Müzik Haberleri

YİNE, YENİ, YENİDEN SUSPIRIA

20 Ocak 2019 Pazar 21:55

Dario Argento imzalı, 1977 tarihli Suspiria’nın 2017’nin sonunda yeniden gösterime sokulmasıyla, zamanında filmin müziklerini hazırlamış İtalyan grup Goblin büyük sükseyle gündeme gelmiş, anıları tazelemiş, ustalıkları üzerine bir dolu laf edilmişti. Aradan 12 ay geçti ve yine Suspiria’yla bu kez de bir başka albüm ve besteci haber oldu. İtalyan yönetmen Luca Guadagnino’nun yorumuyla yeniden çekilen Suspiria’nın müziklerine imzasını atan çok ünlü bir ismin, Radiohead grubunun lideri Tom Yorke’un mahareti konuşulmaya başladı şimdilerde. Yorke’un projeyi almasıyla birlikte medya tarafından pompalanan merakın nasıl filmin kat be kat önüne geçtiğini iyi anımsıyoruz. Radiohead’in denemeleri dışında film müziğinde bireysel olarak faaliyet göstermemiş Yorke gibi birinin, ilk Suspiria’nın efsane soundrackinin altında ezilmeden neler yapabileceği, neden böyle bir riske girdiği sorgulanıp durdu uzun süre. İlginçtir, Yorke’un malzemesi ortaya çıkınca karamsar kalemler bir anda ortadan yok oldu ve yapıt çoğunlukla iyi eleştiriler aldı. Pekiyi neler yapmıştı Yorke ? Uzun sayılabilecek doksan dakikalık müzik bölümleri için fazla iddialı araştırmaya, fantaziye kalkışmamıştı bir kere ve ilk Suspiria’yla kan bağını tamamen keserek, kıyaslamaları önleyerek son derece akıllı davranmıştı. Acemi olduğu korku pazarında tekrarlara sık başvurarak, dinleyeni bezdirecek sayıda aynı temaları kullanarak huzursuzluğu, rahatsızlığı arttırmayı, bu şekilde seyirciyi hipnotize etmeyi denemişti… 25 özgün kompozisyon hazırlamıştı. Çift CD’ye ancak sığabilen bu malzemenin çoğu entrümantaldi. Yorke’un seslendirdiği, şarkı sınıfına sokulabilecek Ummada (balad), Has Ended, Suspirium gibi beş adet de sözlü yapıt koyulmuştu repertuvara. Piyanolu, flütlü Suspirium’a özel itina göstermişti; ilk single olarak seçilen parça, film boyunca fonda kısık kısık devam etmişti. Kayıtlarda Londra Contemporary Orchesta ile kilise korosunu kullanan, düzenlemeleri yazarken gotik seslere yakın duran, altyapıda bas gitarı sürekli bulunduran ve synthesizerı da unutmayan, The Universe is Different, The Balance of Things, The Hugs gibi parçalarla klasik korku örneklerine ve geleneğine göndermede bulunan Yorke, ses efektlerini de aralara serpiştirmekten gocunmamıştı… Tüm bunlara rağmen Thom Yorke’un performansını vasat bulduğumuzu belirtelim. Sorunu var soundtrackin. Yeni filmlerin çoğunda olduğu gibi ana tema başarılı ve efektif; ama garnitür orta halli. Kompozisyonların sayısı fazla tutulunca kalite de korunamamış açıkçası. Dolgu malzemesi izlenimi veren çok parça yerine yarısıyla da iş halledilebilirmiş gibi görünüyor. Bu durum albümü de etkiliyor ve ticari albeni zedeleniyor. Özetle, Tom Yorke faktörü kağıt üzerinde büyük iş yapsa da, pratikteki durum o kadar olumlu değil. Oysa artık Oscar ya da diğer büyük yarışmalara soyunan yapımların en önemli silahlarından biri film müzikleri. Bu kez Sezen Aksu yok Söz İtalyan sinemasından açılmışken Napoli´nin Sırrı´nın (Napoli Velata) müziklerine de göz atalım. Pasquale Catalano´ya emanet edilen soundtrack, filmin Akdenizli tadını, Ferzan Özpetek sinemasının duygusallığını, acılarını, gizemini, gelgitlerini samimiyetle seyirciye aktarabilmesiyle dikkat çekiyor. Daha önce Paolo Sorrentino gibi İtalyan sinemasının parlak isimleriyle çalışmış Catalano, bu erotik gerilimde Napoli´nin bin bir yüzüyle birlikte dramın aksiyonla el ele yürüyüşünü isabetle yansıtmayı başarıyor. Aralık 2017´den bu yana satışta olan Napoli´nin Sırrı´nın 17 parçalık albümünün lokomotif çalışması ´yalnızlığın şarkısı´ Vasame. Napolili olmamasına karşın Napoletanca şarkıyı başarıyla yorumlayan Arisa´ya özel alkış gerek. Vasame´den başka Ritmo Terra e Cuore (Cezayirli Stany Ruggiero ile İtalyan I Bottari Della Cantica Popolare grubu), Tanos (Lino Cannavacciolo), Ghir Enta (Souad Massi), Sexy Rouge (Pierre Terrasse), Senza Voce´nin (Pietra Montecorvino) dikkat çektiği albümde Özpetek´in favori ismi Sezen Aksu bu kez kadroda yok. CUMHUR CANBAZOĞLU (SİNEMA SEVEN MECMUA/ARALIK 2018)



Diğer Haberler