Yönetmen, hikaye ilerledikçe masumiyet karinesi, makul şüphe ya da beyan esası gibi hem hukuken hem vicdanen geçerli kavramları, inatla sürdürdüğü belirsizlik perdesinin arkasında tutar ve bizi de davet eder oyuna. Aşina olduğu kilise - çocuk tacizi denkleminde baştan tarafı belli seyirciyi bile objektif olmaya zorlar. Filmin en büyük başarısı da bu bana kalırsa.
‘Reconstruction’ (Türkçeye ‘Yeniden Sev Beni’ olarak çevrilmiş) bir filmin anlaşılmadan da, bilinen anlamda sonu olmadan da etkileyici olabileceğini gösteriyor... Sadece 24 saatle sınırlı fantezi sarmalında gizemli bir aşk kuarteti adeta.... İnsanoğlunun yeni, yeni bir şey, yeni birine ilgisini ince gören Christoffer Boe, Simone ile Aimee’i aynı bedene hapsedip, istenilen kadını görüntüsünü dahi değiştirmiyor. HİLAL ÇETİNDER
Manchester by the Sea, son yılların en iyi yas, ‘üstesinden gelememe’ filmlerinden biri, en iyisi belki. Yeğeninin vasisi olduğunu öğrendiği anda, paralel kurguyla Lee’nin yaşadığı trajik geceye gittiğimiz sahnenin etkisinden çıkmak neredeyse imkansız. Sahnenin eşlikçisi Albinoni’nin Adagio’su (ne çok filmde yer aldı) yine can yakıyor, yine rol çalıyor...
“Mutlu aileler birbirine benzer, her mutsuz ailenin ise kendine özgü bir mutsuzluğu vardır”... Kıyıda köşede kalmış filmlerden biri... ‘Le Herisson - Yaşamaya Değer’, Kirpinin Zarafeti kitabından uyarlanan Fransız filmi. Dış dünyanın pek az olduğu filmde mekan apartman ve sakinlerinin evi.
Buz kesen bir atmosferden üzüntü, kızgınlık ve hatta utanç dahil neredeyse tüm duyguları açığa çıkarmayı başaran filmi nerelere koymalı. Varsa hala, izlemeyen kalmasın istiyor insan...
Yaşamın kendisi kadar gerçek bir masal... Neşeli gibi ama değil, hüzünlü gibi ama çok değil, içinde dans yok ama müzikal... Özetle, masalsı bir müzikal. Yeşilçam melodramlarından aşina olduğumuz her şey var aslında filmde: Güzel bir kız, fakir ama yakışıklı bir erkek ve şartların getirdiğini kullanma becerisine sahip bir anne.
Karakterlerini alışageldik ‘gezici’lerden olup olmamak arasında kararsız bırakan film, riyakarlığımızı tertemiz, akıcı bir dille anlatıyor. Bir grup arkadaşın, olağan poker gecesinde buluşması ve ne yapacaklarına karar verememesi üzerine kurulu olay örgüsü, su gibi akıp gidiyor. Hiç öyle kocaman sözler de söylemiyor.
Seyirciyi tahminleriyle baş başa bırakan, görece sürprizli de bir film. Ama asıl güzelliği hikayeyi anlatım biçimi. Savaşı zemin yaptığını unutturacak denli zarif yapıyor eleştirisini. Zarafetle anlatıyor savaşın götürdüklerini...
Haziran’ın son vizyon haftasındayız… Hemen önümüz Temmuz. Yazın tam ortası! Filmler gündelik hayata eş değer; hız kesmiyorlar! Vizyon gündeminde ise yeni moda sürüyor: Yeniden vizyon gören eski popüler yapımlar. Yerli yapımlar da dahil oldu akıma… Üçü yerli yapım olmak üzere toplam sekiz filme ev sahipliği yapıyor Haziran ayının son vizyon haftası! Murat Düzgünoğlu’nun yazıp yönettiği yerli dram ‘Kurtla Köpek Arasında’ haftanın notlarımız arasında geniş olarak yer alan filmi.
Çeyrek yüzyılı aşkın, başta pop olmak üzere müziğin tarihini tutan, radyo programları üreten, kitaplar, eleştiriler yazan, plaklar çalan Naim Dilmener bu uzun yürüyüşün Gazete Pazar ile Radikal adımlarında kaleme aldığı yazılarıyla, müzik serüvenimizden önemli ve değerli isimleri bizlerle paylaşıyor.
Kariyerinin başlangıcında parlak bir profil çizen ama geçirdiği kazayla pistlere veda eden eski bir pilotun 30 yıl sonra sektörün zirvesi sayılan Formula 1 yarışlarında tekrar boy göstermesi üzerine bir hikâye anlatan ‘F1 Filmi’, dibi görüp tekrar ayağa kalkan sporcu formülünü yeniden üretiyor. Filmi bu yapımdaki rolüyle meslek hayatının en yüksek ücretini (30 milyon dolar) alan Brad Pitt sürüklüyor. UĞUR VARDAN (HÜRRİYET/29 HAZİRAN 2025)
Gündemdekilere ve vitrindekilere aldırmadan upuzun sinema tarihinden cımbızla seçilen hoş filmler, insan kokan öyküler, gözden kaçanlar, ıskalananlar, pamuklara sarılması gereken mütevazı başyapıtlar ve diğerleri Hilal Çetinder’in kaleminden Film Makarası’nda…
Sinema salonlarına giden seyirci sayısı giderek düşse de, vizyona giren filmlerin sayısı azalmıyor. Hatta, tam tersine artıyor. Her ne kadar, bunların çoğunluğu vasat olsa da, aralarında güzel sürprizler de çıkabiliyor. Bu hafta da önce, bunlardan birine, Sinners’a bir göz atalım. Sonra, modern klasikler kontenjanından vizyona giren, 20 yıllık bir Star Wars filmine, Tolga Karaçelik’in Amerika’da çektiği ilk filme, Güney Kore yapımı bir gençlik filmine ve bir cin filmine bakalım.
TRT İzmir Radyosu sanatçısı Tuncay Kemertaş'ın sunumu ve konuklarının icrasıyla Doğudan Sesler programı bugün 18.00'de TRT Müzik'te.
Yeni fotoğrafı görmek, müzikseverlerin beğenisinin ne kadar değiştiğini öğrenmek için yerli rockta ‘bütün zamanların en iyileri’ni sinemamuzik.com okurlarına ve müzik eleştirmenlerine sorduk. İlginç liste çıktı ortaya:
Her biri meslekte en az 20 yılı devirmiş müzik yazarlarımızın saptadığı yerli grupların ‘şeref tablosu’nda Moğollar, Bulutsuzluk Özlemi ile ‘orta yaş’a dayanmış akranlar mor ve ötesi ile Duman gözüküyor. Hemen enselerinde Kurtalan Ekspres ile Dervişan yer alıyor. Bir alt basamakta ise, az zamanda çok iş yapmış Hardal ve Mazhar Fuat Özkan bulunuyor. Aslında gözler Mazharlar’ı daha üstte arıyor da, ‘ticaret’in dozunu kaçırmak bazen böyle sonuçlara neden oluyor.
Sinemamuzik.com, bir çoğu Altın Portakal’da jürilik de yapmış sinema yazarlarına sordu: ‘Antalya Altın Portakallı en iyi film hangisi’?... Birinciler listesinde ‘kortej’e çıkan ve bütün zamanların Altın Portakal birincilerini değerlendiren 31 sinema yazarının katıldığı araştırmada, Zeki Ökten’in 1980 tarihli Sürü filmi 213 puan toplayarak birinciliği kazandı. Sürü’yü 204 puanla Muhsin Bey (Yavuz Turgul) ve 192 puanla Uzak (Nuri Bilge Ceylan) izledi.
Sinemamuzik.com sinema yazarlarına sordu: ‘İlk uzun filmini 21. yüzyılda çeken en iyi 10 yerli yönetmen kim?... 30 sinema yazarının katıldığı araştırmada bol ödüllü Emin Alper 195 puan toplayarak birinciliği kazandı. Alper’i 145 puanla Pelin Esmer ve 136 puanla Özcan Alper izledi. Emin Alper'i 27 sinema yazarı listesine alırken, Pelin Esmer’e 25, Özcan Alper’e 20 listede yer verildi. Bazı popüler isimler ön sıralarda yer alamadı.
Müzik yazarı, eleştirmen ve program yapımcısı Yavuz Hakan Tok'un yeni kitabı Şarkı Hikayeleri Masa Kitap yayınevi etiketiyle satışa çıktı. 240 sayfalık yapıtta Tok, 60'lardan 90'lara uzanan zaman diliminde yerli popu şekillendirmiş 80 şarkının yaratı öyküsünü, ilginç notları ve toplumdaki yeri ile rolü hakkındaki görüşlerini anlatıyor.
Türkiye´nin büyük kentlerinde yayında olan radyo kanallarının geniş listesi
Genç yaşına karşın uzun yıllardır rap müzikle uğraşan ´sinemamuzik.com´ okuru Emre Onaran sitemiz için şarkı yazdı. Yapıtını arkadaşı Uygar´la (Ragyu) birlikte seslendiren Emre Onaran´ın (Sürgün) videosu içeride:
Ünlü grupların kuruluş öyküleri, müzik serüvenleri yakından takip edilse de isimlerinin nasıl doğduğu ve koyulduğu pek bilinmez. Meraklısı için ilginç bir liste hazırladık:
Hemen her öğretmenin, okul müdürünün maratona benzettiği hayatın henüz başında biri Lezzet. Başka bir deyişle; böğürtlenli, limonlu, çilekli, çikolatalı, vişneli, karamelli, karadutlu dondurmalardan henüz tatmadı, sadece vanilyalının tadını biliyor. Onunla tanışmak için sayfaları çevirmen yeterli. Çelişki Bilmez Lezzet’in Geçmiş Zaman Maceraları Uğur Vardan’ın çocukluk anılarından yola çıkarak yazdığı öykülerden oluşuyor.
Popüler orkestralar ile grupların Türkiye serüvenini ‘Günlerin İçinden Canım’ / 100 Yıllık Türkiye Popüler Orkestralar ve Gruplar Tarihi (1923-2022) adlı internet sitesinde anlattım.