Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

20 EYLÜL 2013

19 Eylül 2013 Perşembe 21:00
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Yeni haftanın beraberinde getirdiği film sayısı yedi. 20. Adana Altın Koza Film Festivali’nde olduğum için yalnızca iki filmin basın gösterimine katılabildim. Sanırım haftanın önemli filmleri arasındalar ikisi de. Yerli dram ‘Meryem’ ile Ron Howard imzalı ‘Zafere Hücum / Rush’. Talihsiz prensesi Naomi Watts’ın canlandırdığı biyografik dram ‘Diana’, Sivas katliamı üzerine Soner Yalçın imzalı ‘Menekşe’den Önce’, gerilimli macera ‘Alex Cross’, Alman yapımı komedi macaera ‘Vampir Kızkardeşler / Die Vampir Schwestern’ ve Güney Amerika’dan, Peru’dan gelen animasyon ‘Minik Kahramanlar Macera Peşinde / Los Ilusionautas’ zengin programa sahip haftanın, izleme şansı bulamadığımız diğer filmleri. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insana sıkı sıkıya sarılmayı asla ihmal etmeyin. Herkese iyi seyirler!

MERYEM
İlk sinema filmi ‘Mommo’ ile yürek yaralayan ve dikkat çeken Atalay Taşdiken, ikinci uzun metrajında, yine dokusunu gayet iyi bildiği mekanda, kırsalda geçen bir öykü anlatmış. Kocasını henüz tanımadan apar topar evlendirilmiş genç Meryem. Evlendikten henüz altı gün sonra karısını, baba evinde boynu bükük bırakıp, büyük şehre, İstanbul’a giden ve ardında bıraktıklarını mutlak bir unutuşa hapseden adam. Genç, güzel, çaresiz, garip, yalnız, onurlu Meryem’in geleneklere mahkum edilen kaderi ve Anadolu’nun kanayan yaralarından biri. İnsan sefaleti işin özünde genç kızın yaşadıkları. Finalde heba edilen, harcanan, katledilen bir hayat karşısında, çaresiz ve acıyla dolu kala kalıyorsunuz koltuğunuzda. Düz bir sinemaya ve öyküsünün malum sınırlarına hapsolsa da, duygusu yüksek ‘hakiki’ filmin. Aynı ‘Mommo’ gibi, yönetmenin çevresinde tanık olduğu yaşanmışlıklardan oluşmuş ‘Meryem’. Hikayenin karanlık yanı, elem dolu, değişmesi güç bir toplumsal gerçeği işaretliyor. Başrolü üstlenen Zeynep Çamcı gayet iyi. Kayıpeder rolünde izlediğimiz yılların aktörü Mustafa Uzunyılmaz ve Meryem’e aşık, sorunlu genci oynayan İsmail Hacıoğlu da oldukça güçlü performanslar sergilemişler. Film müziğinin uluslararası isimlerinden besteci ve aranjör Youki Yamamoto, Anadolu’nun bir başına, izole ve unutulmuş ürkekliğinde, verdiği destekle, alçak sesli bir güç katmış filme. İçten, duygusal hikayesiyle sömürüden uzak kalmayı başarmış fakat ‘daha büyüleyici bir sineması olsaydı keşke’ diye düşündüren filmin ardından, şehirde geçen bir öykü bekliyor yürek şimdi Atalay Taşdiken’den. (2,5 / 5)

ZAFERE HÜCUM
Sadece bir spor filmi, ya da bazılarının müptelası olduğu Formula 1 heyecanı değil, dokümanterden beslenen müthiş bir sinema şöleni usta isim Ron Howard imzalı yapım. Biyografik dram, 70’li yılların efsane F1 pilotu Avusturyalı Niki Lauda ve en büyük rakibi İngiliz James Hunt’ın rekabeti üzerinden, sporun doğası dahil, birçok önemli mevzuya değiniyor. Ferrari ve Mc Laren rekabeti, spor ahlakı, dostluk, düşmanlık, en kapitalist, vahşi ve acımasız kuralların işlediği F1 dünyası, para, hızlı yaşam, nerede duracağını bilmek ve bizi biz yapan seçimlerimiz. Bir profesyonel ile serseri şövalyenin ölümüne rekabeti. Bazen en büyük düşmanımız, kurtarıcımız olabilir diyen film, Formula 1’in altın çağı olan 70’li yılların rekabetini belgesel görüntülerden yararlanarak can alıcı bir senaryoda işlemiş. Disiplinli, titiz ve mükemmeliyetçi Avusturyalı pilot ile her gününü son günü gibi yaşayan yetenekli, yakışıklı, sorumsuz ve son derece serseri İngiliz rakibi arasındaki mücadele, yarışın doğasını da yansıtır öte yandan. Hızın yanında psikolojik ve fiziksel dayanıklılığın önem kazandığı yarışta, hatalar olduğu kadar hayat veya ölüm üzerine verilecek anlık kararlar da önemlidir. Ayrton Senna ve Alain Prost rekabetinin, bir önceki kuşaktan başka bir örneği. Lauda’yı artuık usta olarak gösterebileceğimiz Daniel Brühl canlandırırken, uçarı İngiliz Hunt’a, karizmatik ve yakışıklı aktör Chris Hemsworth hayat vermiş. Olivia Wilde ve Alenandra Maria Lara ise, yarışçıların eşleri rolündeler. Dönemin atmosferini başarıyla yansıtan Ron Howard filmi, 70’lerin sosyal, sportif ve kültürel ‘in’lerini de serpiştirmiş öyküsüne. Oscar’ların favorilerinden biri olduğunu bağırıyor film. Gayet başarılı. (4 / 5)
MURAT ERŞAHİN



Diğer Yazılar