Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

26 TEMMUZ 2019

25 Temmuz 2019 Perşembe 21:22
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

İkisi yerli yapım olmak üzere toplam dokuz yeni film merhaba diyor bu hafta. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın! Herkese iyi seyirler.

RİTÜEL

-Kutlamalar başlasın!-

İlk uzun metraj kurmacası ‘Hereditary / Ayin’ ile büyük ses getiren Ari Aster’in merakla beklenen yeni filmi, yine gizemi bol bir korku-dram! Aster’le tanıştığımız ‘Ayin’, bir ölüm ilanıyla açılıyordu. Ölen yaşlı kadının kızı, damadı ve iki torunu, aile geçmişinde yatan ürkütücü sırrın etkisi altına giriyorlardı! Karanlık ve dehşetengiz aile sırrının, kapkara mirasın, başka bir nesle uzanan lanetini izliyorduk. Bir tarikat, spiritüel oluşlar, karanlık mitler ve nesiller öncesinden taşınan lanetli miras. Kapalı mekanlarda kurulan müthiş atmosfer, filmin son derece sağlam zeminini başarıyla besliyordu. Bir ev ve aile maketi ile açılan hikaye, maket-minyatür üzerinden; ölçeği küçültülmüş insan-batıl-inanış üçgeninde tuhaf salvolar atarak, izleyicisini tekinsiz bir karanlığa davet ediyordu.

Pawel Pogorzelski’nin birinci sınıf kamerası, metronom düzenindeki kurgu ve detaylandırılmış enfes yapım tasarımının desteğiyle; perdedeki öykünün etkileyiciliğini kat be kat arttırıyordu. Eski usul klasik korku sinemasının bildik kalıplarını, modern bir dokunuşla yeniden cazip hale getirmişti yönetmen. Başta Roman Polanski olmak üzere, birçok ustaya ve türün başucu örneklerine göndermeler vardı filmde. Dramatik unsurlar, ufak politik detaylar dahi unutulmadan, elini korkak alıştırmayan bir korku öyküsüne başarıyla yedirilmişti. Polanski’nin 1968 tarihli ‘Rosemary’s Baby / Rosemary’nin Bebeği’ne direkt saygılarını sunan film, Nicholas Roeg’in 1973 yapımı şaheseri ‘Don’t Look Now / Karanlığın Gölgesi’ne de referanslar adamıştı. Kontrolün insandan; iradeden çıkıp, karanlık bir oluşun, başka bir şeyin; tarihi bir lanetin eline geçtiği anda ortaya çıkan çaresizlik hissi kanımızı dondurdu. İpleri başka bir şey ve bilinmezin elinde olan minyatür halindeki insan. Bildiğimiz, dokunduğumuz, ölçüp, biçtiğimiz dünya gerçeğinin ötesinde yatan, tehditkar bir cadı masalı, dehşet yüklü bir kötülük resitali duruyordu perdede. Sahiciliği zedelemeden, bildiğimiz gerçekle bağını tamamen koparmış karanlık taraf üzerine, güçlü ve etkileyici bir denemeydi ‘Ayin’!

Ari Aster yeni filminde İskandinavya’nın izole, derin bir yerine götürüyor bizi. İsveç’in içerlek bir kasabasında yaz gün dönümünün belli ritüellerle kutlandığı Midsommar etkinliklerine katılan genç bir çiftin ve arkadaşlarının sarpa saran hikâyesini izliyoruz bu kez! Genç Amerikalı çift Dani ve Christian, zayıflayan ilişkilerini güçlendirmek için, İsveçli arkadaşlarının davetini kabul edip, beş kişilik bir grupla İsveç’e giderler. İlk bakışta huzur dolu, yemyeşil, rengarenk bir cennete benzeyen bu izole boşlukta doksan yılda bir gerçekleşen gizli bir ayine tanıklık edecek ve apayrı bir gerçekliğe dahil olacaklardır. Aynı ‘Ayin’ gibi, ‘Ritüel’de ölümle açılıyor. Karşı durulması imkânsız gerçek, anne, baba ve sorunlu kardeşini intihar sebebiyle kaybeden Dani’yi buluyor bir şekilde! Genç kadının içindeki derin boşluğu doldurma ihtiyacı, aklına asla gelmeyecek fakat ihtiyaç duyduğu bir şekilde gelişiyor!

Netameli atmosfer, yine Pawel Pogorzelski’nin neredeyse kusursuz kamerası ve Aster’in yanından ayırmadığı ekibin ayrıntılardaki ustalığıyla içimize işliyor bir kez daha! Aile, aidiyet, ihanet, içsel dünya, doğa, insan ve evrenin gizemli karanlığı… Doksan yılda bir düzenlenen ayrıksı bir ritüel eşliğinde Nordik gün dönümü şenlikleri! Son derece egemen bir yönetmenlikle, doğanın, insanın ve bildik döngünün karanlık, netameli ve dile fazla gelmeyen tarafını, ayın bilinmedik yüzünü resmediyor Aster. İşin içinde Polanski etkisi yine var! İsveç halk masalları ve hurafeler… ABD ve Macaristan’da çekilmiş filmin başrol oyuncusu İngiliz aktris Florence Pugh muhteşem bir performans sergilemiş. (3,5 / 5)

KOD ADI: HUMMINGBIRD

-Milisaniyeler ve hayatın anlamı-

New Yorklu iki kuzen; Vincent ve Anton Zaleski, dijital dünyanın acımasız kuralları içinde var olma mücadelesi vermektedirler. Başta borsa olmak üzere, bitcoin, kripto para ve neredeyse bütün bankacılık sistemlerini al aşağı edebilecek yüksek frekans ticaretinden yararlanıp, hayatlarını yeniden inşa etme derdine düşerler. Kansas ve New Jersey arasında bir fiber optik hattı döşeyerek, milisaniye hesapları içinde sistemi ele geçirme savaşı kontrolden çıkacaktır.

Günümüz dünyasında vahşi kapitalist sistemin insanı getirdiği nokta! Her şeyin para ve hız ile ölçüldüğü çılgın dünyada durup, doğaya, insana, dışarda yağan yağmura bakma ihtiyacı. Demode olan hayati kavramlar: Emek, dostluk ve dayanışma! Modern toplum epiği, hüzün dolu, öfkeli ve etkileyici bir gerilim işin aslı. Belçika-Kanada ortak yapımını, 2012 tarihli sarsıcı dram ‘Rebelle / Savaş Cadısı’ ile dikkat çeken yaman yönetmen Kim Nguyen yazıp yönetmiş. Başrolleri; ağır makyaj altında anında tanıyamayacağınız İsveçli aktör Alexander Skarsgård ile Jesse Eisenberg paylaşıyorlar. Salma Hayek, Michael Mando ve Johan Heldenbergh, etkileyici kadronun öne çıkan diğer isimleri. Nicolas Bolduc’un egemen kamerasıyla öyküsüne ayrı bir derinlik katan anlatı; vahşi kapitalist değerlerin insanı getirdiği nokta üzerine kara kara düşündürüyor! Sıkı film. (3,5 / 5)

KORUYUCU

-Kızım için!-

Klasik fedakârlık hikâyesi Jean-Claude Van Damme’in başrolde olduğu sürükleyici bir aksiyonda yeniden vücut bulmuş. Gece kulüplerinde güvenlik elemanı olarak çalışarak küçük kızı Sarah’ı büyütmek için mücadele veren Lukas, işlerin kontrol dışına çıkmasıyla kendini şiddetle sarmalanmış bir suç dünyasının içinde bulur. Belçika-Fransa ortak yapımının yönetmenliğini, aynı zamanda senaryo ortağı olan Julien Leclercq üstlenmiş. Artık iyice olgunlaşmış, yumruklarının yanına yüreğini de koyan Van Damme’in rol arkadaşları ise, yetenekli aktör Sami Bouajila, Sveva Alviti ve Kevin Janssens. Kimi iyi çekilmiş anlarıyla kara filmin kodlarından taviz vermeyen dramı yüksek aksiyon; fazla tanıdık olsa da; sıkılmadan izleniyor. JCVD hayranları içinse ayrı bir motivasyona gerek yok zira. (2,5 / 5)

Senaryosunu Paul Laverty’nin yazdığı, yönetmenliğini İspanyol Icíar Bollaín’in üstlendiği Kübalı dans efsanesi Carlos Acosta’nın öyküsünü anlatan biyografik dram ‘Yuli’, İngiltere’den çıkagelen korku örneği ‘Curse of the Scarecrow / Korkuluk’, ABD-Endonezya ortak yapımı animasyon ‘Little Hero / Küçük Kahraman’, özellikle küçük izleyicilere seslenen Hollywood animasyonu ‘Feather Friends / Tüylü Arkadaşlar’ ile birlikte iki yerli korku filmi; Battal Karslıoğlu’nun yazıp yönettiği ‘Cin Aşk Büyüsü’ ve Vecihi Ener imzası taşıyan ‘Gaip’; haftanın notlarımız arasında yer alamayan diğer yenileri. Tekrar iyi seyirler herkese! MURAT ERŞAHİN



Diğer Yazılar