MEL BROOKS: 'YAŞAM BÜYÜK BİR SENARYO'
Çook çok önce yazılmış bir Mel Brooks portresi:
Melvin Kaminsky yani Mel Brooks 1926 New York doğumlu.
Hiperaktif, şiddet yanlısı, soylulukla dalga geçen, sınırları olmayan mizahçı. Kaba komedi geleneğine inanan ve sürdürmeye kararlı..
Brooklyn’daki Yahudi mahallesinde doğmuş ve sokak çocuklarının reisi olmuş. Daha iki buçuk yaşındayken babası ölünce ağeyleri tarafından el üstünde büyütülmüş. Bu derece başarılı olmasını aynı ilgiyi sahnede ve sinemada yakalama isteğine bağlıyor.
14 yaşındayken otellerde şova çıkmaya başlıyor. Buddy Rich’den davul dersleri alıyor. 16’sında kabarelerde rol bulduktan sonra şovmen olarak yeteneksizliğini fark edip daha sonra Broadway’de önemli işler yapacak yazarlar kadrosuna giriyor. Bu kadroda Neil Simon, Carl Reiner, Mike Stewart, Joe Stein ile Woody Allen da bulunuyor.
Halkın neye güldüğünü iyi biliyor. 25 yaşında televizyona haftada 250 dolara mizah yazarken beş yıl sonra rakam 5000 dolara yükseliyor. İlk filmi 1968 tarihli Yapımcılar’ı beş yüz bin dolara çekiyor ve fiyaskoyla sonuçlanıyor. Ardından On iki Sandalye de (1970) aynı akıbeti yaşıyor ve 1974’d uluslararası ünü getiren, sıradışı Genç Frankensstein .
Filmlerini yazıyor, çekiyor, oynuyor ve yapımcılığını da yükleniyor. Alt yazı ve müzikle giden Deli Dolu (Silent Movie-1976) tek kelimeyle başarılı.
Devamında Hitchcock’un titizliğinin eleştiridiği Yükseklik Korkusu (High Anxiety-1977), To Be Or Not To Be, Dünya Tarihi (1981), Uzay Dansları (1987) geliyor.
Brooks, dostu Allen gibi sözlü mizahtan yola çıkıp vücut dilini geliştirmeye çalışan bir komik. Yahudi mizahından beslenirken etnik esprilerin İngilizceyle çok şey yitirmesi üzerine vücuda yükleniyor.
Gözettiği dostları var Gene Wilder gibi.
Şirketi Brooks Films çok farklı, derin filmler de yapıyor. İki ayrı dünya; bir tarafta komedi diğer yanda insan kokan filmler. İstemesine rağmen yer alamıyor o filmlerde. Seyirci şartlanmış bir kere ve adını duyar duymaz gülüyor...
'Çok şanslıyım' diyor. 'Karım iyi bir oyuncu, iyi yemek pişiriyor ve eve para getiriyor. Bir Yahudi daha ne ister ki?'
Eşi Anne Bancroft en büyük eleştirmenlerinden biri; senaryoları o okuyup değerlendiriyor; fikrini söylüyor.
'Sırrım şu: Yaşama büyük bir senayo gibi bakarım, ondan komik anları çalıp beynimde hapsederim. Örneğin geçenlerde restorantta makarna yerken karşıdan bir kadın elinde kağıtla yaklaştı. Ben imza vermek için hızlı hızlı kalemimi aramaya başladım. Kadın geldi ve yanımda durup beklemeye başladı. Kalem bulamayınca ondan istedim. Kadın kağıdı biraz daha uzattı; üzerinde yazan adresi soruyordu.'
CUMHUR CANBAZOĞLU