Konuk Yazar

HER ANNE BİR DEĞİL!

09 Mayıs 2020 Cumartesi 19:11
HER ANNE BİR DEĞİL!

Salgın nedeniyle bu yıl Anneler Günü kutlamaları farklı geçeceğe benziyor. Huzurevlerinde ziyaret yasağı ise gerçekten çok üzücü. Ciddi korunma tedbirleri alınıp bu ziyaretler gerçekleştirilebilse ne iyi olurdu. Ruh ve beden sağlığı arasındaki ciddi bağ, Korona salgını esnasında tuhaf şekilde görmezden geliniyor. 65 yaş üstü 11 Mart’tan beri ilk kez üç saatliğine Pazar günü sokağa çıkabilecek. Refakatçisi olanlar için sorun yok ama ya yalnız yaşayanlar? Umarım bu kez de kırık çıkık salgını çıkmaz. Üstüne bir de yankesici ve hırsızların musallat olabileceği yönünde uyarılar da var.

Anneler Günü haftasında sinemanın tuhaf annelerini hatırlayalım derim. Nedense ilk aklıma gelen -iflah olmaz bir korku sever olarak- “Rosemary’s Baby / Rosemary’nin Bebeği”. Rosemary (Mia Farrow) aktör kocası Guy’ın (John Cassavetes) hırslarına yenilip taşındıkları görkemli apartmandaki komşuları Castevet çifti sayesinde Satanizmle tanışmasıyla kendisini bir kabusun içinde bulur. Şeytanın çocuğunu doğurması için seçilen Rosemary, komşularının da desteğiyle (!) çiğ ete aşerdiği bir hamilelik sürecinin ardından doğum yapar. Elinde koca bir bıçakla, bebeği Adrian için yapılan satanist buluşmasının ortasına dalar. Yönetmen Roman Polanski bize bebeği asla göstermez, sadece Rosemary’nin tepesinde ters bir haçın asılı olduğu kapkara tüllerle kaplı beşiğe göz atıp, “Ne yaptınız gözlerine?” sorusuyla ağlamaya başladığını izleriz. Finalde annelik duygusunun ağır basıp, beşiğe sevgi dolu gözlerle bakması, bebeği ve bu tuhaf topluluk tarafından belirlenen kaderine razı oluşu vardır. Demek ki şeytanın oğlu da olsa evlat, evlattır!

Sinemanın bir diğer sıra dışı annesi ise hiç şüphesiz “We Need To Talk About Kevin / Kevin Hakkında Konuşmalıyız”da Tilda Swinton’ın benzersiz bir performansla karşımıza çıkardığı Eva Khatchadourian. Özgürlüğü beklenmedik hamileliğiyle bozulan, anneliğe hazır olmadığı bir zamanda anne olan, bebekliğinden beri anlaşamadığı oğlu Kevin ile ilişkisi filmi izleyenler arasında uzun soluklu tartışmalara neden olan Eva, anne-çocuk ilişkisini sorgulatan bir filmin başkarakterine dönüşüyor. Kevin yeterli anne sevgisi görmediği için mi ergenliğinde bir okul katliamını gerçekleştirdi? Doğuştan gelen özellikleri nedeniyle bir psikopata dönüşmüştü? Anne kimliği neydi? Kutsal anne kimdi? Her şeyin ilacının ‘Sevgi’ olduğuna dair klişe, her kötülüğün başında ‘Sevgisizlik’in geldiğini mi söylüyordu aynı zamanda? 

Ama sinemada çok daha korkunç bir anne karakteri daha var elbette: Stephen King’in Hollywood ile bağını kuran ilk eseri “Carrie / Günah Tohumu”nda sofuluğun dibine vurmuş Margaret White! Kızı Carrie’ye (Sissy Spacek) hayatı zindan eden, onun dünyayla ilişkisini mahveden Margaret (Piper Laurie), ruhunda onulmaz yaralar açtığı kızının doğaüstü kuvvetinin kurbanlarından biri olunca seyirci de bir oh çekmekten kendini alamaz. Carrie’nin kadınlığa ilk adım atışı Margaret’in onu cezalandırıp karanlık bir odaya hapsetmesiyle sonuçlanır, günah işleme çağına adım atmıştır çünkü. Meşhur mezuniyet gecesine hazırlanması ise Margaret ile Carrie arasındaki gerilimi yükseltir. Domuz kanına bulanmış halde eve dönen Carrie, annesinin hezeyanlarının kurbanı olup önce bıçaklanacak sonra da evleri başlarına yıkılacaktır.

Bütün annelerin Anneler Günü kutlu olsun!

EBRU ÇELİKTUĞ



Diğer Yazılar