GOOGLE ´ADİLE NAŞİT´İN DOĞUM GÜNÜNÜ KUTLUYOR
Adile Naşit ünlü arama motoru olan Google tarafından unutulmadı ve Adile Naşit´e özel Doodle hazırlandı. Adile Naşit´in 86. doğum gününü Google unutmadı. Yeşilcam´ın sevilen oyuncusu olarak hayatımıza giren Adile Naşit bir çok filmi severek izlememize neden olan oyuncuların başında geliyor. Özellikle Hababam Sınıfı filmlerinin Hafize Ana´sı, Adile Naşit halen sevilerek izleniyor. Yeşilçam´ın unutulmaz ismi Adile Naşit´in bugün doğumunun 86.yılı. Google, aramızdan 29 yıl önce ayrılan Adile Naşit´i unutmadı ve bu özel günün anısına Naşit´in ´Hababam Sınıfı´ filminde canlandırdığı unutulmaz karakter ´Hafiza Ana´yı doodle yaptı. Adile Naşit´in bilinmeyenleri Hababam Sınıfı’nın ‘’Hafize Ana’’sı, çocukların uykudan önce ‘’Masalcı teyzesi’’, Yeşilçam’da Münir Özkul’un ‘’tonton eşi’’, Türk sinemasının hep özlemle hatırlayacağı usta oyuncusu… Hepimiz Adile Naşit’i şen kahkahalarıyla, insanın içine işleyen bakışlarıyla tanıdık. Ancak madalyonun öteki yüzü hiç de öyle değildi. İşte Adile Naşit’in Üçüncüadam.wordpress’in de web sitesinde yayınladığı 13 Eylül 1980 Ses Dergisi´nde yayınlanan röportajı… Adile Hanım yıllardır vazgeçmediğiniz oyunculuk tutkusu nasıl bir tutkudur? Ben başka hiçbir şey görmedim ki. Tiyatroda doğduk Selim’le ikimiz. Kulislerde, tiyatronun ta içinde büyüdük. Babamızdan gelen bir tutku tiyatroculuk. Ayrıca çok sevdiğim bir iş. Adile Hanım hiç canınız sıkılıp da bu sahnelerden kurtulayım, evimin bir köşesinde yün öreyim diye aklınızdan geçmiyor mu? Hayır, ‘geçmiyor’ diyebilirim. En çok yorulduğum, bunaldığım zamanlarda evimin bir köşesinde oturayım diye kafamdan geçiririm. Ama öylesine çabuk geçer ki bu duygu, hemen sahneyi özleyiveririm. Adile Hanım peki provalar, geceleri oyun ve bunun ardında evde yapılması gereken yığın iş kalıyor. Bunların altından nasıl kalkabiliyorsunuz? Genellikle yapılacak işim pek olmuyor. Eskiden yemekleri ben yapardım. Şimdi kocam yapıyor. Mutfağa girmiyorum bile. Bir tek çamaşırları yıkamak kalıyor, onu da ben yapıyorum artık yüzsüzlük olmasın diye. Diğer işler ise, ortaklaşa düşe kalka gidiyor. Adile Hanım insan ilişkilerinden ve aşktan söz etsek. Örneğin kaç kez âşık oldunuz? Aşık olduğunuz zaman neler hissettiniz? Galiba ilk kez kocama, gerçekten âşık oldum. Senelerdir beraberlik yürüdüğüne göre, aşk sonradan sevgiye ve dostluk haline dönüştü. Kocam benden yirmi yaş büyüktür ve hep beni kollamış korumuştur bugüne dek. Aşık olmak duygusuna gelince, kötü bir şey aşk. Hüsranı, gözyaşı bol bir iş. Duyguların tümü pır-pır ediyor ya insanın içinde, ya sonrası ne oluyor? Hüsrana uğramayı sevmiyorum. Adile Hanım ‘Ağlamak güzeldir’ derler. Sık sık ağlar mısınız? Ya da ağlamayı sever misiniz? Bayılırım. Öylesine çabuk boşalır ki gözümden yaşlar, ben bile şaşırıyorum. Galiba yaşantımın içinde tüm olayları bütün yoğunluğuyla yaşadığım için böyle. Bir olay bir başkasını anımsatıyor ve bir zincir halinde yürüyüp gidiyor kafamın içinde olaylar. Örneğin filmlerde hiç zorluk çekmem ağlama konusunda. Kafamın bir köşesine sıkışmış, atamadığım, söyleyemediğim olayları anımsar ağlayıveririm. -Adile Hanım demek ki sıkıntılarınızı pek dışarıya vurmuyorsunuz ve bundan ötürü de zaman zaman mutsuz olduğunuz söylenebilir mi? Mutsuzluğun yanı sıra, sağlığım korkunç derecede bozuluyor. Tansiyonum düşüyor ve hasta bir kadın oluyorum. Mutsuzluk ayrı. Her insanın çok canının sıkıldığı bunaldığı zamanlar vardır. İşte öylesine bir şey oluyor. -Adile Hanım sizi en fazla kızdıracak, yerinizden hoplatacak olay ne olabilir? Öylesine çok ki. Yukarıda da söylediğim gibi, kızgınlığımı açık açık belli etmiyorum. Ama, kırılıyorum. Örneğin, tiyatroda akşama kadar elleri donarak yerleri süpüren çocuğa “Haydi git de bana bir paket sigara al” deyiverenlere sinirlenmemek olası değil. Yüreğimin içinden bir şey cızlayıveriyor o zaman. Belki ağlıyorum, görmemezliğe geliyorum falan… -Adile Hanım yaşamımız içinde yaşadığınız en büyük acı oğlunuzu kaybetmeniz oldu sanrım? Evet, daha büyüğünü yaşamadım. Biz ana, baba, çocuk değildik. Üç tane dosttuk. Güzel bir arkadaştık. Ölümüne hazırlamıştık biraz kendimizi. Açık kalp ameliyatıydı geçirdiği. Ve yaşayamadı. Ondan sonraki beş sene benim için inanılmaz acılarla dolu. Elbette Ziya Bey için de. İşte sonra kuş, köpek, bebek böyle oyuncaklara tutkun olduk. Balıklar yaşadı, köpek kör oldu, çiçekler büyüdü böyle gidiyor yaşamın geri kalan kısmı.