13 MART 2020
Biri yerli yapım olmak üzere, yeni hafta toplam altı filme ev sahipliği yapıyor. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın! İyi seyirler herkese.
MÜRİT
-Kör inanç-
Avusturyalı ikili Severin Fiala ve Veronika Franz’ı psikolojik derinliklerimizle oynayan etkili bir korku-gerilim olan 2014 tarihli ‘Ich Seh ich seh / Ölümcül Oyun’la tanımıştık! Yazıp yönettikleri ilk uzun metraj kurmacalarının odağında, on yaşını süren ikizler Elias ile Lukas vardı. Sıcak bir yaz günü, gözlerden uzak, ıssız bir inziva mekânındaki şık evlerinde annelerini beklemektediydiler. Estetik ameliyattan dönen bandajlı kadının anneleri olmadığını düşünen ikizler, yaşadıkları şüpheyi, uç noktalara taşıyorlardı!
Fiala ve Franz, ikinci uzun metrajlarında, korku-gerilim orjinli bir dramla karşımıza çıkıyorlar bu kez! Senaryoda ikiliye eşlik eden isimse Segio Casci. İlk filmdeki sıcak yaz günü, buz gibi bir kışa evrilmiş. İzole evimiz ise aynı… Evlenmek üzere olduğu adamın iki çocuğuyla birlikte, karlarla kaplı ıssız ve boş arazide bulunan aile evine Noel tatili için gelmeyi kabul eden Grace, acılı geçmişini geride bıraktığını düşünmektedir. Yakın zamanda anneleri intihar eden ve Grace’i bu trajik ölümden sorumlu gören çocuklar Aidan ve Mia ise, genç kadınla uzlaşmaya niyetli değildirler. Kar, buz ve ıssızlığın ortasındaki izole evde garip ve ürkütücü olaylar meydana gelmeye başlar.
Yorgos Lanthimos filmlerinin gözü olan Yunanistanlı görüntü yönetmeni Thimios Bakatakis’in yetkin kamerasıyla gerçekten ürpertici bir atmosfer yakalamış film. Çoğu tek mekânda geçen, yapım tasarımı ‘sağlam’ gizemli öykü, işin aslı korku-gerilimden öte, derin bir dram içeriyor. Bağnaz bir inançla körü körüne inanmış ve hayatlarını liderlerinin sözüyle feda etmiş tarikat üyelerinin geride bıraktıkları ‘mirasçının’ tetiklenen geçmişi ve hemen her yaşı etkileyen tutuculuk… Hikâye, tamamen öngürülebilen, tahmini zor olmayan durumlar içerse de, filmin ilerleyen anlarında, aslında arka planda yatanın, asıl üzerinde durulan ‘mesele’ olduğunu fark edecek izleyici. (3 / 5)
BLOODSHOT: DURDURULAMAZ GÜÇ
-Gerçeğin peşinde-
Kevin VanHook, Bob Layton ve Don Perlin imzalı çok satan popüler çizgi romandan perdeye uyarlanan bilimkurgu aksiyonu, görsel efekt departmanından yönetmen koltuğuna geçen Dave Wilson yönetiyor. Wilson’un ilk uzun metrajının senaryosu ise Eric Heisserer ve Jeff Wadlow tarafından kaleme alınmış. Çizgi roman meraklılarının gayet ‘sıkı’ buldukları kahraman, beyazperdedeki zayıf öyküde harcanıp gitmiş. Aksiyon yıldızlarından Vin Diesel’in öldürülen asker ‘Ray Garrison’ ve hayata döndürülmüş haliyle ‘Bloodshot’ olarak karşımıza çıktığı ABD-Çin ortak yapımında ‘kaslarıyla gösteriş yapan yıldıza’, Guy Pearce, Toby Kebbell, Eiza González, Sam Heughan ve Talulah Riley eşlik ediyorlar.
Bir tuzak sonucu tanımadığı kişiler tarafından öldürülen gözü pek asker Ray Garrison, nanoteknolojik yenilikleri üzerinde uygulayan bilim insanlarından oluşan gizli bir şirket tarafından hayata döndürülür. Damarlarında kan yerine gezinen teknolojik ordu ile kendini aldığı ağır yaralara rağmen anında iyileştiren, durdurulması neredeyse imkânsız bir güçtür artık yeni adıyla Bloodshot!
İntikam, sanal gerçekler, nanoteknoloji ve yok etmeye programlanmış bir savaşçı... Öyküsü gayet yüzeysel olan ve son derece gelişkin görsel efektlerin desteğiyle ayakta duran yapım, orijinal grafik eserin meraklıları ve Van Diesel fanatikleri tarafından ilgi görebilir. Duruşu hoş ama içi boş, gürültülü bir karambol. (2 / 5)
İLK AŞK
-Vur, kır, parçala-
Korku-gerilime, aksiyon, hafif de mizah katan hınzır Japon sinemacı Takashi Miike, altmış ikinci uzun metraj kurmacasında, tanıdık sularda yüzüyor yüzmesine fakat yönetmenin etki alanını bir hayli daralttığı hissiyatı uyanıyor bünyede! Tek bir gecede geçiyor, prömiyerini Toronto Film Festivali’nde yapan ‘haşin’ öykü. Ölümcül bir hastalığa yakalandığı söylenen genç boksör ile bir bakışta aşık olduğu telekız, Tokyo’nun yer altı dünyasının da iştirakiyle, hareketli ve ölümcül bir gece geçirirler! Kazandığı zaferlere ‘sevinmeyen’ donuk boksör, sevgiye aç masum kız, Japonya’daki geleneksel suç grubu üyelerine verilen ismiyle bir Yakuza üyesi, tek kollu kiralık katil, yozlaşmış polisler, suikastçı bir kadın, uyuşturucu peşinde koşan kanun dışı adamlar ve cehennemi andıran bir gece…
Masataka Kubota, Sakurako Konishi, kan ve gövde ilişkisinin prim yaptığı Miike filminde, sağ kalmak için ‘aşkı’ seçen iki genci canlandırıyorlar. ‘Sadece aşıkların hayatta kaldığı’ Miike gösterisi, usta yönetmenin tanıdık ‘sıkı’ filmlerinden, içerdiği ‘aynılık ve sıradanlıkla’ ayrılıyor. Bildik numaralar, gövdeden ayrılan kafalar, yerine oturmayan ‘durumlar’ ve kakofoni içeren şiddet maketi, grafik tarzda olsa da, büyük resme sinmiş yavanlık ve boşluğun da etkisiyle, elde değil, perdedeki aşktan da soğutuyor insanı. Animasyon bölümü ise ‘pulp’ projenin ‘açık ara’ en iyi kısmını oluşturuyor. Türün ve yönetmenin hayranları için ilginç olabilir. (2,5 / 5)
Claudia Myers’ın yazıp yönettiği fantastik öğeler içeren romantik dram ‘Above the Shadows / Gölgelerin Aşkı’, Yann Arthus-Bertrand ile Anastasia Mikova’nın yönettiği belgesel ‘Woman / Kadın’ ve Gökhan Arı imzalı yerli korku filmi ‘Araf 4: Meryem’, haftanın notlarımız arasında yer alamayan diğer yenileri. Tekrar iyi seyirler herkese. MURAT ERŞAHİN