Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

21 ARALIK 2018

20 Aralık 2018 Perşembe 18:50
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Dördü yerli, toplam on bir yeni filmin vizyon gördüğü ‘kalabalık’ yeni hafta, hemen her türü içeriyor dolayısıyla. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın! İyi seyirler herkese.


SOĞUK SAVAŞ

-Var işte, aşk var!-

Cannes’de ‘En İyi Yönetmen’, Avrupa Film Ödülleri’nde ‘En İyi Film’ ve ‘En İyi Yönetmen’ dahil beş ödül, toplamda şimdiye dek yirmi ödül kazanan Pawel Pawlikowski dramı, bizi aşkın varlığına ve dünyanın ne denli zalim bir yer olduğuna ikna ediyor! Pawlikowski’nin yazıp yönettiği romantik ve yürek söken dram, 1950’li yılların kıta Avrupa’sında geçiyor. Netameli soğuk savaş atmosferinde, Polonya, Berlin, Yugoslavya ve Paris’in, belki de dünyanın imkansız zamanlarında geçen imkansız bir aşk öyküsü.

İkinci Dünya Savaşı’ndan her bakımdan harabe olarak çıkan Polonya’da halk türküleri söylerken karşılaşırlar kadınla adam! Zula ile Wiktor! Farklı geçmişleri vardır. Farklı politik görüşleri, farklı karakterleri. Fakat tutkulu bir aşkla aniden bağlanırlar birbirlerine… ‘En İyi Yabancı Film Oscar’ı dahil, yetmiş farklı ödül kazanmış “İda” ile izleyicisini ‘harap eden’ Pawlikowski, yine yapıyor yapacağını! Savaşın külleri üzerinde bir aşk hikayesi. Zamanda sıçrayarak ilerleyen öykü, melankoliye bulanmış atmosferi, olanca sadeliği ve siyah beyazın görkemine erişmiş sapasağlam biçimiyle birbirinden vazgeçmeleri mümkün olmayan iki aşığın tutkusunu kazıyor zihinlere. İki başrol oyuncusu; Joanna Kulig ve Tomasz Kot, neredeyse imkansızı başararak, perdeden koltuğa geçiriyorlar yaşadıkları duyguyu! Müziği de unutmamak gerek. Caz ve şansonların yanında, Polonya halk türküleri. Şarkılar ve aranjmanlar Mazowsze ile avangart besteci ve piyanist Marcin Masecki imzası taşıyor. Kapanış jeneriklerinde Glenn Gould’un eşsiz yorumuyla yüreğe son darbeyi indiren Bach’ın ‘Goldberg Varyasyonları’na dikkat!

Uyar’ın büyülü dizeleri final sanki… “Dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç”. Günümüzün hissiz, sözde ‘rasyonel’, donuk, hırslı, bencil, çıkarcı, yapayalnız, ukala ve kötücül dünyasında, içinizde ne kalmışsa onunla yetineceğiniz bir film çekmiş Pawlikowski. İçinizde aşk varsa etkileşim çok kolay. Sevgisiz ve anısız olanların hoşlanacağı bir dünya kurmamış yönetmen. Bu yüzden herkese göre değil! Az ve öz kalanlara sesleniyor. (5 / 5)


BUMBLEBEE

-Transformers’lardan Bumblebee!-

80’li yılların pek popüler çizgi roman ve çizgi film serisi ‘Transformers’ın çok sevilen karakteri Bumblebee’yi odağına alıyor bilimkurgu macera. 1987 yılındayız. Wolkswagen’a transform edilmiş autobot, sevimli sarı Bumblebee kaçak durumda! Kaliforniya’da, küçük bir sahil kasabasında bulunan hurdalığa sığınmış kahramanımızı, Charlie Watson adında on sekiz yaşına girmek üzere olan ve varoluş sorunlarıyla boğuşan bir genç buluyor. Charlie, garajındaki arabanın sıradan bir Wolkswagen olmadığını anladığında, çoktan başlamış oluyor sürükleyici macera.

Animasyon departmanının parlak ismi, 2016 tarihli ‘Kubo and the Two Strings / Kubo ve Sihirli Telleri’ni yönetmiş olan Travis Knight’ın yönetmenlik koltuğunda oturduğu sevimli avanürde, kahraman autobot’umuzu Dylan O’Brien seslendirirken, ‘Charlie’ rolünde Hailee Steinfeld’i izliyoruz. John Cena, John Ortiz ve Jorge Lendeborg Jr., kadronun öne çıkan diğer isimleri oluyorlar.

İçeriği ve sınırları belli olan hikaye, teknik açıdan üst düzey bir çalışma içeriyor. İzleyicisini 80’li yılların atmosferine götürmede de başarılı film! Özellikle 80’li yılların ikonlarına sunduğu saygıyla dikkat çeken bilimkurgu macera, türün 80’lerdeki beyazperde örneklerini düşürüyor zihne. Mesela, 1983 yapımı John Badham filmi ‘WarGames / Savaş Oyunları’ şahsım adına geçmişten gelip, bir süre benle kaldı. Onunla beraber bütün eskiler. Ölülerim, dostlarım, anılarım… Bumblebee, ‘The Smiths’ rüzgarını oldukça iyi estirdi örneğin! (3,5 / 5)


AŞKIN ALGORİTMASI

-Sentetik film-

Aynı türe dahil edebileceğimiz ‘Equals / Aşk Uğruna’ adlı filmiyle anımsayacağınız Drake Doremus’un yazıp yönettiği ‘Zoe’, yine bir romantik bilimkurgu. Yakın gelecekteyiz. Sınırlara hükmeden teknoloji ve algoritma hesapları, romantizmi de bir bilim dalı haline getirmiştir adeta! Bilgisayar simülasyonları, eşlerin uyumunu hesaplamakta, dizayn edilmiş yapay zekalı sentetik eşler, insanlara gerçek aşkta aradıklarını bulmak için fırsatlar sunmaktadır! İdeal Android işler tasarlayan şirkette çalışan Cole ve Zoe de, aralarındaki profesyonel iş ilişkisini, romantik bir boyuta taşıdıklarında, Zoe, farklı bir gerçekle yüzleşir.

Başrollerde Ewan McGregor ile Léa Seydoux’un yer aldığı yapımda, Theo James, Rashida Jones, Christina Aquilera ve Miranda Otto da rol alıyorlar. McGregor ve Seydoux, kendilerini öyküye verememiş gibiler. İknada zorluk yaşayan, kendi tuzağına düşmüş, yavan bir hikaye duruyor perdede. Bir ölçüde tutucu da! Hissettiremediklerini, içselleştirmiş olduğumuzu tahmin etmesi, odakta yer alan algoritma hesabının yanlış olduğunu da kanıtlıyor bir nebze! Soundtrack, filmin en güçlü yanı. (2,5 / 5)


GARANTİLİ ÖLÜM (YOKSA PARAN İADE)

-İtinayla öldürülür!-

Tom Edmunds yazıp yönettiği ilk uzun metrajında, genele yayamasa da; bazı anları incelikli olabilmeyi başarmış bir kara film çıkarmış ortaya. Dokuz kez intihar girişiminde bulunup, başarıya ulaşamamış yazar adayı William, bir gece profesyonel bir katilden aldığı kartvizitle yeniden umutlanır! Orta yaşı çoktan geride bırakmış, emekliliği yakın gözüken kiralık katille kendisini öldürmesi için anlaşan genç adam, hiç hesapta yokken ‘aşkla’ tanıştığında; bu önüne geçilmez ölümcül isteğin azaldığını fark edecektir.

Galli aktör Aneurin Barnard ve usta aktör Tom Wilkinson’un başlıca rolleri üstlendiği yapında, bir diğer usta isim Christopher Eccleston, İskoç aktris Freya Mavor, Velibor Topic ve bir diğer emektar İngiliz Marion Bailey de rol alıyorlar. En iyi yanı, oyuncu kadrosu olan film, sarkmalara, yön değiştirmelere ve dağılmalara karşın, izletiyor kendini finale dek! Emektar kiralık katil ve sevgili eşinin ev içi halleri, İngiltere yapımının tepe noktasını oluşturuyor. (2,5 / 5)


Mischa Barton ve Tara Reid’in rol aldıkları korku-gerilim ‘Ouija House / Ruh Çağırma Seansı’, başrolünü Jennifer Lopez’in üstlendiği romantik komedi ‘Second Act / Hayatım Yalan’, Çin yapımı animasyon ‘Boonie Bears: The Big Shrink / Ayı Kardeşler: Eyvah Ayılar Küçüldü!’ ile birlikte dört yerli yapım; başrollerini Meriç Aral ile Çağlar Ertuğrul’un paylaştıkları duygusal dram ‘Yanımda Kal’, M. Bilgehan Karaca’nın yönettiği aksiyon da içeren dram ‘Kurtlar ve Çakallar’, yönetmen koltuğunda Battal Karslıoğlu’nun oturduğu gizem yüklü korku-gerilim ‘Zerk’ ve Melih Selçuk’u başrolde izleyeceğimiz Cafer Özgül imzalı ‘Sükut Evi’, haftanın notlarımız arasında yer alamayan diğer yenileri. Tekrar iyi seyirler herkese! MURAT ERŞAHİN



Diğer Yazılar