Sinema Haberleri

EKRANDA FAZLA SEÇENEK HUZUR BOZUCU (MU)!

21 Kasım 2025 Cuma 20:49

Dünyanın dört bir yanındaki milyonlarca insan gibi, hayal kırıklığı yaşayanlarımız çoğunlukta her akşam. İşten eve dönülüyor, yemeğin bitiminde kumanda elde televizyon karşısına kurulunuyor.
Klasik TV kanallarına hiç meyletmeden, aboneliğine bol para verilmiş yayın platformları gezilmeye başlanıyor. Netflix, Disney Plus, Prime, HBD Max, Gain, Punu TV, Tabii Apple TV, Mubi ve diğerleri... 
Hepsine teker teker uğranılıyor. Bir o tuş, bir bu tuş derken, en iyi ihtimalle on, yirmi, otuz dakika sonra, nihayet hoş bir şey bulunuyor ve izlenmeye başlanıyor. 
Bazen, daha önceleri izlenip sevilmiş bir şeye rastlanıyor ve tekrar izleniyor. 
En talihsiz durumlarda hiçbir şey bulunamıyor ve sonunda, sinirli, rahatsız, uykulu şekilde televizyon kapatılıp sosyal medyaya geçiliyor.
Hoş durum değil ama aynıyla gerçek. Son zamanlarda aynı şey kitapçıda, restoranların, pizzacıların, barların menülerine göz atarken, Spotify'da gezinirken, tatile nereye gidileceği araştırılırken de yaşanıyor mesela.
Evet, para varsa seçilebilecek çok fazla film, program, roman, çok fazla yiyecek ve pizza, kokteyl ve kahve, çok fazla şarkı ve çok fazla mekan var önümüzde. Her şey çok fazla, çok bol artık. Olasılıklar sonsuz değil ama sonsuza yakın.
Sakın, gelişen teknolojiye kızmayalım; sorun biziz. Yeni özgürlük ortamıyla ilişkimiz asıl sorun. Belki mesele bile değil ama bazılarımız için birincil önemde. 
Geçen yüzyıllarda ağıza bile alınamayan özgürlük kavramı günümüzde tüketim politikalarının elinde ‘ayrıcalıklı insan’ kartvizitiyle bir büyük oyuncak ve tuzak. 
Şöyle ki, günlük yaşama baktığınızda seçenek ya da alternatif görece olarak iyi bir şey, ama onun da suyu çıkmış durumda.
Bir de, seçenekler artarken hata yapma korkusu var ki huzur düşmanı; yere göğe konulmayan özgürlük duygusu kaygıya dönüşüveriyor bir anda. 
Ne kadar çok seçenek varsa, mutsuz olma tehlikesi o kadar büyük. Evet, bir şeye tamam, budur işte demek, başka bir şeyi reddetmeyi getiriyor. Potansiyel olarak her şeyi deneyebileceğimiz, her şey olabileceğimiz bir çağda, alternatifleri es geçen her karar suçluluk duygusunu körüklüyor. 
Tabii abartmamak gerek; geceleri ne izleyeceğimizi seçememek dünyanın sonu değil ama önümüzdeki tüm olasılıklar içinde hata yapma endişesi, elinde kumandayla büyüyenlerin canını sıkıyor artık.

Z Kuşağı ile Y Kuşağının Işi Zor

Durumun bilinç altı da hayli karmaşık. Bu kadar çok seçenek karşısında hissettiğimiz o rahatsızlık her ortamda kendini gösteriyor; örneğin iş, bir üniversite bölümü, romantik ilişkiler ve başkaları…
Z Kuşağı ile Y Kuşağının işi zor özellikle. Seçebilme özgürlüğü müthiş ayrıcalık denilirken daha fazla seçenek daha fazla mutlulukla eşleşemiyor. Daha fazla fırsat, daha fazla zevk yaratamıyor ne yazık ki. 
70-80’li yıllarda siyah-beyaz tek kanallı TV ile büyümüş, okulda her sabah aynı programlardan konuşabilme lüksünü yaşamış, parası olsa da Sümerbank lastik ayakkabıdan başka alternatifle karşılaşamamış, sosisli, kaşarlı tostla simide fark yaratabilmiş, tişörtle yeni yeni tanışmış, muzu yılbaşlarında tadabilmiş, okulda beslenme saatine arkadaşları imrenmesin diye kaşar peynir götürmemiş, ev telefonunu arada sırada kullanabilmiş kuşaklar için fazla anlaşılası bir durum değil bu.
Evet, özgürüz. Ama en ufak müdahalemizin olamadığı bir sistemde tek başımıza özgürüz… 

 

Neoliberalizm Fetiş mi?

Neoliberalizm fetiş mi artık yoksa? Telefon operatörünüzü seçin, beslenmenizi seçin, yaşam tarzınızı seçin, işinizi seçin. Seçin, seçin, seçin; ama bir yerlerden belirlenmiş oyunun kurallarını asla tartışmayın; çünkü tartışırsanız, yetersizliğiniz ortaya çıkabilir. Bu kadar geniş özgürlük ortamı varken, mutlu olmayı başaramazsan, kusura kalma, sen suçlusun!
 ‘Daha fazlasını yapabilirdin’ kültürünün, kafalarda vızıldayan ‘Ya o diğer seçimi yapsaydın? Ya daha cesur olsaydın, ya adımlarını kararlı atsaydın farklı olacaktı’ gibi kınamalarının kişiyi gerçeğinden uzaklaştırması tamamen senle ilgili.
Peki ne yapmalı? Müthiş hızla akan yaşamda buna cevabı olan var mı; şüpheli. Bir ihtimal, 24 saat gökten kafamıza yağan reklamların yarattığı meraka, internetin saçmalıklarına dur diyerek, medyanın çılgın dayatmalarına sırt çevirerek, alınması gereken kitaplara, izlenmesi gereken filmlere, TV programlarına, dizilere şans vererek başlayabiliriz. Ne dersiniz?

 

CUMHUR CANBAZOĞLU



Diğer Haberler