Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

21 TEMMUZ 2023

20 Temmuz 2023 Perşembe 18:25
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Çok şiddetli depremler, büyük bir felaket yaşadık!
Ülke olarak tarifsiz bir acı içindeyiz! 
06 Şubat 2023 saat 04:17’de Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde 7.7 ve saat 13.24’te Elbistan ilçesinde 7.6 büyüklüğünde iki deprem meydana geldi ve yüreklerimiz yandı. Bütün yurtta ve dış temsilciliklerde yedi gün süreyle millî yas ilan edildi. 
Depremden, Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır, Adana, Osmaniye, Kilis ve Malatya illerimiz etkilendi. Resmi rakamlara göre bu satırların yazıldığı an, elli bine aşkın vatandaşımız hayatını kaybetmişti ve yüz küsur bini aşkın yaralımız vardı. Neredeyse beş yüz bin vatandaşımız bölgeden tahliye edildi. 20 Şubat gecesi ise Hatay’da 6.4 ve 5.8 büyüklüğünde iki bağımsız deprem daha meydana geldi. Altı can daha hayatını kaybederken üç yüze yakın kişi de yaralandı. 
Hayatını kaybeden canlarımıza rahmet, yaralılara acil şifalar diliyoruz. 
Tek düşüncemiz yaraların bir an evvel sarılması! Gün, yardım, destek ve dayanışma günü! Nerede olursak olalım, depremzedeler için yapabilecek mutlaka bir şeyimiz olmalı! Yüreğimiz yanıyor!
Kelimeler kifayetsiz! Hal böyleyken hemen hiçbir şeyin, bizim işimiz özelinde filmlerin ve vizyonda ne olup olmadığının bir önemi kalmıyor! İnsan deprem bölgesinden uzakta, yatağında yatmaya, bir bardak çay içmeye, neredeyse nefes alıp vermeye utanıyor! 
Öte yandan film şirketleri çalışmalarına devam ediyorlar. Sinemalar açık. Her hafta yeni filmler vizyona girmeye devam ediyor. İki hafta süreyle ara verdiğimiz vizyon/film tanıtımlarına, işimiz mecburiyeti gereği 24 Şubat haftasından itibaren yeniden başladık.


SİNEMA TARİHİNDEN 5 KLASİK

Vredens Dag / Gazap Günü
(Yönetmen: Carl Theodor Dreyer / 1943)

Fröken Julie / Bayan Julie
(Yönetmen: Alf Sjöberg / 1951)

Det sjunde inseglet / Yedinci Mühür
(Yönetmen: Ingmar Bergman / 1957)

Ådalen 31
(Yönetmen: Bo Widerberg / 1969)

Nybggarna 
(Yönetmen: Jan Troell / 1972)

 

Vizyonda bu hafta (21 Temmuz 2023)

Sadece biri yerli yapım olmak üzere, toplam dokuz yeni filme ev sahipliği yapıyor 21 Temmuz haftası!
Kalabalık vizyonun filmleri için düzenlenen basın gösterimlerine yurt dışında bulunduğumdan dolayı iştirak edemedim. Bu sebeple haftanın yenilerine yapım notlarına yer vererek değineceğim affınıza sığınarak! 
‘Oppenheimer’, kuşkusuz sezonun en merakla beklenen yapımlarından biriydi. Yaman yaratıcı Christopher Nolan’ın on ikinci uzun metraj kurmacası, bilim ve teknoloji dünyasında ‘nükleer bombanın babası,’ olarak anılan, II. Dünya Savaşı döneminde Los Alamos Laboratuvarının, ardından ilk nükleer silahları geliştiren ‘gizli’ Manhattan Projesi’nin başkanlığını yapmış, ‘atom bombasının babası’ Amerikalı fizikçi ve üniversite profesörü Julius Robert Oppenheimer’ın öyküsü. Üç saat süren tarihi biyografik dramda, 1904-1967 yılları arasında yaşamış ünlü bilim insanını Cillian Murphy canlandırıyor. Çok tartışılan ilginç karakterin öyküsünde diğer önemli rolleri Emily Blunt, Matt Damon, Kenneth Branagh, Jason Clarke, Tom Conti, Casey Affleck, Rami Malek, Josh Hartnett, Matthew Modine, Gary Oldman ve Robert Downey Jr. gibi usta isimler üstleniyorlar.
‘Barbie’, uyum sağlayabileceği bir dünya bulma umuduyla yolculuğa çıkan bir kadının öyküsü. Barbie, yaşadığı dünyanın koşullarına uymayan bir kadındır. Yaşadığı dünyanın ‘mükemmel kadın’ imajına uzak olduğunu fark eden Barbie, yaşadığı fantastik dünyadan dışlanır ve kimsenin iletişim kurmak istemediği biri halini alır. Uyum sağlayabileceği bir dünya bulma umuduyla bizim yaşadığımız gerçek dünyaya doğru bir yolculuğa çıkar. Tanımadığı bu yeni dünyada, onu kendi evinde dışlanmış kılan farklılıkları, aynı zamanda onu özel kılan avantajlara dönüşecektir. Barbieland’de yaşayan birbirinden farklı ‘Barbie’ ve ‘Ken’lerin dünyasından gerçek dünyaya uzanıyor film. Barbieland’de yaşayan bir bebek, yeterince mükemmel olmadığı için yaşadığı yerden kovulunca, gerçek dünyada şansını denemeye karar veriyor ve…  İlk kez 1959’da piyasaya sürülmüş, 90’lı yıllardan itibaren dünyanın en çok satan oyuncağı olup, perdeye, çarşafa, terliğe, çamaşıra, parfüme ve akla gelebilecek her türlü ürüne imza atmış bir marka olan Barbie’nin sinema filmi karşımızda! Animasyon filmi ve televizyon dizisinden sonra moda bebeğine dayanan ilk canlı aksiyon filminin senaryosunu Greta Gerwig ve Noah Baumbach birlikte kaleme almışlar. Yönetmen koltuğunda Greta Gerwig’in oturduğu fantastik komedi macerada moda bebekleri ‘Barbie’ ve ‘Ken’e, başta Margot Robbie ve Ryan Gosling olmak üzere, Emma Mackey, Kingsley Ben-Adir, Hari Nef, John Cena, Dua Lipa, Nicola Coughlan, Simu Liu, Kate McKinnon, Alexandra Shipp, Ritu Arya hayat verirlerken, iki usta isim; Will Ferrell ve anlatıcı olarak Helen Mirren da oyuncu kadrosunda yer alan diğer isimler olarak öne çıkıyorlar.
Alice Winocour imzalı dram ‘Revoir Paris / Paris Hatıraları’, yönetmenin erkek kardeşinin de mağduru olduğu 2015 Bataclan saldırılarından esinleniyor. 13 Kasım 2015 tarihinde, yerel saatle 21:16’da başlayan Paris’in birinci, onuncu ve on birinci bölgeleriyle birlikte Fransa Stadyumu’nda düzenlenen silahlı ve bombalı saldırıların ortak adı Bataclan saldırıları. Bataclan tiyatrosunda yapılan rehin alma eyleminin yanı sıra başkent çevresinde en az altı silahlı ve üç bombalı saldırı yapıldığı açıklanmıştır Kayıp sayısı bilinmemekle birlikte bazı haber kaynaklarına göre saldırılarda en az 132 kişi ölmüştür. Bir haber kaynağına göre saldırılar altı silahlı kişi tarafından düzenlenmiştir. Fransız polisi ayrıca iki intihar bombacısının saldırılara katıldığını açıklamıştır. Mia bir sonbahar akşamı, Paris’te bir restoranda teröristlerin saldırısına maruz kalır. Olayın üzerinden üç ay geçtikten sonra bile kendini toparlayamayan, o geceden yalnızca bölük pörçük şeyler hatırlayabilen Mia, sonunda normal yaşantısına yeniden kavuşabilmek adına olayları ve mağdurları araştırıp anılarını birleştirmeye çabalayacaktır. Virginie Efira, Benoit Magimel ve Grégoria Colin ve Maya Sansa oyuncu kadrosunu oluşturan isimler. 
‘The Inspection / Teftiş’, Elegance Bratton’un yazıp yönettiği sarsıcı bir dram. Bratton’un kendi hayatından esinlenerek kaleme aldığı dokunaklı öykü, siyahi bir gencin, annesi tarafından reddedildikten sonra yolunu aramasını taşıyor perdeye. Geleceği için az seçeneği kaldığının farkındadır Ellis ve kendisini kolayca dışlayabilecek bir sisteme, ne olursa olsun başarılı olabilmek için Deniz Piyadelerine katılmaya karar verir. Derinlere yerleşmiş önyargılar ile savaşıp işkenceye varan temel eğitimlere göğüs gererken dahil olduğu bu yeni toplulukta hiç beklemediği bir yoldaşlık, güç ve destek ile karşılaşır. Bu zor kazanılan aidiyet, kendi kimliğine şekil verecek ve hayatını sonsuza kadar değiştirecektir. Jeremy Pope, Gabrielle Union, Bokeem Woodbine ve Raul Castillo oyuncu kadrosunda yer alan isimlerden öne çıkanları. 
Dr. Karn, reenkarnasyon geçişinde hastalara rehberlik eden bir uzmandır. Harrison Hardy tekrar eden gizemli rüyalar gördüğünde yardım için Dr. Karn’a gider ve önceki hayatında sevdiği bir kadınla olan karşılaşmasını anlatır. Sistemdeki bir aksaklığı fark eden doktor, hastasının geleceğini kalıcı olarak rayından çıkarmadan önce sorunu çözmeye çalışacaktır. Adam Sigal’in yazıp yönettiği bilimkurgu türündeki ‘Chariot / Uyanış’ta, usta aktör John Malkovich’e eşlik eden isimler, Thomas Mann, Rosa Salazar, Scout Taylor-Compton ve Shane West.
Japonya’dan çıkagelen aksiyon ve macera yüklü animasyon ‘Resident Evil: Death Island’, Eiichirô Hasumi imzalı. Güvenlik Operasyonları Bölümü ajanı Leon S. Kennedy, kaçırılan bir doktoru kurtarmaya çalışırken görevi, gizemli bir kadın tarafından kesintiye uğrar. Aynı zamanda, Biyolojik Terörizm Güvenlik Değerlendirmesi İttifakı ajanı Chris Redfield, Batı Kıyısında Alcatraz Adası’ndan kaynaklandığı anlaşılan açıklanamayan bir enfeksiyon salgınını araştırmaktadır. Kurbanların tek ortak noktası, yakın zamanda Alcatraz Adası’nı ziyaret etmiş olmalarıdır. Bu ipucunun ardından Chris ve ekibi, onları yeni korkuların beklediği adaya doğru yola çıkarlar.
‘Koshchey. Pokhititel nevest / Prenses ve Dracula’, Rusya yapımı bir animasyon. Yeraltı büyücüsü tarafından esir alınmakla tehdit edilen Ölümsüz Drybone, Kral Mercimek’in dünyayı ele geçirme planının bir parçası olarak savaşçı kız Cesur Barbara’yı kaçırmak zorunda kalır. Ancak her şey sona ermiş gibi göründüğünde, Drybone kötü Kral’ı durdurmak ve Barbara’nın sevgisini yeniden kazanmak için ölümsüzlüğünü feda etmeye hazırdır. Mizah içeren çizgi maceranın yönetmeni, Roman Artemyev.
Haftanın yine Rusya yapımı ikinci animasyonu olan ‘Chink: Khostatiy detektiv / Zıpır Dedektif ve Altın Arı Kovanı’, Grigoriy Vozhakin imzalı. Bal Tepeleri sakinleri büyük bir telaş içerisindedir çünkü her yıl gerçekleşen büyük tören zamanı gelip çatmıştır. Baş dedektif Sofi bu büyük günde şehir dışında olacağı için, tüm sorumluluğu yardımcısı Zıpır Dedektif’e verir. Şenlik arifesinde Bal Tepeleri’nin simgesi olan Altın Arı Kovanı çalınınca işler karışır. Çünkü inanışa göre kovanın bulunmaması durumunda şehirde türlü talihsizlikler yaşanacaktır. Bu durum üzerine Zıpır Dedektif ve ekibi, gizemli hırsızlığı çözmek ve Bal Tepeleri’ni korumak için zorlu bir mücadeleye girişirler.
Metin Kuru’nun yazıp yönettiği korku türündeki ‘Mühr-ü Musallat 2: Yasak Düğün’, haftanın tek yerli yapımı. Üç kuşak öncesinden ailesine musallat olmuş cin sebebiyle evlenmemesi gereken Nilgün, bu tip olayları hurafe olarak gördüğü için uyarıları dikkate almayıp evlenir ve hayatı birkaç gün içinde alt üst olur. Eski bir büyücü olan Cennet’in tavsiyesiyle ‘Kör Hoca’ lakaplı birinin duruma müdahale etmesine ikna olan Nilgün ve ailesi, gün geçtikçe kanlı sonuçlar doğuran mistik ve tehlikeli bir keşif yolculuğunun içinde kaybolmaktan kurtulamazlar. Merve Kurç, Nevzat Can Rüzgar, Ufuk Kaplan ve Nevin Efe oyuncu kadrosunu oluşturan isimler.
İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın! 
İyi seyirler herkese!


 

TARİHTE BU HAFTA
Altı yıl öncesine, 2017 yılına gidiyor, tarihte bu haftayı anımsıyoruz!

 

Vizyonda bu hafta (21 Temmuz 2017)
Üçü yerli, toplam on yeni filmin merhaba dediği yeni vizyon, farklı beğenilere sesleniyor. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın! İyi seyirler herkese.


BRIMSTONE
-Sapkın bir dünyada kadın olmak ve yeni dünyanın sakıncalı kurucuları-

Festivallerin tanıdık ismi, yaman Hollandalı yönetmen Martin Koolhoven’in yazıp yönettiği yapım, politik bir dram öncelikle! Gizem yüklü, gerilimli bir western olarak da bakılabilir, çok uluslu yapıma. Hollanda, Fransa, İngiltere, Almanya, ABD, Belçika ve İsveç ortak yapımının tamamı, Avrupa kıtasında çekilmiş. 
Eşi ve çocuklarıyla huzurlu bir hayat süren Liz, kasabaya gelen din adamıyla birlikte, acı dolu geçmişinin kâbuslarıyla yüzleşir. Hayal bile edilemeyecek, gözü dönmüş bir kötülük, Liz’in kapısını çalmıştır. Guy Pearce ve Dakota Fanning’in başrolleri üstlendikleri karanlık film, ABD’nin üzerine kurulduğu kavram ve değerlere uçan tekmeyle saldırırken, yeni dünyanın kurucu atalarının savunup, benimsedikleri temel değerleri de hunharca eleştirmekten geri kalmıyor. Bütün bu durum ve meselenin ötesinde, sapkın ve vahşi bir dünyada kadın olmak üzerine ciddi bir hikâye içeriyor orijinal adıyla ‘Brimstone’.
Kadınlığın gücü, dirayeti ve değişmez kaderi hakkında daha önce perdeye sıklıkla yansımayan cesarette ve gerçeklikte satırbaşları da yapıyor Koolhoven imzalı yapım. Venedik Film Festivali’nde ‘Altın Aslan’ için yarışmış politik öykü, zaman ve mekâna bağlı kalmaksızın, kadın olma durumu üzerinden, erkek egemen toplumsal düzenin sapkın, gözü dönmüş ve vahşi fotoğrafını çekmeyi ihmal etmiyor. Amerika’nın kurucu atalarını ve kurulduğu değerleri, soğukkanlı biçimde mercek altına alırken, Hristiyan ahlak ve öğretinin toplumsal görüş ve kabullenişine dair de ağır bir eleştiri getiriyor, son derece titiz yazılmış ve yönetilmiş film. Hollandalı usta aktris Carice van Houten, Kit Harington, Paul Anderson, William Houston ve gencecik yaşından beklenmedik bir olgunlukla oynayan belki de filmin en başarılı ismi Emilia Jones, oyuncu kadrosunun öne çıkan diğer isimlerini oluşturuyorlar.
Rogier Stoffers imzalı yetkin görüntü yönetimi ile artı değer kazanan yapım, başarılı atmosferiyle kalıcı bir filme dönüşüyor. Her bünyeye göre olmayan sert ve tavizsiz yapım, dünyayı doldurmuş kadın düşmanlığı özelinde de önem arz ediyor kuşkusuz. ABD’nin üzerine kurulduğu ‘ana’ değerlere yaklaşımı bakımından, akla; Paul Thomas Anderson’un 2007 tarihli başyapıtı ‘There Will Be Blood / Kan Dökülecek’ filmini getiren ‘Brimstone’, es geçilmemesi gereken ciddi, oturaklı, izleyicisini birçok disiplin ve mevzuya yönlendirecek içi dolu bir yapım. (3,5 / 5)

 
ZOMBİ EKSPRESİ
-Raylarda can pazarı ve insan halleri-

Oldukça ses getirmiş ve gişede yüz güldürmüş Güney Kore yapımı, bildik zombi hikâyelerine, insan hallerini ve unutulmaya yüz tutmuş insani değerleri eklemeyi ihmal etmeden, son derece sürükleyici bir korku-aksiyon sunuyor izleyiciye. 
Küçük kızını Seul’den Busan’a; eski eşinin yanına götürmek üzere trene binen iş adamı, zombi istilasıyla karşılaşır. Trendeki bir grup insan, zombiye dönüşmemek için kurulan can pazarında, müthiş bir mücadele vereceklerdir. Sıra dışı bir virüsten etkilenen insanlar, zombiye dönüşüp, bütün ülkeyi tehdit ederlerken, raylarda hızla ilerleyen bir trende canlarını kurtarmak için mücadele eden bir grup insanın öyküsü, heyecanlı anlar vaat ediyor. 
Yeon Sang-ho imzalı tür kırması, oldukça da duygusal! Kızını ihmal eden ve bütün değerlerini serbest piyasada bozdurmuş yozlaşmış iş adamı dahil, iyi, kötü, fedakar, zengin, yoksul, genç, yaşlı, bir grup farklı insanın hayatları ve birbirleri için verdikleri mücadele duygusal anlar içeriyor. Yüksek doz aksiyon ve gerilim, içi dolu bir dramla birleşmiş özetle. Anti kapitalist değiniler, doğayı yok eden hırslı insan, insani değerlerini yitirmiş olanlar buna karşılık, hayatın anlamının fedakârlık ve özveri olduğunu bilenler, son hız aksiyona, incecik bir duyarlılık ve gözyaşı ekliyorlar. Beyazperde ve TV ekranlarında; zombilerden geçilmeyen son yıllarda ‘insan’ olmanın ‘farkını’ vurgulayan ‘başka’ bir zombi filmi karşımızdaki. Gözyaşının yanında; adrenalin ve eğlence garanti! (3 / 5)


DÜNYADA BİR GECE
-Beş taksi, beş şehir, bir gece-

Her daim ‘iyi ki var’ dediğimiz Jim Jarmusch ustanın 1991 tarihli filmi, yaman devin beşinci uzun metrajı aynı zamanda. Fikri ve vicdanı hür, ‘bağımsız’ların babalarından Jarmusch, Los Angeles, New York, Paris, Roma ve Helsinki’de taksilerde geçen beş öykü anlatıyor. Tom Waits imzalı ‘özel’ müzik eşliğinde, insan ve varoluş durumları üzerine düşündürüyor bizi yine usta sinemacı. 
Melekler şehri Los Angeles’da, oyunculuk kariyerini, ‘birinin de taksi şoförü olması gerek’ diyerek reddeden kadın sürücünün öyküsünü izliyoruz. New York’ta geçen ikinci bölüm, göçmen bir sürücünün yabancı bir şehir ve kültürün içinde kaybolmasının hikâyesi. Üçüncü şehrimiz Paris. Bu kez görme özürlü bir kadın, Afrikalı bir şoförle; körlük ve yaşam üzerine derin bir sohbete giriyor. Roma’da geçen dördüncü hikâye, geveze bir şoförün ölümle sohbeti üzerine. Beşinci ve son öykü, kuzeyin kendine has şehirlerinden birinde, Finlandiya’nın başkenti Helsinki’de geçiyor. Karla kaplı Helsinki sokaklarında, sanayi işçileri, emekçiler yani; umutsuzluk, aşkın adaletsizliği ve yaşamla ölümün iç içe geçmişliği üzerine hasbıhal ediyorlar.
Bütün bölümlerin birer küçük başyapıt olduğu ama ‘Helsinki’ öyküsünün ayrı bir parladığı enfes yapımda; Gena Rowlands, Winona Ryder, Roberto Benigni, Armin Mueller-Stahl, Giancarlo Esposito, Rosie Perez, Béatrice Dalle gibi önemli isimler, Jarmusch’un ‘incelikli’ anlatısına omuz veriyorlar. Artık ezber ettiğimiz Jarmusch diyaloglarının, sıklıkla oluşturulamayan bir atmosferde geçit yaptığı sıcacık film, yürek ısıtırken düğer yandan da ince bir hüzünle dolduruyor yüreği. Yalnızlık, adaletsizlik, çaresizlik, ümit, sosyokültürel farklılıklar, hayatın anlamı, ölüm ve yaşamın birlikteliği, insan denen tuhaf varlık ve varoluş üzerine içi dolu tespitler. Yıllar öncesinden çıkagelen sürpriz, Jarmusch mucizesiyle tanışmamış ‘meraklı’ genç izleyici için özellikle bir mecburiyet. Yeniden izlemekse, unutulmamış müthiş bir lezzeti damakta tekrar hissetmek gibi. (4,5 / 5)
  
Yılın belki de en fazla merakla beklenen filmlerinden olan Christopher Nolan imzalı tarihi savaş dramı ‘Dunkirk’, Amerikalı bir çiftin Tayland seyahatlerinde yaşadıkları ürkütücü olayları izleyeceğimiz ‘Ghost House / Ruhlar Evi’ adlı korku, Guillaume Canet’in yönettiği ve kendini oynadığı muzip komedi ‘Rock’n Roll’, ikinci kez vizyon gören Rus animasyonu ‘Masha i Medved / Maşa ile Koca Ayı’ ile birlikte üç yerli yapım; komedi türündeki ‘Kiki ile Miki Alatura’ ve iki korku-gerilim örneği, ‘Bezm-i Ezel’ ile ‘Saklambaç: Ölüm Oyunu’, haftanın notlarımız arasında yer alamayan diğer yenileri. Tekrar iyi seyirler herkese. 
MURAT ERŞAHİN



Diğer Yazılar