SİNEFİLDEN NOTLAR / HASAN NADİR DERİN

2021'DE SİNEMA

10 Ocak 2021 Pazar 23:06
SİNEFİLDEN NOTLAR / HASAN NADİR DERİN

Geçen hafta, sinema dünyasında nasıl bir 2020 yılı geçirmiştik, ona bakmıştık. Bu hafta da nasıl bir 2021 yılı bekliyoruz, kısmetse hangi filmleri izleyeceğiz onlara bir göz atalım.
Öncelikle elbette en fazla istediğimiz şey, 2020’nin neredeyse tümünde başımıza bela olan pandeminin, 2021’de azalarak bitmesi ve sinema salonlarının açılması. Elbette sadece sinema salonlarının açılması da yetmiyor, kendimizi o salonlarda güvenli hissetmemiz, festivallerde ve popüler filmlerde tümüyle dolu salonlarda film izlemekten çekinmeyeceğimiz bir noktaya gelmemiz gerekiyor. Ülkemizde şu an sinemalar Mart başına kadar kapalı. Umuyorum ki, o tarihte aşılama belli bir noktaya ulaşmış olur ve sinemalar açılır. Mart’ta sinemalar açılsa bile, henüz sosyal mesafe ve maske kurallarından vazgeçmiş olmayacağımızı tahmin ediyorum. Bu durum, yüksek gişe beklentili filmlerin biraz daha ertelenmesine yol açabilir. En azından yaz aylarında kurallar kalkmış olursa, sektör açısından daha iyi bir 2021 geçirebiliriz. Pandemi döneminin sinema salonlarına etkisini ise, tam olarak yılın ikinci yarısında görmüş olacağız sanırım.
Bir de işin festivaller tarafı var. Yılın ilk aylarında düzenlenecek olan Sundance, Rotterdam, Berlin gibi uluslararası festivaller, şimdiden ya tümüyle online’a geçeceklerini açıkladılar ya da Şubat-Mart aylarında bir online seçki, yaz aylarında da fiziksel bir festival yapmayı planlıyorlar. Muhtemelen uluslararası alanda belirleyici olan festival, Cannes olacak. Eğer Mayıs ayında, eskisi gibi bir festival yapabilirlerse, diğer festivaller de o yoldan gidebilir. Türkiye’de İstanbul Film Festivali şimdiden online gösterimlere devam edeceğini açıkladı. Haziran ayında açıkhava mekanlarında ve online olarak ulusal yarışmaları yapacaklar. Görünen o ki, şu an klasik tarihleri olan Nisan ayı için bir fiziksel festival niyeti yok. Diğer festivallerin nasıl pozisyon alacağını zaman gösterecek.
Gelelim 2021’de izlemeyi beklediğimiz filmlerden bazılarına. İşin ilginci, geçtiğimiz yıl bu yazıyı yazmış olsaydık, hemen hemen aynı filmlerden bahsedecektik herhalde.

No Time to Die:
Daniel Craig’i son kez Bond olarak izleyeceğimiz, yönetmen koltuğuna da Cary Fukunaga’nın oturduğu bu Bond filmi, pandemi döneminde ilk ertelenen büyük bütçeli film olmuştu. Şu an planlandığı gibi, Nisan ayında sinemalarda vizyona girerse, sembolik de olsa normalleşmenin ilk adımlarından biri olacak gibi gözüküyor. Tekrar ertelenme ihtimali, her zaman mümkün ama umarım sadece online platformlarda seyirci karşısına çıkacak filmlerden biri olmaz.

Black Widow:
Çizgi roman severler olarak, Iron Man’in vizyona girdiği 2008’den beri her yıl en az bir Marvel filmi izlemeye alışmıştık. Marvel sinematik evreninin ilk aşamalarında 2009 boş geçmişti belki ama o zamandan beri yeni bir Marvel filmi izlemediğimiz tek yıl, 2020 oldu. Sanki Black Widow en başta da o kadar merak uyandırmadı, ertelemeler ile merak iyice söndü ama o da Mayıs ayında gösterime girebilirse, yine Bond gibi sembolik bir anlamı da olacak.

Eternals:
Bu yıl gösterime girmesi planlanan dört Marvel filminden bir diğeri ise Eternals. Şu ana kadar Marvel filmlerinde hiç görmediğimiz, ölümsüz bir uzaylı ırkının maceralarını anlatacak olan filmin başrollerinden birinde Angelina Jolie olsa da aslında yönetmeni ile dikkat çekiyor. 2020’de Nomadland ile çok büyük övgüler toplayan, Nisan ayında en iyi yönetmen Oscar’ı alma ihtimali epey güçlü olan (adaylık kesin zaten), Chloé Zhao bu filmin yönetmen koltuğunda. Bambaşka tarzda bir sineması olan Zhao’nun büyük bir stüdyo filminde nasıl bir performans göstereceği, kendi tarzını filme ne kadar yansıtabileceği merak konusu.
Not: Çevresinde bir sürü dedikodu dönen yeni Spider-Man filmi de bu yıl içinde gösterime girecek gibi gözüküyor ama içimden bir ses 2022’ye kalacağını söylüyor.

The French Dispatch:
Wes Anderson’un yeni filmi, 2020’nin en çok merak edilen filmlerinden biriydi. Her Wes Anderson filmi gibi, yine deli bir oyuncu kadrosu var. Burada saymaya kalksak, epey uzun sürer. Aşağı afişini koyalım, merak eden oradan baksın diyelim. Filmin, Cannes’da açılması, Oscar’da da adaylıklar alması bekleniyordu. Cannes yapılamayınca, yapsaydık festivalde olacaktı diye açıkladıkları filmler arasında yer aldı gerçekten de ama Oscar sezonu için filmi öne sürmediler ve tümüyle 2021’e kaldı. Büyük ihtimalle açılışını yine Cannes’da yapacağı söyleniyor. Bekliyoruz.

The Tragedy of Macbeth:
Yeni bir Macbeth uyarlaması mı? Fassbender’li, Cotillard’lı uyarlamayı izleyeli ne kadar oldu ki? Yenisine gerek vardı mıydı derken yönetmen olarak Joel Coen’in adını görünce dikkat kesiliyoruz, Ethan Coen’in projede olmamasından işkilleniyoruz, Denzel Washington ve Frances McDormand’ın Macbeth’leri oynayacağını görünce de 2022 oyuncu Oscar’ları için iki yeri şimdiden ayıralım diyoruz. 

The Souvenir: Part II:
The Souvenir’in ilk bölümü, 2019’da Sundance’de açılmış ve o yılın en beğenilen filmlerinden biri olmuştu. İkinci bölümünün çekimleri de 2019 yılında tamamlandı aslında. Bu nedenle, 2020’deki büyük festivallerden birinde karşımıza çıkması bekleniyordu ama belki pandemiden, belki de post prodüksiyonun uzamasından dolayı, karşımıza çıkmadı. 2021’de Berlin ya da Cannes’da bekliyoruz.

Top Gun: Maverick / Mission: Impossible 7:
Tom Cruise, oradan oraya koşuyor, her türlü atlamayı zıplamayı kendisi yapıyor, yeri geliyor uçak kullanıyor ama hiç dublör kullanmıyor filmlerinden iki tanesinin bu yıl gösterime girmesi planlanıyor. Ben bunların birinin 2022’ye kalma ihtimali olduğunu düşünüyorum ama belli de olmaz. Yıllar sonra gelen Top Gun’un devam filminin çekimleri zaten çok önceden bitmişti ve film hazır bir şekilde bekliyor. MI7’ın çekimleri ise pandemi nedeniyle birkaç kez durduktan sonra yakın zamanda bitti sanırım. Yıl sonuna yetişip yetişmeyeceğini göreceğiz.

Dune:
Yıllar önce Jodorowsky’nin çekmek isteyip hayata geçiremediği, David Lynch’in stüdyonun da etkisi ile başarılı bir filme dönüştüremediği (ben suçlu zevk olarak severim gerçi) Dune serisi, bu kez Denis Villeneuve’ün ellerinde. Villeneuve genellikle beklentileri boşa çıkarmayan bir isim. Blade Runner’ın devamında bile orijinal filme ihanet etmeyen bir iş ortaya çıkarmıştı. Her ne kadar, Timothée Chalamet’nin nasıl bir Paul Atreides olacağına dair şüphelerim olsa da yönetmene güveniyor, filmi sinema dünyasının büyük çoğunluğu gibi merakla bekliyorum.

The Matrix 4:
Ve bir efsanenin yıllar sonra gelen ve hemen hemen aynı kadro tarafından yapılan devamı. Normal şartlarda, kapı baca indirmesi, biletlerin ilk çıktığı anda, büyük ölçüde tükenmesi beklenirdi. 21 Aralık 2021 tarihine kadar çok zaman var, kim bilir belki de öyle olur. Filmi büyük bir merakla beklediğimiz doğrudur ama ilk Matrix’i sevip, diğerlerini pek sevmeyen gruptan olduğum için kafamda bir soru işareti de var. Ayrıca Matrix, 90’lar sonu, 2000’ler başına o kadar iyi oturan bir filmdi ki, oradan 2020 dünyasını aynı şekilde kapsayabilecek bir hikâye kurulabilecek mi göreceğiz. Ama görmeyi sabırsızlıkla bekliyoruz.

Elbette 2021’de beklediğimiz filmler sadece bunlar değil. Yukardaki filmleri seçerken üzerinden geçtiğim diğer filmlerin bir listesini de buraya bırakayım (bir kısmının 2022’ye kalması muhtemeldir):
A Quiet Place Part II, Three Thousand Years of Longing, Elvis, Nightmare Alley, Soggy Bottom, Annette, Last Night in Soho, The Northman, Bigbug, Triangle of Sadness, Petite Maman, Don’t Look Up, Blonde, The Power Of The Dog.
Bunların yanına, bir de şu adından bile haberimiz olmayan, festivallerde ve vizyonda karşımıza çıkacak olan sürprizleri eklemek isteriz. Umarım her alanda, 2020’den daha iyi bir 2021 olur.
Haftaya görüşmek üzere.

HASAN NEDİR DERİN

GALERİ


Diğer Yazılar