29 KASIM 2019
Üçü yerli, toplam sekiz yeni film merhaba diyor bu hafta. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın! İyi seyirler herkese.
KÜÇÜK ŞEYLER
-Orta sınıf dertleri-
Modern Türkiye’nin beyaz yakalı orta sınıf mensuplarına bakıyor kamera. İlk filmi ‘Babamın Kanatları’ ile dikkat çeken Kıvanç Sezer’in yine senaryosunu yazıp yönettiği ikinci uzun metrajının yapımcıları arasında Tolga Karaçelik’de yer alıyor. ‘Babamın Kanatları’ndaki koyu toplumsal dram, bir işçi sınıfı hikayesiyken, ‘Küçük Şeyler’, absürt mizahla sergilenen orta sınıf şehir insanı problemlerini merkezine almış. Onur ve Bahar çiftinin mutlu fakat yeknesak hayatları, Onur’un işsiz kalmasıyla değişime uğrar. Önceleri ‘baş edilebilir’ görünen iş problemi hızla büyüyerek evliliği tehdit etmeye başlayacaktır.
Alican Yücesoy ve Başak Özcan’ın başrolleri üstlendikleri kara komedide Müfit Kayacan, Bülent Emrah Parlak, Seda Türkmen, Nihal Koldaş ve Tuğçe Altuğ da rol alıyorlar. Dünya prömiyeri Karlovy Vary Uluslararası Film Festivali’nde gerçekleşen ‘Küçük Şeyler’,
56. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde ‘Dr. Avni Tolunay Jüri Özel Ödülü’ne layık görülmüş; Alican Yücesoy, ‘En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü alırken, filmin kurgusunu üstlenen Selda Taşkın ise, ilk kez verilen ‘Cahide Sonku Ödülü’nün sahibi olmuştu. 26. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nde ise ‘En İyi Senaryo Ödülü’nü kazanan mizahi dram, yine Alican Yücesoy ile ‘Aytaç Arman En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’ne, Başak Özcan ile ‘Türkan Şoray Umut Veren Genç Kadın Oyuncu Ödülü’ne uzanmayı başarmıştı.
Kariyer, statü takıntısı, kaygısız bir aldırmazlık hali, dert etmeler, zebralar, büyüyen sorunlar, krizler, değişimler, dönüşümler, ilişkisiz ilişkiler, salıncaklar, hücreleri andıran tutsak site yaşamı, iletişimsizlik, yabancılaşma ve sözde modern dünyanın çıkmaz sokaklarında gezinmeyi başaran bireysel ve toplumsal bir ‘çıkışsızlık’ fotoğrafı. Kıvanç Sezer’in öyküsü, işleyişi ve yaklaşımı, ilk filmine bakınca oldukça farklı duruyor. Bu farklı ‘matematik’ mukayeseye şimdilik engel! İşçi-müşteri-müteahhit üçlemesinin üçüncü filmini bekliyoruz şimdi. (3 / 5)
KORKUNUN SESİ
-Ev yapımı korku!-
Son söylenecek, başta söylenmeli bu film için! Son derece mütevazı, küçük, o ölçüde ekonomik, matematik ve atmosferi sağlam, ev yapımı, ürkütücü bir korku örneği… Büyükbabasının kendisine bıraktığı evi, ufak bir tamirat sonrası satmak isteyen Alisa, evde gizlenen gizemli ve ürkütücü bir gerçekle yüzleşecektir.
Brian Avenet-Bradley’in yazdığı ve eşi Laurence Avenet-Bradley ile birlikte yönettikleri ‘saf’ korku filmi, düşük bütçeli, çekirdek kadrolu, ama koca yürekli, sıkı bir deneme! Başrolü üstlenen Trista Robinson’a, Hannah Race, Paul Chirico, Marshal Hilton ve Türk asıllı aktris Elif Savaş eşlik ediyorlar. ‘Şeytan içerde saklanır’ diyen ve neredeyse bütünü tek mekanda geçen korku örneği, son derece başarıyla yaratmış tedirgin edici atmosferini. Küçük teknik ekibe rağmen, görüntü yönetimi ve devamlılık titiz. Öyküde yer alan bir miktar tekrarı ve dijital görüntünün yabancılaştırma efektini göz ardı edersek, özellikle kameranın evin içine ve altına, yani gizli noktalara girdiği sahneler çok başarılı. Kimi sahneleri, koltuktan zıplatmayı başaran zeki ve sürprizli yapım, ilginç, karanlık ve netameli noktalara gidiyor. Özellikle türü ve deneysel yenilikleri seven izleyici için çok cazip bir seyirlik. (3 / 5)
CHARLIE’NİN MELEKLERİ
-Özlemin eski tadı yok!-
Ivan Goff ve Ben Roberts tarafından yaratılan, 1976-1981 yılları arasında popüler TV dizileri arasında yer alıp, ülkemizde de büyük beğeni ile izlenen ‘Charlie’s Angels / Charlie’nin Melekleri’, Kate Jackson, Jaclyn Smith ve önce Farrah Fawcett (1947-2009), ardından Cheryl Ladd’i bir araya getirerek, TV dünyasına ayrı bir renk katmayı başarmıştı. Meleklerin sağ kolu ve patron Charlie’nin eli ayağı -emektar aktör David Doyle’un (1929-1997) canlandırdığı- Bosley karakterini de unutmayalım tabii.
2000’de yönetmen koltuğunda McG’nin oturduğu aynı adlı filmle beyazperdeye yansıdı meşhur dizi. Charlie’nin üç meleğine, Cameron Diaz, Drew Barrymore ve Lucy Liu hayat vermişlerdi. Ekibin ‘Bosley’i ise usta aktör Bill Murray’di! Gişede de başarı elde eden avantürün devam filmi 2003’de çıkageldi. Charlie’s Angeles: Full Throttle / Charlie’nin Melekleri: Tam Gaz adlı filmde, yönetmen ve meleklerimiz aynı isimlerdi, ‘Bosley’ ise Bernie Mac (1957-2008) tarafından canlandırılıyordu.
On altı yıl sonra, yeni nesil için hazırlanmış yeni nesil melekler karşımızda. Filmin birçok ‘Bosley’inden hakikisini canlandıran aktris Elizabeth Banks, sadece rol almakla kalmamış, filmi yönetmiş, senaryoyu uyarlamış ve yapımcılığı üstlenmiş. Meleklerin sorumluluğu bu kez Charlie ve Bosley’in değil, tamamen Elizabeth Banks’in omuzlarında anlayacağınız! Almanya ve Türkiye’de çekilen filmin yan yapımcılarından biri de Diloy Gülün. İstanbul görüntüleri, yerli teknik ekibin elinden çıkmış. Drone’un vasıtasıyla tamamen turistik İstanbul gezisi yaparken, Veliefendi Hipodromuna uğramayı da ihmal etmiyor film. Yeni nesil meleklere gelince; Kristen Stewart, Naomi Scott ve Ella Balinska, üç güzel ve yetenekli ajanı canlandırıyorlar. Bosley rollerinde ise Banks ile birlikte Patrick Stewart ve Djimon Hounsou’yu izliyoruz. Yeni nesil bir teknoloji mühendisinin buluşu kötü emellere alet edilince, gizemli Charlie’nin başkanlığındaki Townsend uluslararası güvenlik birimi ajanları harekete geçer.
Bu kadar tanıtım kalabalığı lafından sonra sadede gelelim; film sadece 1976 yapımı ünlü TV dizisini ne denli çok özlediğimizi getiriyor akla. Eski ‘tanıdık’ meleklerimizi ve sahici ‘Bosley’i de tabii. Yeni nesil film son derece yavan. Gereksiz hıza sahip kurgu, sinema filminden çok TV filmi estetiği yaratan yapım tasarımıyla birleşip, Hamburg, Berlin, İstanbul arasında gezerken, zayıf öykünün sürekli olarak sendelemesine neden oluyor. Yeni nesil melekler ise, orijinal TV dizisi ve eski beyazperde uyarlamalarındaki karakterlere kıyasla stajyer konumundalar adeta. Bosley enflasyonu ise cabası! (2 / 5)
Kolombiya’nın Oscar aday adayı olan gerilimli dram ‘Monos’, Roland Emmerich imzalı tarihi savaş dramı ‘Midway’, romantik komedi türündeki ‘Last Christmas / Bir Şans Daha’ ile birlikte iki yerli yapım; Murat Pay’ın yönettiği dram ‘Dilsiz’ ve yönetmenliğini Haydar Işık’ın üstlendiği komedi ‘Hemen Döneriz’, haftanın notlarımız arasında yer alamayan diğer yenileri. Tekrar herkese iyi seyirler. MURAT ERŞAHİN