ALTIN PORTAKAL´DAN ŞOK KARAR!
Evrensel Gazetesi´nde Sevda Aydın imzasıyla yayınlanan haberde, Antalya Altın Portakal Film Festivali komitesinin belgesel ve kısa film yarışmalarını kaldırarak, “Ulusal Uzun Metraj Yarışması’na belgesel de alma” kararı nın sinemacılar tarafından tepkiyle karşılandığı belirtildi.
Belgesel sinemacılar, kararın gerekçesinin geçtiğimiz yıl festivalde yaşanan sansür krizinin izleri olduğunu, bu kararla belgesel sinemanın cezalandırıldığını savundu.
Belgesel Sinemacılar Birliği, Sinemanın başat alanlarından biri olarak belgesel sinemanın Festival dışına atılmasını, “Geçtiğimiz yıl gerçekleşen ve ciddi sıkıntıları beraberinde getiren sansür olayının, yine, yeni siyasi kaygılar ya da korkularla kökten bir karartmaya dönüşmüş olmasıdır” şeklinde yorumladı.
Festival komitesi ise eleştirilerle ilgili bir cevap vermezken, kararın nedenine dair de bir açıklama yapmadı ve sorduğumuz soruya yapılan ‘yeniliği’ anlatarak yanıt verdi.
BSB: FESTİVAL KARARINDAN DÖNMELİ
“Antalya Altın Portakal Film Festivali, eksikleriyle fazlalarıyla, doğrusuyla yanlışıyla Türkiye sinemasına mal olmuş bir etkinliktir. “Türkiye sineması” kurmaca, belgesel, kısa film, canlandırma bütün dallarıyla bir bütünü ifade eder. Antalya (Altın Portakal) Sinema Şenliği’ni üstlenen Antalya Belediyesi onun mülkiyetine değil sorumluluğuna sahiptir. Türkiye’deki sinemacılar ve sinemaseverlerce verilmiş olan bu sorumluluk Festival’in küçültülmesi değil büyümesi, daha kapsamlı, daha özgür, daha güçlü ve destekleyici, kurumsal bir sinema olayına dönüşmesini gerektirir.”
Belgesel Sinemacılar Birliği, belgesel sinemasının festivallerde seyirciyle buluşmanın önemine dikkat çekerek, festivalin bu kararından dönmesini umduklarını belirtti.
‘BELGESELE AMBARGO’
Documentarist - İstanbul Belgesel Günleri’nin koordinasyonunda yer alan, Belgesel Sinemacısı Necati Sönmez ise Antalya Film Festivali’nin aldığı kararı şu “belgesele ambargo koymak” olarak değerlendirdi. “Antalya’da belgesel yarışmasının kaldırılması, geçen yılki sansür skandalından sonra topyekün bir cezalandırmadan ve belgesele ambargo koymaktan başka bir şey değil” dedi.
Festivalin ismini değiştirme, Ulusal Uzun Metraj Yarışması’na belgesel de alma kararı bunun yanında birer ayrıntıdır. Ulusal Yarışma’ya kaç tane belgesel alabilirler? En fazla bir tane, o da uzun metrajlı ve eser işletme belgeli olmak kaydıyla. Daha önce de bu yarışmaya belgesel alınmış, mesela İki Dil Bir Bavul hem yarışıp hem de ödül almıştı. Yani yeni bir şey değil. Dolayısıyla Antalya’nın aylardır sır gibi saklanan en önemli ‘yeniliği’, belgesellere kapıyı kapatmış olması gibi görünüyor.
Bu arada Ulusal Belgesel Yarışması son yıllarda Antalya’da en çok seyirci çeken bölümlerden biriydi. Her gösterim sonrası seyirciyle canlı tartışmalar yaşanıyordu. Şimdi gerekçeyi açıklamalarını bekliyoruz merakla: Neden belgeseli sofrada istemiyorlar? Türkiye’de artık belgesel mi üretilmiyor? Üretilenler yeterince iyi mi bulunmuyor? Yoksa yok yere baş mı ağrıtıyorlar?
Ne diyelim, yaratılan dikensiz gül bahçesi festivale katılacak olan kurmaca yönetmenlerine hayırlı olsun!”
‘ADINA SAHİP ÇIKMAYAN FESTİVAL FİLMLERİMİZE NASIL SAHİP ÇIKACAK?’
Sinema sektöründe yer alan insanların öngörülerinin, fark edişlerinin ve cesaretlerinin daha güçlü olması gerektiğine inandığını söyleyen Bingöl Elmas, “Net duruş sergilenmeli, geçici çözümler üretilmemeli aksi durum bindiğimiz dalı kesmek ya da kaçak güreşerek sorunları kangrene dönüştürmek olur. Sansür net bir şekilde karşımızda duruyorken, erk olanın niyeti ortadayken buna karşı biz dolambaçlı yöntemlerle yol alamayız” diyor. Elmas, maharetli sansür odaklarına karşı “filmimize sahip çıkmalıyız diyor; “Ülkenin hali ortada, iktidar olanın yöntemleri ortadayken biz daha ne kadar kendi çıkmazlarımız, açmazlarımızda debelenebiliriz. Bir festival kurumsallaşamıyor, değişen yönetimlerin rüzgarıyla hareket ediyorsa atacağı adımlar bundan ötesi olabilir mi? Bu kadar yıllık bir festival ismine bile sahip çıkmıyorsa, filmlerine nasıl sahip çıkacak diye soramadan edemiyor insan. Bir film sansürlendi, sektörün sadece bir yanı ses çıkardı ve bir film daha sansürlendi. Bu kez sektör daha bütün ses çıkardı ve daha duyurulur oldu. Çözüm ve kararlılık gerekliydi, sansür mekanizması ve enstrümanları kafa karıştırma konusunda maharetli ve deneyimliydi. Odak kaydı, asıl kaynağa yönelmek ve çözüm üretmek yerine, bir adım ileri iki adım geri yol alındı. Uzlaşmanın merkezi olan, ara yollar öneren festivaller de savruldukça savruldu.
Kendimize, fikrimize, filmimize sahip çıkmak dışında şansımız yok. Her türlü kılıktaki sansürü başka türlü aşabileceğimizi düşünmüyorum. Ertelemek değil, çözmek zorundayız. Sansüre karşıyım demekle olmuyor Sansür ve bizdeki versiyonları üzerine ciddi düşünmek zorundayız. Ancak öyle başa çıkabiliriz.”
FESTİVAL KOMİTESİ ELEŞTİRİLERE YANIT VERMİYOR
Belgesel sinemacıların tüm bu eleştirileri hakkında ne düşündüklerini sorduğumuz festival komitesi ise eleştirilerle ilgili bir cevap vermezken, kararın nedenine dair de bir açıklama yapmadı ve sorduğumuz soruya yapılan ‘yeniliği’ anlatarak yanıt verdi; “52. Uluslararası Antalya Film Festivali’nin Ulusal ve Uluslararası Yarışma bölümlerinde bu yıl, yönetmeliklerde de belirtildiği gibi, “Belgesel Filmler” de ana yarışmalara başvurabilecek. Böylece ulusal ve uluslararası festivallerde de örneklerini gördüğümüz şekilde, Uluslararası Antalya Film Festivali’nde, kurmaca ve belgesel filmler bir arada, 100 bin TL değerindeki “En İyi Film” ödülü dahil tüm kategorilerde Altın Portakal ödülü için yarışacaklar.”
ÖZGÜN HABERE GİDİN