17 OCAK 2020
Üç yerli yapım olmak üzere, toplam sekiz yeni film merhaba diyor yeni haftada. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın! İyi seyirler herkese.
DOLITTLE
-Bütün canlıların doktoru olmak!-
Kendisi gibi bir canlı dostu ve maceracı olan çok sevdiği eşi Lily’nin ölümünden sonra dillerini öğrenip karşılıklı anlaşabildiği hayvan dostlarıyla inzivaya çekilen veteriner Dr. John Dolittle, Kraliçe Victoria’nın amansız bir rahatsızlığa yakalanmasının akabinde, duruma deva bulmak adına, kendisini sarayda bulur. Kraliçe Victoria İngiltere’sinin ünlü tıp ve bilim adamı, veterineri ve maceraperesti olan eksantrik kişilik Dr. John Dolittle, teşhisi sonucu zehirlenmiş genç kraliçenin panzehrini bulmak için hayvan dostları ve genç çırağıyla birlikte gizemli bir adaya doğru yola çıkar.
İngiliz yazar Hugh Lofting (1886-1947) tarafından, çocuklar için, Birinci Dünya Savaşı’nın başında, ateş ve yıkım dolu günlerinde, 1920 yılında yaratılan ‘Dr. Dolittle’ karakteri, beyazperdeye ilk olarak 1967 yılında uyarlandı. ‘En İyi Orijinal Şarkı’ ve ‘En İyi Özel Efekt’ dallarında iki Oscar kazanan fantastik komedi macerayı Richard Fleischer yönetmiş, ‘Dr. Dolittle’ karakterini ise usta aktör Rex Harrison canlandırmıştı. Ardından 1998’de karakteri Eddie Murphy’nin canlandırdığı ‘Dr. Dolittle’, 2001’de devam filmi olan ‘Dr. Dolittle 2’ ve nihayet 2006’da bir video filmi olarak çekilen ve Dr. Dolittle karakterinde Kyla Pratt’ı izlediğimiz film çıkagelmişti.
Yeni uyarlamanın yönetmen koltuğunda, 2001’de ‘Traffic’ ile ‘En İyi Uyarlama Senaryo’ dalında Oscar kazanmış ve 2005’de bu kez ‘Syriana’ ile ‘En İyi Orijinal Senaryo’ dalında aday olmuş ünlü senarist ve yönetmen Stephen Gaggan oturuyor. Hayvanlarla konuşan efsane doktorumuz Dr. Dolittle rolünde ise bir başka efsane; Robert Downey Jr.’u izliyoruz. Usta aktör hemen her performansında olduğu gibi yine bir parça ‘seçkin’ kıvamda canlandırıyor karakteri fakat Victoria dönemi İngiltere’sinde olduğumuz için iyi de gidiyor bu ince ayrıntı. Michael Sheen, Antonio Banderas, Jessie Buckley ve Jim Broadbent’e, doktorun sevimli hayvan dostlarını ‘konuşan’ sesleriyle; Ralph Fiennes, Emma Thompson, Marion Cotillard Rami Malek, Octavia Spencer, Selena Gomez ve Tom Holland gibi usta ve yıldız isimler eşlik ediyorlar.
Yaşadığımız gezegende sadece biz insanların olmadığını, hayvan dostlarımızla aramızda en ufak bir fark bulunmadığını, hatta onların bizden daha vicdanlı ve medeni olduğunu; şenlikli ve bilimsel bir avantür atmosferinde öykülüyor sevimli ve sıcacık film. Guillermo del Toro’nun gözü olarak bilinen, 2006 yapımı ‘El laberinto del fauno / Pan’ın Labirenti’ ile ‘En İyi Görüntü Yönetmeni’ Oscar’ını elde eden Meksikalı görüntü yönetmeni Guillermo Navarro’nun müthiş kamerası, birinci sınıf yapım tasarımı ve sanat yönetimi, bir başka usta isim, dört kez Oscar adayı olmuş, Danny Elfman imzalı orijinal müzik çalışmasıyla son derece şık ve titiz bir yapım duruyor perdede.
Hangi yaşta olursanız olun, içinizdeki çocuğu yok etmediyseniz ve bu güzel gezegende, bütün canlılarla birlikte; eşitçe, dostça, kardeşçe yaşanabileceğine halen ümidiniz varsa; kaçırmayın Doktor Dolittle ve sevimli dostlarının neşeli macerasını. İçinde salt iyilik olan masallardan biri. En önemlisi de şu; onlarla konuştuğu için sadece hayvanların değil, insanlığın da böyle bir doktora ihtiyacı var! (3,5 / 5)
BEDENİMİ KAYBETTİM
-Hükümsüzdür!-
Paris’te bir laboratuvardan kaçan kesik el, bedenini aramaktadır! Bedeninden kopmuş yapayalnız bir eldir o ve kozmopolit Paris sokakları, küçük bir el için çok çetindir. Kütüphaneci Gabrielle ile motorla pizza dağıtan Naoufel’in kırık aşk hikâyesinin düğüm noktası da bu kesik eldir zira.
Jean-Pierre Jeunet’in ‘Amelie’sinin senaristi Guillaume Laurant’ın romanından uyarlanan animasyon, Jérémy Clapin tarafından yönetilmiş. İlk uzun metraj animasyonunu imzalayan Clapin, aynı zamanda senaryo ve diyalog ortağı. İlk filmlere verilen prestijli ‘Altın Kamera,’ ödülüne aday olduğu Cannes’de ‘Eleştirmenler Haftası Büyük Ödülü’nü kazanan duygusal hikâye, dokunaklı bir aşk, kimlik ve rastlantılar öyküsü öte yandan. Katıldığı festivallerde kırk üç adaylık elde eden film, on yedi ödül elde etmeyi başarmıştı. Orijinal adı ‘J’ai perdu mon corps’ olan Fransız yapımının ‘En İyi Animasyon’ dalında Oscar adayı olduğunu eklemeyi de unutmayalım.
Yedi yıllık bir yapım süreci geçiren, biçimi sağlam animasyonun orijinal müziği de akılda kalıcı. Anılar, kader, zihin, mücadele, varoluş acısı, romantizm, gündelik işleyişin umarsız hali, yalnızlık hissi, hayat ve ötesi… Fantastik özlü Fransız yapımı animasyon, yürekte belirli bir sızı bırakmayı başarıyor. Modern ve melankolik bir şehir masalı duruyor perdede. (3,5 / 5)
Ünlü Japon yönetmen Hirokazu Koreeda’nın Venedik’te Altın Aslan adayı olduğu; başrollerini Catherine Deneuve, Juliette Binoche ve Ethan Hawke’nin paylaştıkları, Fransa-Japonya ortak yapımı dram ‘La vérité / Saklı Gerçekler’, Will Becher ve Richard Phelan imzalı Kuzular Firarda’nın devam hikâyesi olan, stop-motion animasyon ‘A Shaun the Sheep Movie: Farmageddon / Kuzular Firarda: Uzay Parkı’, Kuzeyden, Norveç’ten çıkagelen haftanın bir diğer animasyonu ‘Månelyst i Flåklypa / Kirpi ve Saksağan: Sevimli Uzay Kahramanları’ ile birlikte üç yerli yapım; Kadir Genç ile Volkan Adıyaman’ın birlikte yazıp yönettikleri gerilim türündeki ‘İstasyon’, yönetmen koltuğunda Kamil Aydın’ın oturduğu tarihi aksiyon ‘Türkler Geliyor: Adaletin Kılıcı’ ve Cem Yılmaz imzalı devam filmi olan ‘Karakomik Filmler 2’, haftanın notlarımız arasında yer alamayan diğer yenileri. Tekrar herkese iyi seyirler. MURAT ERŞAHİN