BATMAN v SUPERMAN: ´İKİ AYAK BİR PABUCA SIĞMAMIŞ!
Kahraman yorgun düşmez, yaşlanmaz, ölmez ve efsane hiç bitmez. 1930´ların sonunda doğmuş iki akran kahraman Batman ile Superman´ın beyazperdedeki birlikteliği eleştirmenler tarafından efsanelere yakışır bulunmadı. Merakla beklenen Batman v Superman: Adaletin Şafağı çok zorlama bulundu. İşte yorumlar:
MURAT ERŞAHİN (sinemamuzik.com): ´... Snyder´in biçime ağırlık vererek, bazı anlar karanlıktan taviz vermeden kotardığı ve finali itibariyle yeni bir hikayeye evrilen popüler yapımı, açılıştan hemen sonra içine girdiği duraklama ve gerileme periyodunun ardından finale doğru toparlıyor düşük temposunu. Yerinde efektlerin ve ikonik karakterlerin mücadelesinin heyecanı yanında, son tahlilde, Batman mi döver Superman mi? ´boşluğunun´ hakim olduğu bir öykü kalıyor avucumuzda. Kakafonik bir karambolün eşlik ettiği yüz elli üç dakikalık serüvenin en güzel noktası kuşkusuz, filme eklemlenen Wonder Woman. ´Fast & Furious / Hızlı Ve Öfkeli´ serilerinden anımsayacağınız İsrailli aktris Gal Gadot, filme şüphesiz apayrı bir manyetizma katıyor. Junkie XL ve usta isim Hans Zimmer imzalı orijinal müzik çalışmasıyla, görüntü yönetmeni Larry Fong´un ne gösterdiğini bilen kamerası, Snyder´ın elini sağlamlaştıran faktörler. THY´nın yapıma olan ekonomik katkısını, filmde rol çalarak sürdürmesi ise, ayrıca dikkat çeken bir ayrıntı.´
BURAK GÖRAL (SÖZCÜ): ´... Çizgi roman dünyasının bu en sevilen iki karakterini çarpıştırmak daha fikir olarak bile çok cazip tabi ki. Çocukların en sevdiği tartışmalardan biridir hâlâ, sevdikleri kahramanları hayallerinde çarpıştırmak... “Batman v Superman” bunun üzerine oynayan bir film en başta. Ama bunun çok daha fazlası, mutlak gücün mutlak iyiliği getireceğinin bir garantisi olmadığı da anlatılmak istenmiş. Bu konu Batman’in ve filmin asıl kötüsü Lex Luthor’un motivasyonu olarak çıkıyor karşımıza. Fazla güçlü olan biri, gelecekte bu gücü sadece iyilik için kullanmak istemeyebilir yani!
İyi, güzel de sadece bu ‘olasılık’ üzerine Superman’e düşman olmak zayıf bir çıkış noktası yine de. Senaryo Luthor’un iki kahramanın arasını bozmaya çalışması üzerine kurulu dursa da, bunu çok karışık ve eksik bir olay örgüsüyle yapmaya çalışıyor... İlk kez Batman’i canlandıran Ben Affleck, her ne kadar kendisini antipatik bir oyuncu olarak kabul etsek de Bruce Wayne’in bu dönemine cuk oturmuş. Hem fizik olarak hem de beden diliyle karakterini dolduruyor. Superman kostümünü ikinci kez giyen Henry Cavill ise çocukluğumuzun Superman’i Christopher Reeve’in yarısı kadar bile sempati doğuramıyor doğrusu. Superman’in büyük aşkı Lois Lane rolünde Amy Adams önceki filmde olduğu gibi düzgün bir performans gösterse de Henry Cavill ile sıcak bir ikili oluşturamıyor sanki. Jessie Eisenberg ise farklı bir Lex Luthor olarak akılda kalıyor.
ATİLLA DORSAY (t24.com.tr): ´... Filmin en zayıf yanı kuşkusuz senaryosu. O ikili kimbilir kaç milyon dolar almıştır!.. Ama aldıkları para helal olmasın!.. Dramatik yapısı böylesine zayıf bir hikaye, hiçbir ciddi karakter çalışması olmayan, kahramanların niçin öyle davrandıklarını izah etmekten tümüyle aciz bir senaryo, böylesine bir yatırım için temel olmalı mıydı?... Filmi belki asıl kusuru, bu türün temel bir ögesine ihanet.. Ki o da Marvel’in çizgi-roman döneminden gelen o naiflik, çocuksuluk ve içtenlik dünyası. Nasıl bu ülkede hala “nerede o eski Yeşilçam sıcaklığı, samimiyeti” deyip duruyorsak, o romanların da temel özelliği buydu. Şimdilerin dahi yazar-yönetmenleri daha entelektüel, daha sofistike, daha kapalı işler yapmayı deniyor, ama kimi zaman beceremiyorlar. Ve o eskinin büyüsü yitip gidiyor. Yazık!..
OLKAN ÖZYURT ´SABAH): ´... Batman v Superman: Adaletin Şafağı filminin en yumuşak karnı senaryosu. Anlatılan hikaye, karakterlerin motivasyonları, çok da inandırıcı gelmiyor daha doğrusu ikna edici olamıyor. İkinci tuzak klişeler. Snyder yeni bir dünya kurmak istese de başı sıkışınca klişelere sığınıyor.Açıkçası ne Christopher Nolan gibi yaratıcı ne de Bryan Singer gibi aksiyon ritmini çok iyi ayarlayabiliyor. Üçüncü tuzak ise kurgu. Böylesi bir filmde tempolu bir hikaye ile aksiyonun belli bir dengede tutulduğu bir kurgunun yapılacağı herkesin malumu. Ama filmin özellikle ilk yarısı kekeme konuşan bir insan gibi. Koca koca boşlukları siz dolduruyorsunuz. Dolayısıyla film beklentileri pek de karşılayamıyor. Ama temelde alttan alta insanların süper kahramana ihtiyacı yok fikrini işlemesi ya da bu süper kahraman fikrini tartışmaya açması filmin olumlu olarak görülebilecek noktası. Lakin filmin en iyi yanı ne derseniz, Daily Planet gazetesinin yayın yönetmeni Perry White´ın attığı şahane başlıklar!´.
NİL KURAL (MİLLİYET): ´... Aksiyon bölümlerine ağır ağır açılan bir paralel kurguyla ulaşan film, aslında sahip olması gereken en önemli özelliğine sahip değil: İşin eğlencesi eksik. Nolan’ın dört dörtlük uyguladığı ciddiyet, bu filmde işlemiyor ve Superman ile Batman’in eğlendirmesi gereken karşılaşmasını temposuz bir karmaşayla sunuyor. Mizah yoksunluğu ve filmin kendini fazla ciddiye alan hali, izleyiciyi uzaklaştırıyor. Tek teselli olarak bunun bir sonraki filme bir giriş niteliğinde olması sayılabilir. Filmin çıkardığı ilk soruna dönersek, Ben Affleck’in Batman’i filmin problemlerinin en küçüğü, hatta bir problem bile değil.´
MEHMET AÇAR (HABERTÜRK): ´... Baştan sona karanlık, huzursuz ve kaotik bir film bu... Batman ve Superman’in öfkesi ile Lex’in deliliği filmin sadece görsel atmosferine değil anlatımına da damga vuruyor. Yönetmen Zack Snyder farklı stillerde çektiği sahneleri birbirine hızla bağlıyor, seyircinin nefes almasına izin vermiyor. Filmde aksiyondan ziyade karmaşa, tahribat ve dövüş var. Batman’in gördüğü kâbuslar, film için de anahtar niteliğinde. Snyder’in amacı sanki çağdaş dünyanın kâbuslarını görselleştirmek, kıyamet korkusunu filmin ana duygusu haline getirmek... Öyle bir anlatım var ki, öyküyü takip etmekten ziyade film tarafından adeta kuşatılıyorsunuz. Bu arada, Batman ile Superman’in testosteron saçan enerji israfına karşılık Lois (Amy Adams) ve filmde bir yıldız gibi parlayan Gal Gadot’nun canlandırdığı Wonder Woman’ın sakinlikleri dikkat çekici. Sinir krizinin eşiğindeki erkeklere karşı çözüm odaklı olgun kadınların filmi bu... Christopher Nolan “Batman Üçlemesi” nde süper kahraman filmlerine trajedi ağırlığı getirmiş, bilimkurgudan ziyade gerçekçi aksiyondan ilham almıştı. Snyder trajik tondan vazgeçmiyor ama fantezi ile bilimkurgudan daha çok esinleniyor...´
UĞUR VARDAN (HÜRRİYET): ´... Senaryo öyle zorlama ki, özellikle filmin ilk yarısı içerik ve görsel açıdan pek bir şey sunmuyor, ortalara doğru az biraz taşlar yerine oturuyor, sonrasında da özel efektlere boğulmuş bildik bir ‘Süper kahraman aksiyonu’ izliyoruz. Zorlama meselesini şöyle açmak lazım; Batman’ın Superman’e ‘atarlanması’ ve bu miti yok etmeye soyunmasının, kendi içinde çok da inandırıcı bir yanı yok. Öte yandan bu iki kahraman ayrı dünyaların ve de şehirlerin (‘Gotham’ ve ‘Metropolis’) süperleriyken, nasıl oluyor da aynı evrende buluşuyorlar; senaryo bu basit soruların altından bile kalkamıyor. Tabii bu aşamalarda ‘Tanrı’ meselesi sorgulanarak öykü entelektüel ve de felsefi sulara açılır gibi yapıyor ama bu da filmin geneli içinde bir başka yama ve zorlamanın ötesine geçemiyor. Bir de ikilinin arasında beliren ve ‘nostaljik’ rüzgâr estiren eski bir karakter var: ‘Wonder Woman’. Eski diyorum, bizim nesil onu 70’lerin Lynda Carter’lı dizisinden hatırlar (çizgi roman tarihindeki evveliyatı ise 1941’e dayanıyor). Bu genel çerçevede böylesi projenin mantığını anlamak mümkün: Marvel’in elindeki kahramanları tek tek olduğu kadar takım olarak da (‘The Avengers’) sahaya sürdüğü ortamda DC Comics de benzer bir refleksle hareket ediyor...´
KEREM AKÇA (haberturk.com): ´... Destansı, karizmatik ve gerçekçi yeni sürüm “Man of Steel”ın devam filminde Batman ile Superman karşı karşıya geliyor. “300 Spartalı” ve “Watchmen” ile çizgi roman uyarlamalarında çıtayı yükselten Zack Snyder bu kez tökezlemiş. “Batman v Superman: Adaletin Şafağı” seriyi ayağa kaldıracak ‘kült nasıl olunur?’ sorusuna kafa yormayıp kendini çok ciddiye alınca kaçınılmaz bir hayal kırıklığına dönüşüyor.´