda olabilecek en bayat ve vasat denemeye imza atıyor. Daniel Craig, LaKeith Stanfeld, Jamie Lee Curtis ara ara güldürebiliyor, ama Ana de Armas ve Chris Evans’ın yeteneksizliği de belli oluyor. Oyuncular, sanki ‘büyük bir kast olsun, dikkat çekelim’ taktiğiyle öylesine aralara serpiştirilmiş, senaryoda bir karakter yazıldığını görmek güç. Özellikle Don Johnson ile Frank Oz misafir sanatçı gibi...'
NİL KURAL (MİLLİYET): '... Johnson bir kez daha tür sinemasına hakimiyetinin farklı türlerde sınır tanımadığını kanıtlıyor. Kartlarını tek tek açan senaryo, bir Agatha Christie eseri gibi dört dörtlük bir matematikle işliyor. Johnson’ın özgün metni, güncel referanslar ve mizahtan da yoksun değil. “Ensemble”ın hakkını veren oyuncu kadrosu, filmde bilerek karikatür bırakılmış tiplemeleri başarıyla canlandırıyor. Johnson’ın görünmezlik anlamında klasik ancak kurgusuyla dikkat çeken yönetmenliği de filmin “Kim yaptı?” heyecanını sürekli ayakta tutuyor. İsmini bir Radiohead şarkısından alan “Bıçaklar Çekildi”, polisiye tutkunlarına sinemanın son dönemde sunduğu en güzel sürpriz…'
ŞENAY AYDEMİR (gazeteduvar.com.tr): '... “Bıçaklar Çekildi”, birden çok kişinin bulunduğu bir ortamda birisinin öldüğü, önce bu ölümün cinayet olup olmadığı, sonra da eğer bir cinayetse kimin öldürdüğü sorularına yanıt arandığı eski usul polisiyelerin izinden gidiyor. Tabii en çok da Agatha Christie’nin. Bu tür hikayelerde asıl mesele ‘gizem’ ve ‘entrika’nın güçlü bir şekilde inşa edilmesi. Bir yandan ortada bir cinayet olup olmadığının gizeminin diri tutulması, öte yandan eğer bir cinayetse katilin kurduğu entrikanın kusursuz olması gerekir.
Ve tabii seyircinin mekândaki herkesi potansiyel katil olarak görmesi. Dedektifle birlikte herkesten şüphelenmesi, teker teker onları elemesi, kimi elediklerinin yeniden şüpheli hale gelmesi ve finalde hepimizin şaşırdığı ama dedektifin gayet soğukkanlı bir şekilde anlattığı biçimde katilin ortaya çıkması. “Bıçaklar Çekildi” bu aşamaların çoğunu sorunsuz bir şekilde geçiyor. Eski usul dediğim polisiyeye saygının bir parçası olarak öyle tasarlanmış olsa da, finalde dedektifin gelişmeleri ayrıntılı bir şekilde anlattığı bölümün fazlalıklarını bir kenara koyabiliriz belki. Yine de filmin bu yüzünün yeterince keskin olduğunu söylemeliyiz. Peki diğer yüzünde neler var? Bu tür filmleri merak uyandırıcı ve izlenilir kılan bir diğer şey ise yaratılan karakterler. Rian Johnson bu açıdan da sınıfı geçiyor açıkçası. Agatha Christie ya da Arthur Conan Doyle romanlarından çıkıp gelmiş gibi duran karakterler inşa etmeyi başarıyor...'
OLKAN ÖZYURT (SABAH): '... Rian Johnson, Agatha Christie öykülerindeki gibi, hep katilin kim olduğunu merak ettiren ve herkesi şüpheli gibi gösteren bir olay örgüsüyle filmi kotarıyor. Kotarıyor ama bunu yaparken de seyircinin zekasına saygı duyduğunu görüyoruz. Seyirciye katilin kim olduğunu tahmin etmeye yönelik birtakım ipuçları veriyor ve her seferinde de el artırıp senaryonun akışını bozmadan, olay akışını daha karmaşık hale getirerek tahminleri boşa çıkartmayı başarıyor. Ama finalde karmaşık hale gelen bir cinayet dosyasını iyi bir şekilde toparlıyor. Dolayısıyla film, temel dinamizmini senaryodan alıyor. Johnson'un yaptığı bir şey daha var. O da Agatha Christie'nin polisiye dünyasını tekrardan kurarken, o dünyaya modern bir dokunuş yapmak. Bu noktada özellikle Daniel Craig ile Chris Evans'ın sinemadaki personalarını, yine onların eliyle yönetmenin bir mizah unsuru haline getirme çabası takdire şayan. Ki iki oyuncu bu noktada gayet iyi iş çıkartıyor. 130 dakikalık, yer yer oyunculuk şovunun yapıldığı, yılın bu gizli güzelliğini polisiye hikayeler ama özellikle de Agatha Christie sevenler kaçırmasın derim.'
UĞUR VARDAN (HÜRRİYET): '... Filmin en önemli yanlarından biri de ‘Dream Team’ tadındaki oyuncu kadrosu. Kuşkusuz ekipte Benoit Blanc rolünde Daniel Craig öncülüğü üstleniyor. ‘Daimi’ Bond, bu kez dedektifliğe özenmiş. Ama sanki kimi hal ve hareketleriyle bana daha çok ‘Komiser Columbo’ya göndermelerde bulunuyor gibi geldi. Filmden sonra “Abartıyorum mu?” diye düşündüm ama baktım The Guardian’ın eleştirmeni Peter Brad-shaw da bu meselede benzer şeyler karalamış; yalnız değilmişim! Harlan’da Christopher Plummer, Linda’da Jamie Lee Curtis, Richard’da Don Johnson, Walt’ta Michael Shannon, Joni’de Toni Collette, avukatta Frank Oz ve küçük bir rolde karşımıza çıkan emektar Emmet Walsh, eskilerin deyimiyle ‘gözlerimizin pasını silecek’ türden bir ışıltılı toplama imza atıyorlar. Ramsom’da Chris Evans, Marta’da da Ana de Armas ekibi tamamlayan diğer ışıltılı isimler. Sonuç olarak bu izlenmesi zevkli ve senaryosu itibariyle göndermeleri zengin filmi ‘kaçırmayın’ derim...'