´GRİNİN ELLİ TONU ZAYIF KALDI´!
´Skandal film´, ´Türkiye´de muhakkak yasaklanır´ gibi bir dolu iddiayla Cuma günü gösterime giren Grinin Elli Tonu bizim eleştirmenler tarafından beğenilmedi. 202 salonda gösterilen ve açılış haftası ´Sevgililer Günü´ne denk getirilen Grinin Elli Tonu için yazılanlardan bir bölüm:
MURAT ERŞAHİN (sinemamuzik.com): ´... Şurup, şeker durumlar arasında, yalancı bir pornografi hali, ´grinin elli tonu´nun özeti işin aslı. Seksenli yıllarda burun kıvrılan Zalman King filmlerini mumla aratan, yeni nesil bir pornografiye yumuşak geçiş filmi, perdede duran. Ne idüğü belirsiz karakterler, oluşlar, duygular geçidi. Tutku ve şehvet denen içi dolu kavramları boşaltan, sıfırlayan, ayakları yere basmayan, son derece yüzeysel ve olmamış bir film ´Grinin Elli Tonu´. Bu arada, kitabın ve filmin özelinde, yeni neslin değer ve cinsellik yargılarına da ibretle ´bir bakıp çıkıyoruz´, usulcacık! ´
ATİLLA DORSAY (t24.com.tr): ´... Film özellikle Amerikan seyircisi gözetilerek, öylesine ´edepli´, öylesine hijyenik, öylesine ´temiz´ biçimde anlatılmış ki... Seks sahnelerinin başlamasıyla bitmesi bir oluyor, çıplaklık yok gibi, perdeden salona geçen hiç bir elektrik de yok!... Ayrıca sado-maşozim olayı da iyice sansürlenmiş. Öyle ki finaldeki ´kırbaçlama´ sahnesinde Christian beyefendinin Anastasia hanıma vurduğu altı adet kırbaçtan biri bile gösterilmiyor. Aman, genç kızımızın nazik teni zedelenir!...Üstüne üstlük, onu sonunda isyan ettiren olayın bedeninde bıraktığı tek bir iz bile yok. Ne bir kan çizgisi, ne bir yara...Aman kötü şeyler göstermeyelim, mideleri bulandırmayalım!... Bu ´aseptize´ film, çaresiz biçimde soğuk ve cansız. Hele bizim kuşaklarımız için: bizler ki yıllar boyu, aslında dost olması zor iki olayı, seks ve sinemayı ustaca birleştiren ne filmler gördük!... Bunları görüp izlemiş bir seyirci, kusura bakılmasın ama, bu kadınlar koalisyonunun filmine ancak nanik yapar!...Söylemiş olayım da...´
UĞUR VARDAN (HÜRRİYET): ´... Ortada meseleyi taşıyacak yüklü bir felsefe yok. Tamam, bu kabulümüz ama öyküyü cazip kılacak bir görsellik, seyircisini heyecanlandıracak hamleler olsaydı; bunlar da yok... Filmin cilalı estetiği ise en fazla ´soğuk metal´ etkisi yapıyor. Oysa kamera arkasındaki isim olan Sam-Taylor Johnson´ı, özellikle ´Nowhere Boy´la tanıyıp çok sevmiştik. "John Lennon´ın yetişme dönemini çok güzel bir şekilde aktaran bir yetenekten daha fazlasını beklemek hakkımızdır" diye düşünüyorum.
Sonuç? Parlak kâğıda basılmış erkek dergilerinden çıkma işadamıyla (bu karakteri Jamie Dornan canlandırıyor) çıtı pıtı bir kızın (bu karakterde ise Melanie Griffith´le Don Johnson´ın kızı Dakota Johnson´ı izliyoruz) zorlama seks maceraları, en azından bu film özelinde boşa geçecek 125 dakikadan başka bir şey vaat etmiyor.´
KEREM AKÇA (haberturk.com): ´... E. L. James´in azımsanmayacak bir kitleyi etkisi altına alan üç ciltlik roman serisinin 2011 tarihli ilk kitabı, "Grinin Elli Tonu" adlı bir sinema uyarlamasına konu oluyor. Bakire bir kızla zengin, sosyetik bir adamın ucu cinsel fanteziye, sadomazoşist seks oyunlarına uzanan ve bizi 90´lar Hollywood´una götüren cüretkar bir erotik dram canlanıyor. "Grinin Elli Tonu", cinsel zevkin elli tonuna bakarken, yeni nesil için "9 1/2 Hafta" işlevi görüyor. Mickey Rourke´un yerinde ise genç kızların gözdesi olacak Jamie Dornan var.´
CÜNEYT CEBENOYAN (BİRGÜN): ´... Grey´in servetinin gözümüzü kamaştırması, Anastasia gibi bizim de, adamın sahip olduğu uçaklar, helikopterler ve arabalar karşısında dilimizin tutulması bekleniyor. Kadınların hayallerindeki beyaz atlı prens artık böyle bir şey diyor film: Artık yeni prensler genç, iyi vücutlu ve mülti milyarder kapitalistler. Aslında Grey´in Anastasia´ya yaptıkları, iş hayatında kitlelere yaptıklarının bir türevi. Ünlü Türk kodamanı Mehmet Cengiz´in dediği gibi, iş hayatında "milletin a..na koyan" Grey, Anastasia´ya da aynı muameleyi çekmekten başka bir şey hayal edememektedir. Ama film keşke bu ilişkiyi kursa.
Erotik ve sado-mazo ilişkiler anlatan ciddi ve/veya erotik filmler var. "Gündüz Güzeli"nin kırbaçlanmayı hayal eden kahramanı iyi bir örnek mesela. Nemfoman´dan zaten söz ettik. "O´nun Hikâyesi" var sonra, zamanında beni epey etkilemişti. GET´in banal bir reklam filmi estetiği içinde cinselliği sömürme çabası hiçbir işe yaramıyor. Ya da ben çok yaşlandım.´
BURAK GÖRAL (SÖZCÜ): ´... Kadınların ‘sırları olan bir erkeğin gizemini çözen kadın’ hikayelerine olan zaafını kullanan pek çok roman dizisi var. “Alacakaranlık” bunlardan biriydi ve daha çok ergenleri hedef alıyordu. “Grinin Elli Tonu” kitapları da aynı numarayı yetişkin kadınlar üzerine uyguladı ve büyük ilgi gördü. Hiçbir edebi niteliği olmayan bu romanlar mısır patlağı gibi çok ve çabuk tüketilmekteler. Hollywood da bu tüketime cilalı film uyarlamalarıyla katılıp fayda sağlamakta. Anlatılan hikayeler daha önce defalarca anlatılmış ve bazıları klasik olmuş hikayelerin kötü birer kopyaları aslında... Ana’nın Christian ile tanıştığı sahnedeki eğretilik konu ilerledikçe biraz düzelse de genel olarak tekdüze ve ‘kuru’ bir film “Grinin Elli Tonu”. 80’lerin kült polisiyesi “Miami Vice”ın maço polisi Don Johnson’ın kızı olan Dakota Johnson güzel ama çok etkileyici değil. Belli ki tacizle dolu bir geçmişi olan Christian Grey’i oynayan Jamie Dornan da hiç güven vermeyen, güldüğü zaman bile samimi görünemeyen bir ifadeye sahip çoğunlukla...´