Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

06 MAYIS 2016

05 Mayıs 2016 Perşembe 22:36
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Altısı yerli yapım olmak üzere, toplam on yeni filmle merhaba diyor yeni hafta. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın! Herkese iyi seyirler.

SONSUZLUK TEORİSİ
Günümüzde matematiğin Newton’u olarak gösterilen Hindistanlı matematikçi Srinivasa Ramanujan’ın gerçek öyküsü. 1887-1920 yılları arasında yaşamış ve gencecik yaşta hayata veda eden dahi matematikçi Ramanujan, ülkesinin zorlu koşullarında, eğitim görmeden, sezgileriyle çözülemeyen matematik problemleri üzerinde çalışmaktadır. Bir yandan da once olanaksızlık içinde, hayat mücadelesi veren genç adam, İngiltere’ye, Cambridge Üniversitesi’ne, varlığını duyuran ve çalışmalarını içeren bir mektup gönderir ve kendini prestijli üniversitenin davetlisi olarak Birleşik Krallıkta bulur. Okulun bölüm başkanı, efsane matematikçilerden G.H. Hardy ve J.E. Littlewood’un himayesindeki genç adam, matematik teori ve kuramlarının önde gelen isimlerinden biri olacağı kısa süreçte, en çok geride bıraktığı eşini özleyecektir. Robert Kanigel’in aynı adlı eserinden uyarlanan biyografik dramı, Matt Brown yönetmiş. Başrollede; Jeremy Irons’a eşlik eden isimse, ‘Ramanujan’ rolünü üstlenen Dev Patel. Toby Jones, Jeremy Northam ve Stephen Fry, kadronun diğer usta aktörleri. Britanyalı ünlü filozof, matematikçi, tarihçi, toplumsal eleştirmen, dilbilimci ve yazar Bertrand Russell, biyografide yer alan efsane isimlerden biri. Sezgiler ve ispatlar arasında, matematik ve bilimin ne olduğuna içeriden bakan başarılı biyografi, yüzyılımızın pek bilinmeyen bir dehasının gerçek ve hüzünlü öyküsü öte yandan. (3,5 / 5)

KAPTAN AMERİKA: KAHRAMANLARIN SAVAŞI
Jack Kirby ve Joe Simon tarafından yaratılan Marvel’in ünlü çizgi roman kahramanı ‘Kaptan Amerika’, sadece okunmak için değil, beyazperde ve televizyon için de her zaman çok cazip bir karakter olmuştur. 1944’te, 1979’da, 1990’da çeşitli uyarlamaları yansımıştır perdeye ve TV’ye. 1941’de okuyucuyla buluşan çizgi roman, kimileri tarafından; ‘Amerikan milliyetçiliğinin tayt giymiş hali’ olarak da gösterilir. İkinci dünya savaşı sırasında Nazilere karşı savaşan Marvel kahramanı, Amerikan bayrağından ödünç aldığı kostümü ve vibranyum elementinden yapılmış kalkanıyla meydan okur düşmanlarına. Kahramanın 2011 tarihli beyazperde uyarlaması; ‘İlk Yenilmez: Kaptan Amerika’ adını taşıyordu. Joe Johnston imzalı aksiyonu bol macera filmi, diğer süper kahramanlar gibi fazla insanüstü özellikleri olmasa da, müthiş bir kararlılık ve cesarete sahip farklı bir kahramanı çıkarıyordu yeni neslin karşısına. İkinci film için üç yıl bekledik ve Marvel’in ünlü kahramanı, ‘Kaptan Amerika: Kıs Askeri’ adlı 2014 tarihli yeni macerasıyla yansıdı perdeye. Filmin yönetmen koltuğunda ise, TV filmleri ve dizilerinden, beyazperdeye transfer olan iki kardeşe rastlıyorduk; Joe ve Anthony Russo’ya… Russo kardeşler, sihirli bir dokunuşla, ilk filmde bıraktığımız ‘Kaptan Amerika’yı bambaşka bir kahramana ve filmi de bambaşka bir hale dönüştürmüşlerdi. Militarist ve milliyetçi bakış, törpülenmiş ve senaryo, oldukça özenle kaleme alınmış. Güncel değiniler dikkat çekiciydi. Hatta aksiyon anlamında, son yıllarda perdede izlediğimiz en sıkı ve doyurucu çalışmalardan biri duruyor karşımızda! Üçüncü filmi yine Russo kardeşler imzalamış. ‘Kaptan Amerika: Kahramanların Savaşı’, Steven Rogers’i namı diğer Kaptan Amerika’yı, ‘Yenilmez’lerin yenilenmiş ekibinin lideri konumuna oturtuyor. Yenilmezler’in karıştığı bir olay, kargaşa ve kaza sonucu can kaybı ile sonuçlanınca, egemen politik güçler daima insanlığın yanında yer alan süper kahramanların bir otorite tarafından baskı altına alınmasını isterler. Bu durum, ‘Yenilmezler´in fikir ayrılığına düşerek iki gruba ayrılmasına neden olur. Bir grubun başını Steve Rogers çekerken, diğer tarafta ise Iron Man olarak bilinen Tony Stark vardır. Ta ki, kötücül Zemo’nun intikam planı devreye girene dek. Kaptan Amerika, Iron Man, Black Widow, Spider-Man, Falcon, Kış Askeri, War Machine, Hawkeye, Black Panther, Scarlet Witch, Ant-Man. Yenilmezler, Marvel’in, DC Comics’in Justice League’ne direkt cevabı niteliğinde. Superman ve Batman’in öyküsü, Marvel kahramanlarından Kaptan Amerika ve Iron Man çekişmesinde vücut bulmuş. O denli aynı ki her şey, bir ara kahramanların karışma riski doğuyor zihinde. Kapitalist endüstrinin ve Hollywood’un önemli karakterleri, kasaları doldurmayı sürdürüyorlar özetle. Üçüncü film ne denli iyi çekilmiş olsa da, kremalı bir süper kahraman çorbası özünde! Bu evrene çok aşina değilseniz ve artık yeni yetme de değilseniz pek bir eğlencesi olmuyor aksiyonu yerinde bilimkurgu türlüsünün. (2,5 / 5)

ÇÖL KRALİÇESİ
Usta sinemacı Werner Herzog imzalı tarihi ve biyografik dram, Berlin’de ‘Altın Ayı’ için yarışmıştı. Yapım, gezgin, yazar, araştırmacı, arkeolog, aynı zamanda yirminci yüzyılın sonunda, Büyük Britanya İmparatorluğu’nun önemli bir siyasi figürü olan Gertrude Bell’in yaşamını taşıyor perdeye. Bilinen ve bilinmeyen yönleriyle güçlü ve dirayetli bir kadının biyografisi. İngiltere’nin dışındaki yaşamı merak eden Gertrude’un, Tahran’da başlayan yolculuğu, hayat boyu sürecek bir macerayı tetikler. İngiltere, Ürdün ve Fas’ta çekilen film, Ortadoğu ve Arabistan yarımadasının topraklarında ve uçsuz bucaksız çöllerinde bir kadının özgürlük, macera, aşk ve gerçek arayışı üzerine, bir yol serüveni öte yandan. Senaryosu da Herzog imzalı filmin başrolünü, Nicole Kidman üstlenmiş. James Franco, Damian Lewis ve ‘Arabistanlı Lawrence’ rolünde Robert Pattinson, her daim çok özel aktris Kidman’a eşlik ediyorlar. Bildik Herzog gücünde ve etkisinde olmasa da, incelikli yapım tasarımı, güçlü kadın kahramanını doğanın içinde yücelten tarafı ve görüntü yönetmeni Peter Zeitlinger’in titiz kamerası sayesinde izleniyor film fakat Herzog’un, emperyalizmin kirli yüzünü, açıkça cilalama girişiminde bulunması, affedilir gibi değil. Alenen casus yaftası ile nitelenebilecek ana karakterini aklamak için senaryoda yapılan cambazlıklar, tarihi gerçeklere de yalandan değiniyor. (2,5 / 5)

İŞKENCE ODASI
Pascal Laugier’in yazıp yönettiği 2008 tarihli Fransa-Kanada ortak yapımı kanlı korku örneği, türün; içi dolu, kişilikli örneklerinden biri olarak kaydedilmişti zihinlere. Hollywood, çok sevdiği yeniden çevrimlere, bu sert ve vahşet yüklü yapımı da ekledi. Kevin ve Michael Goetz kardeşlerin yönettiği korku-gerilim, orijinalinin tadından çok uzakta olsa da, tanıdık güçlü öyküsüyle izletiyor kendini. Aslına sadık uyarlama, iki kurban masum kız arasındaki ilişkiye ve işin dramatik boyutuna biraz daha fazla tutunmuş sanki. Amerikan versiyonu için bildik öyküyü tekrar hatırlatalım: Küçük yaşta tutsak alınan ve türlü işkencelerden geçen Lucie, hapsolduğu depodan kaçarak kurtulsa da, ona sahip çıkan yetimhanede, canavarların halen dışarıda bir yerde yaşıyor olduklarını bilmenin dehşetiyle geçirmektedir günlerini. Geçmişin kabus dolu anları, yetimhane arkadaşı Anna’nın sevgi ve şefkatiyle biraz olsun sarmalanır. Aradan on beş yıl geçer. Lucie, elinde bir tüfekle, sıradan gibi gözüken bir ailenin kapısını çalar ve… Başrollerde, Troian Bellisario ve Bailey Noble’yi izlediğimiz dehşet yüklü yeniden çevirim, tamamen orijinal yapımın gölgesinde kalsa da, en azından o filme geri dönebilmek için bir araç görevi görebilir. (2 / 5)


Altı yerli yapım; Çağıl Nurhak Aydoğdu’nun yönettiği ‘Yarım’, Orhan Eskiköy’ün yazıp yönettiği belgesel türündeki ‘Başgan’, Sinan Uzun imzalı ‘Adım Adım’, Kemal Uzun’un yönetmen koltuğuna oturduğu ‘Ankara Yazı Veda Mektubu’, korku-gerilim denemesi ‘İfrit’in Diyeti: Cinnia’ ve komedi türündeki ‘5 Dakkada Değişir Bütün İşler’ notlarımız arasında yer alamayan haftanın diğer yenileri. Herkese tekrar iyi seyirler. MURAT ERŞAHİN



Diğer Yazılar