Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

26 NİSAN 2019

26 Nisan 2019 Cuma 13:10
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Marvel evreninin tam kadro yer aldığı ‘Avengers: Endgame’in 25 Nisan Perşembe günü vizyon göreceği yeni haftaya, üçü yerli; toplam yedi yeni yapım merhaba diyor. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın! Herkese iyi seyirler.

AVENGERS: END GAME

-Süper kahraman enflasyonu sürüyor-
İki filmlik Avengers macerasının ilk bölümünde, hemen bütün Marvel süper kahramanlarını kapsayan bir süperler şöleni duruyordu karşımızda. ‘Yenilmezler’ ekibi ve onlara eşlik eden diğer süper kahraman dostları, evrenin sonunu görmek için can atan güçlü titan Thanos’u alt etmek için bir araya geliyorlardı.
Bütün zamanların en ölümcül hesaplaşması için güç birliği yapan ekibin düşmanı çok çetindi bu kez! Altı sonsuzluk taşını toplayıp amacına ulaşmak için gayret sarf eden Thanos, gezegenin kaderi ve hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için durumları… ‘Captain America / Kaptan Amerika’ serisinden tanıdığımız Anthony ve Joe Russo kardeşlerin yönettiği epik maceranın oyuncu kadrosunda kimler yoktu ki? Marvel evreninin bütün süper kahramanları resmigeçit yaparlarken, Robert Downey Jr. ve üç ‘Chris’; Chris Evans, Chris Hemsworth ve Chris Pratt’ın yanı sıra, Scarlett Johansson, Elizabeth Olsen, Zoe Saldana, Benedict Cumberbatch, Tom Hiddleston, Paul Bettany, Chadwick Boseman, Tom Holland, Karen Gillan, Dave Bautista, Mark Ruffalo, Anthony Mackie, Don Cheadle, Sebastian Stan, Gwyneth Paltrow ve ‘Thanos’ rolünde Josh Brolin perdede arzı endam ediyorlardı. Bir orduyu oluşturacak sayıda, dallarında uzman, müthiş bir teknik ekiple, son derece gelişmiş dijital efektler kullanılarak kotarılmış fantastik macerada büyük emek vardı gerçekten. İkinci bölümü, ilk filmde olduğu gibi yine Russo kardeşler yönetmişler. Oyuncu kadrosu, bazı sürpriz katkıları saymazsak aynı. Thanos’a karşı mücadele sürüyor yine. Süper kahraman mitinin, fedakârlık demek olduğunu hatırlatıyor Marvel evreni.Eğlenceli, keyifli, gezegenin bugünü ve geleceğine dair ince detaylarla süslü yapım, maalesef, bu cafcaflı alemden pek fazla etkilenmeyenler için çok fazla özellik ve orijinallik barındırmıyor! Türe fazla ait değilseniz, bir süre sonra, perdedeki görsel şölen son derece güçlü olsa da; salonda nefesini tutmuş, karşısında akan görseli hayranlıkla izleyenlerin aksine, hatırı sayılı bir sıkıntı duygusu ile boğuşurken yakalıyorsunuz kendinizi. Tırnak yeme ve esneme seanslarının ardından, kaotik bir kargaşaya hâkim olan kakafoni ile birlikte kan şekeriniz düşüyor elde değil!
Sonra akşamüstü yorgun argın, iş çıkışı eve doğru yürürken, benim de, çocuk okutan, ev geçindiren, emeğiyle kazanıp yiyen herkes gibi bir süper kahraman olduğum gerçeği takıldı zihnime. A. Kadir imzalı, emek ve hayat üzerine yazılmış en güzel şiirlerden biri olan ‘Sabah Türküsü’nü mırıldanırken buldum kendimi vapurda: ‘Bir deniz üstündeyim, ne ucu var ne bucağı. Bir rüzgâr önündeyim, gel keyfim gel… Bir deniz üstündeyim, ne ucu var ne bucağı. Bir sevda içindeyim, başım dumanlı… Ağzımda bal gibi tatlı bir türkü. Bir iner bir çıkarım bu yokuşu. Ağzımda bal gibi tatlı bir türkü. Kazanırım çocuklarıma ekmek parası. Ben deniz üstünde, rüzgâr önünde. Ben sevda içinde, tatlı türküde. İnişte, yokuşta, ekmek parasında… İki oğlum var, Mehmet’le Ali. Gönlümde bir dünya, pamuk gibi…’
Son tahlilde Marvel, tavan yapan süper kahraman enflasyonunu, acilen tek haneli rakamlara düşürmeli! (2,5 / 5)

EVE DÖNÜŞ

-Ağlarsa anam ağlar-

Madde bağımlısı bir genç olan Ben Burns, Noel arifesinde ansızın tedavi gördüğü klinikten, ailesinin evine geri döner. Annesi, kardeşleri ve üvey babasını defalarca hayal kırıklığına uğratmış genç adama koşulsuz inanan annesi Holly, oğlunun eve dönüşüyle birlikte; canından çok sevdiği çocuğuna sahip çıkmak adına müthiş bir mücadele verecektir!

‘Pieces of April / Annemler Yemeğe Geliyor’, ‘Dan in Real Life / Şamar Oğlanı’, ‘The Odd Life of Timothy Green / Timothy Green’in Sıradışı Yaşamı’ gibi farklı türlerdeki yaman filmleriyle tanıdığımız, sıkı senarist ve yönetmen Peter Hedges’in yazıp yönettiği duygusal dramın başrolünü, Julia Roberts üstlenmiş. Roberts’ın kendini ‘anne’liğe fazlasıyla kaptırdığı ve gayet iyi bir performans sergilediği fedakarlık ve mücadele öyküsünde, yönetmenin oğlu olan ve yürek söken ‘Manchester by the Sea / Yaşamın Kıyısında’ filmindeki performansıyla ‘en iyi yardımcı erkek oyuncu’ dalında ‘hakkıyla’ Oscar adayı olarak gösterilen Lucas Hedges da rol alıyor. Roberts ve Hedges’in anne-oğul olarak sürükledikleri öykünün öne çıkan diğer rollerini; Courtney B. Vance, Kathryn Newton ve David Zaldivar üstleniyorlar.

Felix van Groeningen imzalı, aynı meseleye parmak basan fakat anne-oğul yerine bir baba-oğul hikayesi anlatan ‘Beautiful Boy / Güzel Oğlum’ filmiyle fazlasıyla akraba olan yapım; Groeningen duyarlılığından bir miktar uzakta! ‘İçsel öz ve sahicilik’ durumu, kutsal aile formülünde erimiş olarak sunuluyor bu kez. Julia Roberts, fedakar, cesur ve mücadeleci anne rolünde ‘kamu spotu gözyaşları’ akıtsa da, öykü izletiyor kendini! (2,5 / 5)

NEBULA

-Yaşadım mı öldüm mü anlayamadım!-

Ulusal Yarışma bölümünde yer aldığı 38. İstanbul Film Festivali’nden, ‘Seyfi Teoman İlk Film Ödülü’ ile ayrılan dram, ‘Hay’ın madde ile canlının uyumuna, ruhun doğadaki yerine tanık olduğu kaçınılmaz yolculukta duyumsayıp, tanık oldukları üzerine bir anlatı. Hay, yedi yaşındayken açık arazide ölü bir at bulur. Bu keşif ve yetişkinlerin üzerinde yaptığı gözlemlerin ardından, yirmili yaşlarına geldiğinde bir kurban bayramında, koyunun boğazını keserken yanlışlıkla kendi bacağını keser. Koyun ve kendisi arasındaki bağın farkına varmasıyla birlikte, genç adam; kendisi ve köyün etrafında gerçekleşen olaylar arasında bir ilişki olduğunu gözlemler yeniden. Tarık Aktaş’ın ilk filmi, deneysel bir maket yapım halinde. Taylandlı sinemacı Apichatpong Weerasethakul filmlerinin ‘halüsinatif’ ruhuna yakın duran film, dağınık bir yaptım oldu durumu hissettiriyor ilk anda. Madde, ruh, canlı, cansız, doğa içinde uyum/uyumsuzluk, hayat-ölüm ve ötesi. Farklı, yalın bir yapıda vücut bulsa da meseleler, dev bir mesafe kalıyor perdeyle izleyici arasında. Bu mütevazı gözüken iddialı yapı, her anlatı ve biçimde olumlu sonuç doğurmuyor. (1,5 / 5)

Fransız yapımı suç komedisi ‘En liberté! / Seninle Başım Dertte’, Belçika’dan çıkagelen animasyon ‘The Queen’s Corgi / Corgi’ ile birlikte iki yerli yapım; Kemal Yılmaz ve Elife Özker’in birlikte yönettikleri komedi ‘Hasbihal’ ile yönetmenliğini Onur Aldoğan’ın üstlendiği yine bir komedi olan ‘Sıfır: Etkisiz Eleman’, haftanın notlarımız arasında yer alamayan diğer yenileri. Tekrar iyi seyirler herkese. MURAT ERŞAHİN

 

 



Diğer Yazılar