Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

31 OCAK 2019

30 Ocak 2020 Perşembe 19:21
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Yeni vizyon haftası, biri 29 Ocak Çarşamba günü açılış yapmak üzere, ikisi yerli toplam yedi yeni yapıma ev sahipliği yapıyor. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın! İyi seyirler herkese.

TAVŞAN JOJO

-Hicvimiz karadır abiler!-

Aktörlükten, yönetmenliğe, senaristlikten, yapımcılığa dek yedinci sanatın hemen her alanında parmağı olan Yeni Zelandalı sinemacı Taika Waititi imzalı savaş dramı, nefret karşıtı, insancıl ve özgürlük aşığı bir hiciv her şeyden önce!  II. Dünya Savaşı sırasında, Hitler hayranı olan, Nazi gençlik kamplarına katılan ve hayal arkadaşı Hitler’i en yakın dostu olarak gören küçük Jojo, annesinin evlerinde genç bir Yahudi kızı sakladığını keşfeder ve… 
Çok yetenekli genç oyuncu Roman Griffin Davis’e, Scarlett Johansson, Sam Rockwell, Rebel Wilson gibi ünlü isimlerin yanı sıra, yirmi yaşındaki Yeni Zelandalı yıldız adayı Thomasin McKenzie ve ‘Adolf Hitler’ rolünde bizzat yönetmen Taika Waititi eşlik ediyorlar. Christine Leunens’in ‘Caging Skies’ adlı romanından yine Waititi tarafından perdeye uyarlanan yapım, ‘En İyi Film’ dahil olmak üzere tam altı dalda Oscar için yarışıyor. Şu ana dek yüz oyuz üç adaylık elde edip, yirmi dört ödül kazanan hüzünlü hiciv, Romanyalı görüntü yönetmeni Mihai Malaimare Jr.’un kamerası ile de zihinde kalıcı etki bırakıyor. İyi yazılmış, iyi oynanmış, sağlam yapım tasarımına sahip filmde, meydanda asılmış Nazi aleyhtarı Alman vatandaşlarının ne yaptıklarını soruyor küçük Nazi hayranı Jojo, muhalif annesine. Kadın hüzünle cevap veriyor: ‘Ellerinden geleni…’.
Rainer Maria Rilke’nin dizeleriyle açılan insancıl hiciv, Roberto Benigni’nin üç Oscar ödüllü 1997 tarihli filmi ‘La vita è bella / Hayat Güzeldir’i getiriyor akla fena halde! ABD-Yeni Zelanda-Çek Cumhuriyeti ortak yapımı, işin aslı; Benigni filminin de çok etkilendiği 1967 yapımı enfes Claude Berri filmi ‘Le vieil homme et l’enfant / Biz İkimiz’in meselesi ve genlerinden geliyor. Sinema tarihine egemen olmak çok keyifli olsa da, bazı şeyleri yazıp çizmek; özellikle perdedeki yapımı çok beğenip, öncüllerini ve tetikleyicilerini bilmeyen ya da ilgilenmeyen izleyici için bir parça sinir bozucu oluyor sanırım. İşin aslı, eleştirmen dediğinin görevi ve sorumluluğu da tam olarak bu. İzleyiciye kılavuzluk edip, bilgi vermek… Gayet iyi film ‘Tavşan Jojo’ fakat o denli çok daha iyi benzeri var ki! (3,5 / 5)


BAL ÜLKESİ

-Doğa, insan, süreç-

Kuzey Makedonya’nın sessiz, kimsenin yaşamadığı, ücra bir köyünde, yaşlı ve hasta annesiyle birlikte yaşayan ve geçimini arıcılıkla sağlayan Hatice’nin öyküsü. Arıların da payını gözeten, doğanın işleyişine saygılı kadın, arılarla konuşup, onlara şarkılar söylüyor hatta. Yaşama uğraşı içinde kente uğrayıp, balını satmaya çalışan Hatice’nin zorlu rutini, aniden köye taşınıp karavanlarıyla yerleşik hayata geçen göçebe ailenin varlığıyla değişir. Para için, gözlerini arılara diken aileye ve doğanın çetin yasalarına karşı duran Hatice için değil, hemen herkes için zorludur hayat! Çekimleri üç yıl süren Makedonya filmi, özellikle doğa-insan ilişkisi üzerine ciddi satırbaşları yapıyor. 
Tamara Kotevska ve Ljubomir Stefanov’un yönettikleri belgesel, ‘En İyi Belgesel’ ve ‘En İyi Yabancı Dilde Film’ dallarında Oscar adayı. Farklı festivallerden toplam kırk bir adaylığı bulunan dokümanter dram, bağımsız filmlerin kalesi Sundance’de ‘Büyük Jüri Ödülü’nün de sahibi olmayı başarmıştı. İnsan, doğa, süreç ve adına hayat dediğimiz yaşama uğraşı. İnsanlar, arılar, kayalar, inekler, buzağılar, köpekler, kediler, çocuklar, küçük insanın büyük anları ve kocaman doğanın ortasındaki küçücük halimiz!
İyi çekilmiş, emek yoğun belgesel iyi kesinlikle fakat kapitalist ve acımasız batılı insandan gelen bu denli çok övgü ve ödül, ciddi kuşkular bırakıyor finalde. Danis Tanovic’in mükemmel filmi ‘Epizoda u zivotu beraca zeljeza / Bir Hurdacının Hayatı’nda olmayıp, bu filmde olan ne, orası bir miktar soru işareti bırakıyor bünyede. İyi fakat fazlasıyla abartmaya gerek yok sanki! (3,5 / 5)  

29 Ocak Çarşamba vizyon gören, özellikle küçük yaştaki izleyicinin ilgisini çekecek Almanya’dan çıkagelen animasyon ‘Latte & the Magic Waterstone / Kirpi Latte ve Büyülü Taş’, ‘En İyi Yabancı film’ dalında Fransa’nın Oscar adayı olan etkileyici dram ‘Les Misérables / Sefiller’, Todor Anastasov ve Alexander Smolyanov’ın birlikte yönettikleri Bulgaristan yapımı dram ‘Damascena / Güller Ülkesi: Damascena’  ile birlikte iki yerli yapım; bir devam filmi olan Ömer Faruk Sorak ve İpek Sorak’ın birlikte yönettikleri romantik aşk dramı ‘Aşk Tesadüfleri Sever 2’ ve senaryosunu Gupse Özay’ın kaleme alıp, başrolü üstlendiği, yönetmen koltuğunda ise Onur Bilgetay’ın oturduğu komedi ‘Eltilerin Savaşı’, haftanın notlarımız arasında yer alamayan diğer yenileri. Tekrar herkese iyi seyirler.  MURAT ERŞAHİN



Diğer Yazılar